Riyad Kaşıkcıyı Öldürmede Trump’ın Tepkisinden Çekinmiyordu
Suudilerin Amerika’nın Tepkisine Duyarsız Kalmalarının On Sebebi
Trump’ın Cemal Kaşıkcın’ın ortadan kaybolması ve katl edilmesi olanağına karşı ilk tepkisi belirsiz hatta uygunsuzdu. Ama içerdeki baskı sonucunda Riyadın Kaşıkcı’yı öldürmesinin kanıtlandığı durumunda Suudileri cezalandıracağını açıklama mecburiyetinde kaldı. Riyad ise bu tehdide karşı tehditle cevap verdi. Ama gerçekten Suudilere karşı bir yaptırım öngörülmüyor.
Washington Post köşe yazarı Cemal Kaşıkcının İstanbulda Arabistan konsolosluğunda öldürülmesi Muhammed bin Selman için tehlikeli bir oyun olarak görünebilir. Muhammed bin Selman’ın bu cinayetin emrini vererek Amerika ile ilişkisini ve Amerikaların sert tepkisini hesaplamadığı akla gelir. Ama aslında Suudilerin bu cinayete rağmen Trump ile güçlü ilişkilerini sürdürebilcekleri için on sebep var:
Bir: Trump Suudilerle 110 milyar Dollar değerinde silah anlaşması yaptığını duyurdu. Trump’ her ne kadar kararlarını ve sonuçlarını abartmaya alışık olsa da, Suudilere yüksek miktarda silah satılacağı biliniyor.
İki: Amerika silah sanayisi, Suudilere satacağı silahdan sadece parasal menfat elde etmiyor, Lookheed firması F-35 uçaklarını Suudilere satarak F-35lerini geliştrimek için yeni kaynak elde etmiş olacak ve ülke içerisinde F-35lerin fiyatını yükseltemden Amerika ordusuna gelişmiş F-35 satma imkanı bulacak.
Üç: Trump, özellikle Suudilere büyük bir miktarda silah satarak yeni istihdam alanları oluşturduğunu iddia ediyor, bu sadece Trump’ın abartılı iddiası olsa bile, propaganda etmesi için büyük bir olanak.
Dört: Muhammed bin Selman, Trump’a güvenilir bir stratejik ortak olarak bakıyor, çünkü Trump, Obama’nın denge siyasetinden tümüyle yüz çevirdi. Obama, Ortadoğuda insan haklarını savunuyordu ve bu Arabistanın sıkı ve aşırı siyasetiyle asla uygun değildi, daha önemlisi Arabistanın düşman olarak gördüğü İran ile Nükleer anlaşmayı imzalamıştı.
Beş: Trump hükümeti, Arabistanın Yemene karşı sürdürdüğü acımasız savaşı destekliyor. Bu destek Obama döneminde sınırlıydı. Obama Arabistanın Yemende sivilleri hedef aldığından dolayı bir takım silahın Suudilere verilmesinin önünü almıştı. Bu sınırlama Trump döneminde kalktı. Amerika, Arabistan gibi ön cephede Yemene karşı savaşmasa da, savaşta aktif bir şekilde Arabistanın ortağı oldu.
Altı: ABD, dünya petrol piyasısında Arabistanın kendisiyle uyumlu hareket ettiğine güveniyor. Arabistan, OPEC’in başkanlığını taşıyor ve Rusya ile de çok iyi ilişki geliştirilmiş durumunda. Amerika eskiden beri Petrol fiyatının yükselmesinden endişe ediyor, Petrol fiyatı yükselirse hem dünya hem Amerika ekonomisi ciddi anlamda etkileneceğini biliyor. Arabistan ortaklığı olmadan petrol fiyatını kontrol edemeyeceği gerçeğinden dolayı Suudi hükümetiyle hep uyum içinde hareket ediyor.
Yedi: Trump, İsrail ve Netanyahu ile birlikte İrana karşı bir müşterek cephe oluşturdu. İsrail İrana karşı Arabistanı ortak gördüğünden Trump hükümeti de Arabistanı bu konuda da kendi ortağı olarak görüyor.
Sekiz: Suudi Arabsitan sadece petrol ihraç etmeyle önem kazanmıyor. Muhammed bin Selman ekonomide yeni reformları uygulamayı yürütüyor. En önemlisi Arabistanın en büyük petrol firması Aramco’nun hisselerini dünya borsasına sunmak istiyor. Amerikalı bankalar bu hissleri alabilmek için kıyasıya dünya bankalarıyla rekabet peşindeler, ve bu hisselerden elde edecekleri milyarlarca Dolları başkasına bırakmak istemiyorlar.
Dokuz: Trump, Arabistanın bölgedeki rakibi İrana zarar vermek için elinden geleni yapıyor. Amerikayı Nükleer anlaşmadan çıkarması işin başıydı. Trump daha sonra İrana karşı çok sert ekonomi ambargo uygulamaya koyuldu. Ve hala bu ambargoların artacağı ve ikinci bir ambargo dalgası söz konusu. Bu ikinci ambargo kararları hatta amerikalı olmayan Avrupalı şirketleri de kapsayacak ve onların İranla ekonomi ilişiklilerini ciddi anlamda sorunlu hale getirecek.
On: Hiç Bir zaman 11 Eylül’den aldığımız dersleri unutmamamız gerekiyor. Amerika bir çok nedenden dolayı Amerikalıların bu saldırıda başlarına gelenleri görmezlikten geliyor. 11 Eylül saldırısını yapan 19 kişiden 15 kişinin Suudi vatandaşlıkları vardı. Usame bin Ladin Suud krallığın emrinde milyar dollarılık inşaat firma sahibinin oğluyudu. Arabistan ise Usame’nin Afganistandaki faaliyetlerini maddi olarak hep destekledi. 11 Eylül saldırısı tarihlerinde G. Bush Amerikadaki Suudi ailesinden olanları özel uçakla Arabistana gönderdi, böylece onların sorgulanmasının önü alındı. Bir çok karine Suudi hanedanının bu saldırda rol aldığını gösteriyor, ama hiç bir zaman Suudiler resmi bir şekilde bu suçlu veya suç ortağı olarak tanınmadılar.
Suudi Arabistan hala Amerikaya karşı bu on imtiyaza sahip, Kaşıkcı cinayeti Suudilerin bu cinayetten önce tüm bu hesapları yapıp Trump’ın onlara karşı her hangi bir girişimde bulunmayacağını bildiklerini kanıtlıyor.
Yazar: Charles Tiefer
Kaynak : forbes.com
Farsca kaynak : irdiplomacy.ir
Çev: Emir Sina
Welayet News
Yeni yorum ekle