İmam Ali Sevgisinin İmtihanı
İmam Ali Sevgisinin İmtihanı
Allah’ın adıyla
Peygamberi Ekrem şöyle buyurmakta:”Ey Ali seni bir dağ bile sevse muhakak musibete uğrar.” İmam Ali’yi sevmek büyük bir onur olduğu gibi büyükte bir bedel ister, tarih bunu bize tekrar ede ede öğretmiştir. Emeviler ve gasp edilmiş Ehl-i Beyt’in haklarını geri alma bahanesiyle yönetime gelen Abbasiler ve bu güne kadar gelmiş tüm kralık ve diğer rejimlerde değişmeyen kanun belki de bu olmuştur Alevileri dışlamak, göçe zorlamak üçüncü babaya varmadan katl etmek. Yani Alevi olmanın bedelini canlarını alarak ödetmek ve tarihler 2015 gösterirken kendi söylemlerince laiklikle inanç güvence altına alınmışken, Ben aleviyim diyen birinin üzerine ateş yağdırmak büyük Şeytan Siyonizim, Batı, Suud Arap Emirlikleri ve Türkiye’nin yardımıyla Allah’u ekberle böylelikle Aleviliğin laiklikle güvence altına alınmış inanç kapsamına girmediğini görüyoruz.
4 Mayıs Dersim katliamı bu kanayan yaramızın derinliğini ve dağlanmak yerine iyileşmemesi için hep tuzlandığını bize yeniden gösterdi. Dersim katliamı onurun katl edilme katliamıdır. İnsan olma onurunu koruma bedelidir, Ali’yi terk etmemenin cezasıdır. Abbasi Mansur veliyat oğluna şöyle demekteydi: „Bu iki kelimeyi unutma Alevi-Türk,Türk-Aleviler ezeli düşmanlarımız, Türklerse ezeli dostlarımız.”
Evet bu günde Mansurun söylediği aynen işlemekte ve bu dostluk alevileri katl etmek üzerine konulmuştur. Ne dost değişti ne de düşman. Gelip gidenler değişse de Dersim madurları haklı olarak bu davanın gündeme gelmesini atalarının mezarlarının gösterilmesini istiyorlar. Ancak hayat felsefeleri zulüm olmuşlar bunu nasıl yapsın onca akıtılan kanlar alınan ahlar arşa ulaşmış dualar bunu yapmalarına mahal verirmi? Sözde Seyyit Rıza isyan etmişti. Onlar da güya yol yaparak barış ayağına hiç hizmet görmemiş bir halka hizmete gittiler.
Nasıl mı? Bombalar, gaz ve silahlarla bir halkı ortadan kaldırmaya, mağaralara sığınanlara gaz atarak bombalar boşaltarak hanelerdekileri canlı canlı yakarak.
Acaba diri diri insan yakanlar burdanmı ilham aldılar? Yanmakta olan hanelerden birinde bir çocuk nasılsa bir yol bulur ve kendini dışarı atmayı başarır. Ancak karşısındaki asker kılıklı celatları görünce kendini tekrar ateşin içine atar. Vicdan sahipleri için sözün bittiği yerdir ve bu sadece bir kısadır. Küçük çocuklarını evlat verdirerek bir halkı soy kırımdan geçirmişlerdir. Bunca kanları içmek onları sadece kısa bir süre durdurdu. 19 Aralık 1978 geldiklerinde Maraş Alevilerine kefen biçtiler. Oysa dedikleri gibi isyan etmiş Seyyit Rıza’da yoktu. Üç gün boyunca köklerinin kazınması için devlet başını kuma gömüştü. Daha öncesinden Amerikan büyük elçilik katibi Alexander Peckin gayretleri boşuna çıkarılmayarak miliyetçilerce din kulandırılarak insan olma onuru katl edildi.
Özür bekleyen kardeşlerim bir özür sizin hakınızı ödeyebilir mi? Aradığınız o teseli ancak hesaptır bunuda onların size verecek yüreği yok. Zira insani erdemleri olanlar özür diler ve hesap verir vicdanı olanlar pişmanlık duyar. Oysa bunlar dindaşlarımızı katl ederken vicdanlarını da öldürdüler. Zira bugün aynı işi yapmaktalar. Dersim keşke dünde kalsaydı özürleri de onların olsaydı.
Dersimde açtıkları yara öyle hoşlarına gitti ki onu bu güne taşıdılar. Kafa kesmekmi alası var, zehirli gazlarmı, çeşit çeşit kimyasal ve haneleri yakmakmı, ülke ülke yaktılar. Toplu nikahlar, cariye edilmiş zavalı kızlar zulmün her türlüsüne maruz kalan çocuklar ve daha anlatılamayan nice nice zulümler ezeli dostların icraatı.
İmam Ali’nin felsefesinde zalimden özür beklemek yoktur. Zalim zulmünü devam ettiği sürece zalimdir, özrü bir değere haiz değildir. Özür dilemek o işten el çekmektir, zulme iştah kabartmışlar bunu nasıl yapsın, bu nasip olurmu onlara. Farzen çıkarları uğruna özür dileseler dahi Seyyit Rıza’ya attıkları iftiraları ve suçsuz yere astırmalarının bedelini neyle ödeyecekler?
Ya da mağaraya sığınmış zavalı halkı gazla öldürmeyi neyle izah edecekler? insanları diri diri yakmanın hesabını nasıl verecekler?
Munzurun kızıla dönmüş suyunu neyle temizleyecekler?
Henüz yedisinden küçük yüzlerce çocuğun özellikle kız çocukları evlerinden anne, babalarından, yurtlarından ve dilerinden mahrum edilmenin acıyla yoğrulmanın bedelini neyle ödeyecekler
Maraş’ta deştikleri hamile kadınların deşilmiş karınlarını neyle saracaklar? Dünyaya henüz gelmiş çocuğun iki bacağından tutarak birbirinden ayırmasının hesabını o çocuğa nasıl verecekler?
Üzerleri bizim kanlarımızla renglenip işaretlenmişken ondan nasıl temizlenecekler ve bu gün tüm bunları daha acı bir şekilde bize yaşatırken ve bu zulüm dünyanın desteğiyle devam ede gelirken onların özrü ancak onurumuzu incitir.
Dindaşlarımızın kanlarının akıtılmasını durdurdukları vakit zalim olmaktan vaz geçtikleri vakit Rabimize devr ettiğimiz haklarımızın özrünü ona sunsunlar. Biz onu vekilimiz seçtik, hüküm onun elinde hükmünde şüphe olmayan hakimlerin hakimidir.
“HASBİNALLAH VE Nİ’MEL VEKİL,VE Nİ’MEL MEVLA, VE Ni’MEN NASİR.”
Kevser Şimşek
Yeni yorum ekle