Seyda
Senin vasıtanla Allahu tealanın bir kişiye hidayet vermesi senin için üzerine güneşin doğup batığı her şeyden daha hayırlıdır. Hz Muhammed (s.a.s)
O değerli Alimin vefatının üzerinden iki yıl geçti ve onu görmeden gecen 730 kocaman gün. Bazı acıları kelimeler sıkılır anlatmaktan, zira bu kelimelerin acı karşısında aciz düşmesindendir. Eğer Allah alışma unutma nimetini insana vermeseydi şüphesiz insanoğlu için sevdiklerinden sonra yaşamak mümkün olmayacaktı.
İmam Ali a.s bir Alim öldüyünde kıyamete kadar kapanmayacak bir gedik oluşur buyurmuşlardır bunu değerli hocamızın vefatıyla bizzat muşahade ettik onun ölümünün keskin acısı kadar ehli beyt imamlarını ziyaret sırasında vefat etmesi hiç şüphesiz ehli beyt sevenleri ailesi talebeleri için büyük bir teseli olmuştur. Merhum Hacı Muhammed Avcı hoca kişi sevdiyle beraberdir hadisinin hakikatine ulaşmıştır .
O büyük insanı elbete nakız kelimelerle anlatabilmek mümkün değildir onu anmanın verdiği derin ayrılık acısı bir o kadar kalbi zorlarken ama buna rağmen onu anlatmamakta vefayla bağdaşmazdı bu anlatım ona layık hakınca olmasada.
O pek çok yünde örnek bir insan eğitmen rehberdi onda gördüğüm bana göre tebliğinde çokça etki bırakan onunla bütünleşmiş ehlibeyt sevgisi ve gayretini bir kaç misale anlatmak istiyorum rabimin yardımı ehlibeytin inayeti ve elbete değerli hocamın izniyle
Onu ilk kez canlı olarak Frankfurta bir Aşura konferansında konuşurken gördüm tüm konuşmacılar hakikati dilendirmişlerdi ancak onun konuşmaları beni tanımadığım bambaşka bir aleme götürmüştü Kerbela imam Hüseyin Ehli beyt bunları duyduğumu tanıdığımı sanıyordum ama onun söyledikleri kalbimi titretiyor acı veriyordu gercekten Ehli beyt bu kadar zulümmü görmüştü Hz Zehranın ciğer paresi bu kadarmı mazlumdu bize büyük kadın olarak tanıtılan Zeynebin büyüklüğü bu büyük musibeten dolayımıydı.
O anlatıkca kulaklarım açılıyor kalbim sızlayarak gözlerim ıslanıyordu, ayrıca devrim diyordu Humeyni yi kebir diyordu büyük şeytan Amerika Siyonizim işbirlikçi yardımcıları diyordu bu zamanın Yezitleri diyordu onlardan bahs edince sesine bir azamet geliyor korkusuzca bir başkaldırı meydana getiriyordu ama aynı insan imam Hüseyin deyince sesi muhabetle yumuşuyor cezb edici bir atmosfer oluşuyordu . O imam Hüseyni öyle bir anlatıyorduki artık imam Hüseyne davasına kayıtsız kalmak mümkünün dışına çıkıyordu
22 yıl boyunca onu gördüyöm o günden vafatına kadar bu sevgi hep onun en belirgin özeliği oldu ve Ehli beytin imam Hüseynin velayet sevgisi onunla cemaati arasındaki bağ oldu hakikate susamış izeti arayanların aziz rehberi oldu o imam Hüseyin diyordu ve bizler bu kelimenin Bereketiyle gördüklerimizin dışında bir islamı tanımanın nimetine lezzetine varıyorduk sanki ehli beytin sevgisi ilahi bir maide sofra misali serilmiş fakir ve mazlum bizlere onun elleriyle ikram ediliyordu imam Hüseyni davasını tanımak en tatlı azıktı hayatımızda çünkü Rehberimizin kalbindeki muhabet amelerindeki güzelik bizim kalblerimizde uyanışa vesile oluyordu.
Belki binlerce sayfa yazılsa bu sevgi hakkında yinede eksik kalır. imam Hüseyin kalbimizi dağlayan gurur ve izzetimizdi hocam sanki Kerbelayı bize bizi Kerbelaya götürmüştü onun Ehli beyte muhabeti bir başkaydı ondan şimdiye kadar duymadığımız ehlibeytin büyük annesi Hz Haticetül Kubranın özeliklerini duymuştuk Fatımatuz Zehranın Kevser olduğunu duymuştuk imam Alinin mazlumiyeti iliklerimizi sızlatan ne derin bir acıydı onun yanlızlığı ne yalın bir derti bilmiyorum nasıl takatimiz yetiyordu bunca acıyı kaldırmaya. Sahi şu ana kadar biz hangi dine mensuptuk bu kadarmı habersiz bırakılmıştık velinimetlerimizden.
Sanki o Ashabı sufeden biriydi bizim için geriye bırakılmış sanki peygamberi ve ailesini bize anlatmak tanıtmak için Allah onu gürevlendirmişti, oda muhabetle bize onları anlatıyordu. Biz islamın hakikatine susamıştık oda sevgi olan dini bizlere sunmaktaydı. Biz hz Muhammedin kardeşleriydik kendimizden bi haber kalmış ve o bizi gafleten uyandırmaya vesile seçilmişti.
O delile ilimle faziletle bizi nura davet ederdi, Ehlibeyt taraftarı olmak ne demek ne büyük nimet Allah bunu bizden soracak derdi. İmam Hüseynin evladı dediyi Humeyni yi kebirin devletine bağlığın imam Hüseynin yanında yer almak olduğunu söylerdi. Hüseyni ruhtan meydana gelmiş bu devrimi bize anlatırdı sanırdık ki Medine yeniden kurulmuş biz peygamberin devletine selam yoluyoruz .
Geldiğimiz coğrafyada komşusu olduğumuz devrimi tanımamamız için görünmez demir perdeler çekmişlerdi ama binlerce kilometre ötede bu devrimin Muhammedi devrim olduğu onun vesilesiyle öğrenmiştik. Damarlarımızdaki kan devrim coşkunluğuna bürünmüş islam devletinin aşkına tutulmuştu hocam orayı görmenizi çok istiyorum dedi .
2003 yılında bir Hac kafilesi düzenlendi iki anlatılmaz mutluluğu heyecanı yaşıyorduk hem peygamberimizi ziyaret edecektik hemde onun evlatlarının Hüseyni inkılaptan İlhamla kurduğu islam devletini görecektik. 51 kişilik hac kafilesi yola koyulda anlatılmaz duygularla bambaşka alemlere doğru.
İran islam inkılabının uçağı duayla havalandı ne kadar garipmişiz böylemi çıkılırmış yola sonra imam Hümeyni hava alanına indik bazı kardeşler islamın toprağına secde ettiler iner inmez şükürlerinin nişanesi olarak. Anlatılmaz bir huzur vardı bizlerde sanki yıllardır buralıydık müslümanlar kardeşlerini karşılar gibi dahada içten bizi karşılıyorlardı bilmiyorum hocam bizi onlara nasıl tanıtmıştı gösterdikleri ilgiden mahcubiyetle başımız öne eğiliyordu.
Peygamberi Ekremin Medinede gerçekleştirdiği kardeşlik bizi burada bulmuştu imam Hümeynin yoldaşları bize kardeş diyorlardı, babamızın ocağında bile bu lezzet yoktu acaba biz tarihin hangi bölümündeydik .
Sonra Hocam bizi Hz Mahsumeye götürdü haremin yeşil perdelerinin aralanmasıyla sanki manevi huzur dolu bir alleme buyur edilmiştik. Hocam bize öncede defalarca bu değerli hanımı anlatmıştı ve şimdi onun haremindeydik. Dolu gözlerle sanki çocuklarını hz Mahsumeye tanıtıyordu ve bizlerede onu tanıtıyordu bu hanım varya bu hanım çok büyük bunu tanımıyorlar bu çok büyük bir hanım dedi üzerine basa basa imam Caferi Sadıktan onun hakında hadisler söyledi. Bu dedi Ehli beytin ikinci Fatımasıdır Fatıma Mahsume İmam Rızayı abisini görmek için ta Medineden bu suyu tuzlu kumlu bölgeye geldi. Onun gelişiyle Muhammedin ehlibeytin nurunun berekentinden burada bir ilim havzası oluştu. bu havzadan Humeyni‘yi kebir doğdu ve nur patlaması yaptı. Bu nur devrimle tüm dünyaya yayıldı belki sözlerini hakkınca anlamadık ama idrakimizin ötesinde bir alanda olduğumuzun farkındaydık .
Değerli Alimlerle bizi gürüştürüyor onların bizim için dua etmesini istiyordu. Kumdaki deyerli ailesi bizleri ikramla sevgiyle karşılayarak edeta babalarının diğer ailesini karşılıyordu. 51 kişilik grup sanki babalarının evine gelmişti, Cemkeran ziyareti belki özet olarak bir kaç sayfayla özetlenecek güzelikteydi. Behişti Zehra bizi götürüp şehadet kavramını şehitlerin fedakarlığını anlatıyordu, onlar anlatıkca biz mazlumluğumuzun fark edemediğimiz mustazaflığımızın farkına varıyorduk. İran ziyaretimiz kalblerimizde inanılmaz bir devrim yapmıştı .
Medineye gittiyimizde İranda gördüklerimizden ötürü adeta boşluğa düşmüştük. Resuullallah sanki hala Mekke dönemindeki ablukadaydı. Baki sanki bu muhasaranın resmiydi, İranda bahar güleri açan gönlümüz burda hazan yapraklarına dönmüştü. Hocam anlatıkça biz ağlıyorduk hüzünler evine bakmak ne kadarda zormuş peygamberin kenarında ey bemim mazlum Peygamberim beni af et demek ne kadar zormuş.
Hocam nokta nokta tarif ederek peygamberi anlatıyordu onun davasının değerini onun fedakarlıklarını bu şehrin mualimi Musab bin Ümeyri anlatıyordu. kadın erkek hep beraber çocuklar gibi ağlıyorduk, bilmiyorum bize Musabın peygamberine duyduğu sevgiyimi öğretmek istiyordu. Dinin böylesi fedakar insanlara ihtiyacımı var demek iştiyordu. bizler o güzel şehirde kimsesi olan kimsesizler gibiydik.
Peygambere huzurla bakmak şehrinde Ashabı sufe gibi kalmak ne güzelmiş ama Beni Ümmeye hükümeti hala ayaktaydı ve biz Amarın itilişiyle itiliyor, Ebu Zerin istenmeyişiyle istenmiyorduk. şirk haram yala haci sözü sanki Suudun askerlerinde selamın yerini almıştı. Uhud bile mazlum olmuştu bu şehirde.
Sonra Mekkeye Kabeye ulaştık ne muazam bir ayet ne muazam bir hikmet ve rehberimiz hep bizimle her köşeyi tatbikat yaparcasına bize anlatıyor tanıtıyor hiç yorulmadan
Arafata Müzdelifede Minada hocamız hep en önde İbrahimi Haceri İsmaili ve Hüseyni anlatıyor onlar gibi olmaya geldik diyordu. Bayraklarla gece yol alırken gruplar şafak sökümüne yakın mahşeri bize anlatıyor ve herkesin peşinden gideceği imamla olacağını söylüyordu.
Taş toplarken sadece şeytana taş atacağız sandık ama o büyük şeytanda var dedi. Siyonitlerde var dedi, munafıklarda var dedi, nefiste var dedi İsmailini kurban etmeye engel ne varsa oda taşlanmalı dedi. Nur dağına çıkarken imam Alinin hz Haticenin zahmetlerini anlatıyordu ve bizden bu din uğruna çekilen zahmetlerin farkında olmamızı istiyordu. Bir baba merhametiyle Ehli beytin yaşamına elimizden tutup bizi götürüyordu övülmeye değer bir gayretle bizim bu ziyaretlerden nasibimiz rehberimizin vesilesiyle ehlibeytin sevgisiydi.
Onun hayatının büyük kısmı Avrupada şehir şehir ev ev ziyaretlerle geçerdi. Dostlarını arkadaşlarını severdi ve onlara sevgisini gösterirdi, davetlerine iştirak eder sevinç ve kederlerini paylaşırdı. Kendine bir soru sorulduğunda soran kişi anlayana kadar ona izah ederdi ve hata sorulan sorudan kişinin niyetini anlayıp onu aydınlatırdı. cematle propramlarla ilgili bir şey olsa istişare yapar her kesin fikrini alırdı. çocuklara dahada özel bir ilgi gösterir onları medh ederdi hediyeleşmeyi severdi.
Ona ne zaman bir fikir götürsek böyle daha iyi olmazmı dediğimizde hep olumlu yönde desteklerdi, acaba buraya gitsekmi bunlarıda çağırsakmı dediğimizde gidin ve çağırın derdi. Bu dava bizim babamızın malı değil insanlara sunmamız lazım, sonra peygambere imam Hüseyne ne cavap veririz derdi. Sırayla yemek yaptığımız günlerde bir gün bende size yemek yapacağım dedi bizler hocam siz zahmet etmeyin dediysekte olurmu. Bende size ikramda bulunmak istiyorum dedi ve bize büyük bir üzenle yemek hazırladı. Arkadaşlarına dostlarına defalarca böylesi ikramlarda bulunmuştur .
Bazen yolculuktan geç saate dönerdi ve bizler ders olacakmı diye sorardık, cevabı hep olurmu ders olmasın ben hazırım siz gelirseniz ders var derdi. Ne hastaklığı ne yolar asla dersine engel olmazdı. Ayetleri tefsir ettiğinde insanın o ayetlere dokunası gelirdi. Öyle güzel bir belağatla anlatırdı ki insan anlatımı karşısında hayrete düşerdi.
İlerlemiş yaşına rağmen ziyeretlerden geri kalmaz yorgunluğunu beli etmezdi. İkinci Hac yolculuğumuzda şeytan taşlamanın üçüncü günü şeytanı taşlamak için hanımlar olarak otelin bekleme salonuna geldik. Hocamda abilerle kardeşlerle birlikte bizi bekliyordu dedi, siz kaç gündür yoruldunuz isterseniz vekalet verin bizler sizin yerinize taş atalım. Biz rica ederek kendimiz atmak istediğimizi söyledik o anda gözlerim onun ayaklarına takıldı üç gündür yolarda yürüdüğünü görüyordum. Hocam dedim keşke siz biraz dinlenseniz kardeşlerden birine vakalet verseniz sizin yerine bu vazifeyi yapsa. Hemen hareketlenerek yok yok olurmu ben çok iyiyim siz ayaklarıma bakmayın dedi. Ne kadar ısrar edildiysede kabul etmedi. Bizim önümüzde yürürken şişmiş su toplamış ayaklarının onun yürümesini ne kadar etkilediğini görüyor ama ona yardım edemiyorduk çünkü gayreti buna mani oluyordu. Buna benzer daha nice misal vardı hayatında.
Son Kerbela seferinde kalbi artık yorgunluğunu haykırıyor ben yoruldum diyordu Ailesi arkadaşları gitme desede o bu Aşk kervanından geri kalmak istemiyor dostlarının onsuz gitmesine razı olmuyordu. Ehlibeyte olan aşkı onu Kerbelaya, Necefe ,Samaraya, Kazımeyne, Meşhede ve herkese büyük kadın olarak tanıtığı Kuma hz Mahsumeye onu çekiyordu. Bu kutsal yoldaki son adımlarını ağrılarına aldırış etmeden zayıflamış nefesleriyle gerçekleştirdi.
İmam Rızayla en son nasıl dertleşti ne konuştu bilmiyorum ama Mihriban İmam onun tüm dert ve sıkıntılardan arınarak bu dünyadan ayrılışına rıza gösterdi.
Ehli beytin sevgisiyle biçimlenmiş hayatı onların yolunda şehadete kavuşmasına vesile oldu. Allah onun binlerce kişiye peygamberi ehli beyti tanıtmasından razı oldu. Onun pak sevgisine tevecüh etti bu yolda şişmiş ayaklarına yorgun kalbinin verdiği ızdıraba rağmen gösterdiği gayrete tevecüh etti.
Hz Mahsume kalbinden gelerek bu kadın çok büyüktür diyen o yüce Alime ey beni tanıyan ve tanıtan gel kenarıma ey bizden olan dedi. Sevgi ve gayretin ödülüyle ehlibeyte sevdiklerine kavuştu. Onun gidişi dostlarını ailesini kedere boğarken davasının ölümsüzlüğü Hüseyni aşkın ölümsüzlüğü aramızda baki kaldı. Onu sevenler velayet gölgesinde kocaman bir ailedir.
Ehlibeyt yolunda bir bayrak olup hayatında olduğu gibi vefatıylada bizlere hedefi gösterdi. Ondan öğrendik ki din yolundaki gayret boşa gitmez. Kalbinde Ehlibeyt sevgisi olanlar kurtuluşa erer. Bu pak sevgi insanı arındırıp temizler.
Selam olsun İmam Hüseyne aşık o yüce insana.
Selam olsun İslamın Nurlu yolunu açan tüm Alimlere ve tüm şehitlere .
Kevser Şimşek
Yeni yorum ekle