Doğayı Sömürmenin Karşığılı Olarak Korona
Doğayı hürtmetsizce tahrip edersek, nihayetinde kayıp eden biz oluruz.
Welayet News - Dünyaya yayılan yeni Koronavirüs insanoğlunu doğanın bir deneyine çevirdi. Bir virüs türler arasındaki sınırı aşarak bir ateş topu gibi dağları, denizleri ve diğer doğal engelleri arkasında bırakıp insan topluluğunun tümünde kendi yayabildi.
Meşru olmayan yırtıcı hayvanların ticaretini yapan pazarlar, türler arasında virüs geçişine ve sıçramasına zemin oluşturması ilk değil bundan öncede Sars Cov 2 tecrübesini yaşadık.
İnsan oğlunun doğaya yaptığı kötülük bununla sınırlı değil, ormanlar yandı, buzullar eridi, okyanuslar ısındı ve milyonlarca böcek ve hayvan yok oldu. Unutmayalım ki bunların çoğu insanoğlunun doğayla kurduğu sorunlu ilişkiden kaynaklanıyor. Kendi suçu, ona iklim değişikliği, biyoloji türlülüğün yok oluşu ve son gelen virüs gibi cezalar olarak geri dönüyor.
Doğayı ve doğa kaynaklarını hürmetsizce ve azgınca tükettiğimizden türler arasındaki sınırların aşıldığı sorununa iki örnek ile devam edelim. Yabancı ve çoğunlukla Avrupalı şirketlerin bir çok Afrika ülkesinin sahil sularında aşırı balık avlaması ve tüketmesi sonunucnda yerli halkların bushmeat(Afrika vahşi hayvan yemeği. Tropikal ormanlarda yemek bulmak için evcil olmayan mememlilerin, sürüngenlerin, iki yaşamlıların ve kuşların avlanılmasıyla elde edilen et.) yemeye itti. Bu da Ebola gibi hastalıkların insana taşınması olasalığını yükseltti. Ebola hatsalığından binlerce insan Batı Afrikada yaşamını yitirdi ve bir tehdit olarak devam etmekte.
Bu tür felakete ikinci örnek ise Çinde evcil hayvanların yanında yırtıcı ve vahşi hayvanlar satan pazarlardır. Bu pazarlar da virüslerin türler arası geçişe zemin oluşturuyor. 2003/2003 yılında virologlar Sars hastalığının kaynağını bu pazarlarda satılan yabani hayvanlardan kaynaklandığını saptılar. Farklı ve egzotik lezzetleri denemek istemiyle bu hayvanlar pazarlarda satılıyor ve doğal koşullarda birbinden kopuk ve uzak olan hayvanların yakınlığı virüslerinin kendi türlerdinden başka türlere sıçramasına yol açıyor. Nihayet bu virüsün insana geçmesiyle ve insan bünyesinin bir çok hayvana göre daha zayıf olması sonucu ölümcül sonuclarla sonlanıyor. Günümüzde tüm dünyaya yayılan Koronavirüsün de Çinin Wuhan şehirinde rastlanan yırtıcı hayvan pazarlarından insana sıçardağı kabül görülüyor.
Bu örnekler açıkca bize insan sağlığının ve mutluluğunun doğayla sağlıklı bir ilişki kurabilmesinden geçtiğini gösteriyor. İnsan kendini doğada doğanın bir parçası olduğunu bilmeli ama malesef halı hazırda kendisini doğanın efendisi olarak tanımlıyor. Doğayı şiddet yoluyla sultası altına almayı sürdürüyor.
Günümüzde yabani hayvanlar ve bitkiler üzerinden dünya çapında büyük bir ticaret dönüyor ve milyonlarca Euro kâr ediliyor. Bu alandaki ticaretlerin tümü türleri yok etmeyebilir ama ciddi bir bölümü, meşru olmayan ve geri dönüşümü olmayanlar türleri yok etmeyi sürdürüyor.
Doğa’nın Tutarlı İç Düzeni Parçalandı, Farkında olalım
Toplumlar ve yöneticileri sadece şimdi ve buraya odaklanıyorlar. Kimse insanın doğadaki yerini yeniden belirtmeli sorunuyla ilgilenmiyor. Bizler her arzu ve hevesimizin peşine akılsızca düşüyoruz, kertenkeleleri terrariumlarda beslemeye ve Pengulin gibi yabani hayvanları egzotik lezzetlerini tadma için yemeye devam ediyoruz. Doğanın bir bütün olduğunu biliyoruz, iklim dönüşümünde olduğu gibi, ama sebebleri değiştirmeye niyetimiz yok. Sadece bir kaç yeni yasak ve belki WHO’ya ve salgın araştırmalarına kısmi bir para tahsis etmeye yetiniyoruz.
Koronavirüs kriziyle, biyolojik çeşitliliğin ve iklimin kötü durumu gözler önüne serildi. On yıllardır politikacılar ve yöneticiler, biyolojik çeşitliliği koruma ve çevreye uygun kararlar almada terredütlü davaranıyorlar. Krizler bizim ekonomimizin ve yaşam tarzımızın doğaya uyması gerekliliğini her daim hatırlatıyor. Ancak kriz her kesin kapısnı çaldığında hızlı ve tutarlı önlemlerin ve kararların alınabileceğinie tanık oluyoruz. Krizlerle başedebilceğimiz görünüyor. Bu iklim dönüşümü için de geçerli. 21. Yüzyılın en büyük mücadelesi bu konular olduğunu hatırlatmak gerekir. İklim sorunları önü alınmadan büyürlerse bugünün sağlıklı doğan çocukların geleceğini ciddi tehliklere sokacağını bilmeliyiz. Onlar daha da çoğalan enfeksyon hastalıklarla karşı karşıya kalacaklar, hava kirliliği ve artan ısı dalgaları yaşamlarının süresini kısaltacak bunlara ek sel, orman yangınları ve kuraklık yeni nesillerin geleceğini tehdit etmekte.
Teknik yeterli, İrade Eksik
Yırtıcı hayvanları pazarda satmanın önü alınabilir, aynı zamanda doğanın zenginliği adil bir şekilde insanların mutluluğu için değerlendirilebilir ve İklim dönüşümü durdurulabilir. Bunu yapabilcek teknolojiye sahibiz ama bunu üstüne alacak müşterek bir irade görünmüyor.
Ekonomi ve kâr sistemi doğayı sömürme ve geri çevrilemez tüketimine bağlı, ama bu gidişile sistemin çökmesini öngörme zor olmuyor. Doğayla bağımızı ve doğyala uyumlu irtibatımızı yeniden tanımlamalıyız.
Artık insanın doğanın bir parçası olduğu ve kalacağını ve ancak bu anlayışla yaşamını sürüdürebilceği gerçeğini anlama zamanı geldi.
Çok çeşitliliği barındıran bir doğanın yaşaması bizim mutluluğumuzu da sağlayacağını bilmemiz gerekir, doğa bizi sağlıklı tutar, besler, giyindirir ve barındırır. Doğayı insanlığın ortak değeri olarak görmek, bilincli ve demokratik bir evrensel sistemi içinde ele almalıyız.
Doğanın içinde yatan tehlikelerin büyüklüğünü ve bu tehlikelerin hangi koşullarda ortaya çıakacağını bilmek, doğanın nasıl hepimiz için bir miras olduğunu kavramak ve nasıl onun yaşam barındıran düzenini güvence altına almak bizler için büyük bir görevdir.
Aksi takdirde insanın değeri bir başka salgın etkininde hiçe düşer ve yaşamını tehlikeye sokar.
Kaynak : Tagespiegel
Yazar: Prof. Dr. Johannes Vogel, (Berlin-Leibniz Doğa Müzesi Rektötü ve Hombolt Üniversiteinde Biodiversitaet Bölümü Hocası)
Çeviren: Emir Sina
Welayet News
Yeni yorum ekle