Efrîn Savaşının Nihayi Zaferi Kürtlerin
Ortadoğu siyaset uzmanı Sadık Meleki İran Diplomasinde yayınladığı Makalede şu açıklamaya yer veriyor: ’’ Efrîn düşse de ne Türkiyenin güvenlik sorununa ne de bu devletin bölgedeki konumunun güçlenmesine faydası olmayacaktır. Bugün Kürtler ve dünya, dünün Kürtleri ve dünyası değildir. Türkiye içerde ve dışarda bu halkı bastırmak ile Kürtlerin zaferinin önünü açıyor.’’
İran Diplomasisi: Efrîn düşmedi, ama gelecek günlerde düşse de Türkiyenin yanlış hesablamalarının ve öngürülerinin sonuncunda Kürtler son kazanan olacaklardır.
AKP’nin yandaş medyalarından Yeni Şafak gazetesinde üç haftada Efrîn’in düşeceği öngürünün aksine ‘zeytin dalı operasyonu’ bir ay içersinde bir sonuç alamadı. Her şeye rağmen Efrîn’in düşmesi Nato’nun ikinci büyük gücü bir devlet için bir büyük iftihar sayılabilir mi?
Ankara ya uyuyor ya da gördüğü rüyadan uyanmak istemiyor. Türkiye başta olmak üzere Kürt nüfusuna sahip bütün ülkeler Efrîn savaşının nihayi kazananı Kürtler olacağını bilmeleri gerekir. Efrîn düşse de ne Türkiyenin güvenlik sorununa ne de bu devletin bölgedeki konumunun güçlenmesine faydası olmayacaktır. Bugün Kürtler ve dünya, dünün Kürtleri ve dünyası değildir.Türkiye içerde ve dışarda bu halkı bastırmak ile Kürtlerin zaferinin önünü açıyor.
Suriyede kriz çıkarılmadan önce, Kürtlerin adı bu ülkede alınmaz ve tanılmazlardı. Suriyedeki kriz aslında Kürtlerin kendi kimliklerini bulmalarına bir olanak tanıdı. Suriye denkleminde en çok Kürt aktörü kazanım elde etti dersek yanlış bir tesbit olmayacaktır.
Türkiye yeni Osmanlı rüyasına kapınarak İrana karşı bir güç merkezi oluşturmak istedi. Irakda jeopoltik yenilgilerinin ardından Suriyeyi ve Irakı huzursuz ve kaotik bir duruma girmesinin önünü açtı. Davutoğlu iki ayda Beşar Esadın gideceğini öngürdü, arıdından destekledikleri cihadi gruplar yönetimi ele alacaklardı, ama bunca yıldan sonra hala Esad Suriye Cumhurbaşkanı tahtında Davutoğlu ise siyesetten tümüyle uzaklaştırılmış. Davutoğlunun gitmesiyle Türkiye girdiği çıkmazdan geri döner umut edilirdi. Ama Erdoğan hala huzursuz ve hala osmanlı rüyasını görüyor.
Efrîn bölgesinin yüzyıl önce Osmanlıya ait olduğunu hatırlatan Erdoğan gözyaşlarıyla orayı elden verdiklerini söylerek Suriye torpkalarına ‘Zeytin Dalı’ olarak adlandırdıkları operasyonuyla müdahele ediyor. Bu nostaljik yaklaşımla Türkiye bugün elindeki toprakları da yitirir. Geçen yüz yılda Jön Türkler düşüşde olan Osmanlı imparatorunu ihya etmede başarsız kaldıkları gibi Akp hükümeti de bu yüzyılda başarsız kalacaktır. Türk devletinin en üst makamı olarak Erdoğanın açıklamaları Ankara’nın Suriye ve Ortadoğuya hangi niyetle baktığını ele veriyor.
Suriye sahası farklı hedefler doğrultusunda oyun kurucular tarafından çok karışık ve kaç katmanlı bir oyun sahnesine dönüştü. Kalıcı menfaatler geçici işbirlikleri gerektiriyor, bununla işbirliği yapılan taraflar sürekli değiştirilerek kaç yönlü denkelemlerin kurulmasını ve Suriyede krizin sürmesinie yol açıyor. Salih Müslim kaç yıl önce Ankara ile görüşürken bugün düşman olarak Türk devleti tarafından hedef tahtasında ve onun başını getirene ödül vaad ettiler. Daiş gibi örgütler reng değiştirip oyun kuruculuktan çıkıp verilen rolleri üstleniyorlar.
Erdoğan Kudüsün kurtarcısı olarak reklam edilirken Suriye’nin savunma alt yapısını tahrip ederek bu bölgeyi Tel Avive hediye etmiş oluyor. Bunun sonunda İsrailden toprak alıp müslümanlara vereceğine müslümanlardan toprak alıp İsraile vermiş oluyor. Ama Erdoğanın hayallerine ancak kendisi inanır. Kendisi de aslında başka bir ağın içine düştü, artık bir oyun kurucu değil başka bir yönetmenin oyuncusu oldu. Bugün Amerika, Rusya ve AB vb. Türkiye ve Kürtler arası savaşta kuşkusuz Ankara’ya taraf olurlar, ama bu sadece bugün için bir seçimdir ve oyunun sonuna kadar ona arka olmayacaklar. Kürt kartıyla oyun ise bölgedeki en ciddi oyun olacaktır. Öyleki Filistin meselesi ikinci plana düşüp Türkiye en çok Kürt sorunuyla başbaşa kalacaktır. Dünyanın Kürtlere bakışı İsraile bakışından çok farklıdır. Kürtler kendilerine ait olan topraklarda varlık mücadelesi verirken İsrailliler işgal ettikleri topraklarda kendilerini kabüllendirmek istiyorlar. Biri kendi toprakalarında meşru mücadele verirken diğeri meşru olmayan işgalci konumunu korumak istiyor. İsrailin ortaya çıkışı bir komplo ve işgal sonucunda olduysa ve buna karşı çıkmak meşruysa Kürtlerin kendi topraklarında bölgenin jeopoltik değişiminde bir faktör olmalarını(hatta yabancı güçler etkin olmuş olsalarda) bastırmak hukusal olarak çok daha zordur.
Jön Türklerin emperyal rüyalarının bedeli Sykes-Picot Anlaşmasına zemin hazırlardı. Bugün ise Erdoğan, yeni Osmanlı hayali ile Kürtlerin ekseninde yeni bir Ortadoğunun oluşumuna zemin hazırlıyor. Efrînin düşmesi ya da düşmemesi çok önemli olmayacaktır. Dün Kürtler Cîzirde, Diyarbakırda, Kubanide ve Erbil referandumunda istemlerini dünyaya duyurdukları gibi bugün Efrîn ile dünya gündeminde taleplerini seslendiriyorlar. Kürtler ve uluslararası Kürtlere yana güç eksenleri yeni jeopolitik dönüşümleri Ortadoğuda gerçekleştirmekte gayet sabırlılar. Siyasi uzmanlar bir Kürdistan devletinin kurulması ya da bir özerklik elde edilmesi için bazı Kürt liderlerinin Kürt halkının katliamını bile göze aldıklarını düşünüyorlar. Bu hesap tam da Erdoğanın gözü kapalı içine düştüğü tuzaktır. Kürtlerin mazlumca katliam edilmesi ve şehirlerinin yıkılması onlara günümüz dünyasında taleplerinin doğruluğuna zemin hazırlıyor.
Kaynak: irdiplomacy.ir
Çev:Emir Sina
Welayet News
Yeni yorum ekle