Süleymani’nin Filistin’deki etkin rolü: Direnişten özgürlüğe
“İran, Batı Şeria ve Gazze'ye silah dolu 20 gemi gönderdi. Çoğu insanın bu gemilerden haberi yok.” - (Talal Naci – FHKC-Genel Komutanlık lideri)
Welayet News - Tümgeneral Kasım Süleymani Şubat 1998’de Ayetullah Hamaney tarafından, ortak düşmanla savaşan direniş gruplarına destek sunan ve bölge dışı operasyonlarla görevlendirilen Kudüs Gücü’nün komutanı olarak atandı. Bu teşkilat, başta Siyonist rejim ve IŞİD olmak üzere ABD’nin bölgedeki emperyalist araçlarını boşa çıkarmaya odaklandı.
Süleymani, hayatının son yıllarında daha çok tanındı ve Filistin direnişini güçlendirmek için perde arkasında gösterdiği büyük çabalar, ömrünün son yirmi yılının büyük bir bölümünü oluşturdu.
Direniş gruplarını koordine etmek
"Mezhepler ve ideolojiler arasında ayrım yapmadı, sadece işgale karşı savaşmak isteyenlerle teslimiyetçi gruplar arasında fark gözetti." (Ebu Ahmed Fuad - FHKC Genel Sekreter Yardımcısı)
Süleymani, Filistin ve Lübnan direniş dosyalarını hızla açarak Hamas, Filistin İslami Cihad, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC)-Genel Komutanlık, FHKC ve Halk Direniş Komiteleri ile Kudüs Gücü arasında koordinasyon sağladı ve tüm bu fraksiyonları ayrı ayrı değil işbirliği içerisinde hareket edecekleri bir stratejiye yöneltti.
“Onun seçkin biri olduğunu hissediyorduk; olayları doğrudan ve sürekli takip ediyor, Direnişin sorunlarını, gündem ve ihtiyaçlarını soruyor ve çeşitli senaryolar ortaya koyuyordu.” (Ziyad Nakhalah – İslami Cihad Lideri)
1999'da Süleymani, Şeyh Ahmed Yasin'in (Hamas'ın kurucusu), bir sonraki aşamanın kilit kilometre taşlarının çizildiği İran ziyaretini ayarladı. Süleymani'nin odak noktası Direniş’in kapasitesinin nasıl güçlendirileceği ve kurtuluş aşamasına nasıl geçileceğiydi.
O yıl, "İsrail'in" Lübnan'dan çekilme niyeti kamuoyuna sızdırıldı. Ana tartışma, “İsrail'in” geri çekilmesinin etkisinin Filistin'e nasıl aktarılabileceğine odaklandı.
İkinci İntifada
'İran intifada sırasında tüm gücüyle ahlaki, parasal, saha ve güvenlik desteği verdi' – (Ebu Yaser Shashnyeh – Halk Direniş Komiteleri lideri)
Eylül 2000'de Ariel Şaron, Mescid-i Aksa'yı bastı ve bu da geniş çaplı protestolara yol açtı. Süleymani ve fraksiyonların beklediği an buydu. İntifadayı geliştirmek ve teoriyi somut eyleme dönüştürmek amacıyla Kudüs Gücü’yle Filistinli ve Lübnanlı gruplar arasında, Süleymani'nin öncülüğünde bir çalışma komitesi kurulmasına karar verildi.
“İlk günden itibaren, bu intifadanın işgale karşı stratejik bir proje olarak nasıl kullanılacağına odaklanan toplantılar yapıldı. Süleymani'nin her zaman katıldığı ve fikirleri dinlediği haftalık toplantılar düzenlendi. Kendisinin geliştirip ileriye taşımadığı hiçbir fikir ortaya atılmadı.” (Üsame Hamdan – Lübnan'daki en üst düzey Hamas temsilcisi)
Süleymani, silahların Gazze'ye taşınması için çok çalıştı ve bunun için birçok yol kullanıldı. Direniş savaşçılarına bomba yapımının yanı sıra bireysel silah ve patlayıcıların nasıl kullanılacağını öğreten sayısız video üretildi.
"Hiçbir Filistinli fraksiyon, Hac Kasım’ın Direniş için sağladığı silah sevkiyatında kusur görmedi." (Üsame Hamdan – Hamas'ın Lübnan temsilcisi)
Oslo Anlaşmaları yüzünden İran ve Yaser Arafat arasında doğan derin anlaşmazlığa rağmen, Arafat’ın isteği üzerine İran yapımı 45 ton silah Karine A adlı bir gemiyle gönderildi ve bunlar daha sonra “İsrail” tarafından ele geçirildi.
“İran, Batı Şeria ve Gazze'ye silah dolu 20 gemi gönderdi. Çoğu insanın bu gemilerden haberi yok.” - (Talal Naci – FHKC-Genel Komutanlık lideri)
2004 yılında Şeyh Ahmed Yasin öldürüldü. Aynı gün Şam'daki Hamas karargâhına taziye ziyaretleri yapıldı. Birkaç saat sonra Süleymani geldi ve Ayetullah Hamaney'den, içinde “Bu şehadet hepimiz için bir kayıp ve hepimiz için bir onurdur” diye yazan bir mektup getirdi. Süleymani, Yasin’in 1998'deki Tahran ziyareti sonrasından 2004’teki suikasta kadar Direnişin rolü, eylemliliği ve etkisindeki büyük gelişimi vurguladı. Aynı yıl, Yaser Arafat da bir İsrail istihbarat operasyonu ile zehirlenecekti.
Siyonist rejim içerisinde intifadayı nasıl bitirecekleri tartışılmayı başlandı. 25 Ağustos 2005'te Gazze özgürleştirildi ve “İsrail” tek taraflı olarak çekildi. O zamana kadar Direnişin kapasitesi güçlendirildiğinden yüzlerce “İsrail” askeri öldürülmüştü. İşgalciler Gazze Şeridi’nden kaçtılar. “İsrail” Gazze yükünden kurtulduğunu düşünüyordu, ancak geri çekilmesinin Direnişin sahadaki koordinasyonunu ve kapasitesini nasıl geliştireceğini öngörememişti.
Lübnan Savaşı
Süleymani'nin Lübnan'daki 33 günlük savaş sırasında Filistin dosyası dışında bir önceliği yoktu. Savaşın Gazze'ye de sıçrayacağını tahmin etti. Bu nedenle Lübnan'daki İslami Direniş'ten Filistinli gruplara sahip oldukları her şeyi, hatta Temmuz Savaşı’nda kullanılmayan bazı silahları vermelerini istedi. Savaşçıların çatışmayı yönetirken uyguladıkları taktik planlama sürecinin komutan ve manga seviyelerindeki eğitiminden başlayarak, Lübnan'ın 20 yıllık deneyiminin tamamı Filistin’e aktarıldı.
Aynı şekilde esirler de bir öncelik olarak kabul edildiler; bu nedenle Direniş, Filistinli tutsakları serbest bırakmak için işgal askerlerini yakalamaya başladı. Çoğu operasyon başarılı olmadı; ancak, Gilad Shalit Haziran 2006'da ele geçirildi ve bir mahkûm değişimi anlaşmasının parçası olarak beş yıl boyunca esir tutuldu.
Dökme Kurşun Operasyonu
Aralık 2008'in sonlarında Direniş grupları, Gazze'ye yönelik İsrail saldırganlığıyla Şam’daki garnizonlarında yüzleştiler. Süleymani burada 22 günün tamamını, Gazze'nin ayrıntılı bir haritasıyla stratejiler oluşturarak, sahadaki gerçekleri inceleyerek geçirdi.
“İsrail” saldırısının amacı, Gazze direnişinin kapasitesini yok etmek, devrik Filistin Yönetimini yeniden iktidara getirmek ve hapsedilen “İsrail” askeri Şalit'i kurtararak kuzeydeki yasadışı yerleşimlerini korumaktı. “İsrail” saldırganlığı bu hedeflerin hiçbirine ulaşamadan sona erdi.
Bu savaş, 2000 yılında gelişmeye başlayan, 2005 yılında Gazze'nin özgürleştirilmesiyle güçlenen ve “zayıf” Gazze Şeridi’ni “İsrail'in” en büyük hedeflerinden birine dönüştüren Direnişin yeteneklerini deneme fırsatı sundu.
Süleymani, 2009 yılında prestijli Rus Kornet tanksavar füzelerinin Gazze'ye girmesine izin verdi.
“Siyonist düşman, tankları yok edildiğinde çok şaşırdı. Gurur duydukları bir tankları var, Merkava. Bu tanklar 2009'da imha edildiler ve bu başarı, General Süleymani'nin damgasını taşıyordu.” (FHKC-Genel Komutanlık lideri Talal Naji)
Süleymani sadece silah transfer etmekle kalmadı, onun gözetiminde Gazze'nin roketler de dâhil olmak üzere kendi silahlarını üretme kabiliyetini geliştirmesine karar verildi. Ayrıca Filistin Direnişi ile askeri tecrübesini paylaştı ve örgütlere daha önce başka bir yerden elde edemedikleri taktikleri öğreterek, onlara kendi silahlarını üretmek için gerekli altyapıyı inşa eden yolları açtı.
“Tüm güvenlik uzmanları, işgal altında roket üretme fikrini anlaşılmaz olarak değerlendiriyordu. Haritadaki pek çok ülke mermi bile üretemezken biz roket yapmayı mı düşünüyoruz?” (Üsame Hamdan – Hamas'ın Lübnan temsilcisi)
“Arap Baharı”
Süleymani, “Arap Baharı” sonrasında 2011’de Filistinli gruplarla bir araya geldi ve 2011'de, Amerika ve “İsrail”in Direniş Cephesini hedef almak için kaos yaratmak istediğini açıkladı. Onların söyleyeceklerine karşı da çok açıktı.
Süleymani, “Sadece Filistin'e odaklanın ve Suriye'de yaşananların sizi olumsuz etkilemesine izin vermeyin” dedi. Ve hiçbir zaman Hamas'tan Suriye konusunda bir duruş talep etmedi. (Üsame Hamdan – Hamas Lübnan temsilcisi)
2013'te Mısır'da Mursi darbesi gerçekleştiğinde, iki Filistinliden oluşan bir heyet Süleymani'yi ziyaret etti ve ortaya çıkan olayların Filistin Direnişi için ne anlama geldiğini anlattı.
Süleymani'nin “Biz size zamanında şöyle şöyle dedik ve haklı çıktık” demesini beklerdiniz ama Süleymani'nin sergilediği ahlaki tavır çok yüksekti. Hamas'ın bu konudaki tutumuna dair bir sonuç bile çıkarmadı ve sadece Ayetullah Hamaney'in tutumunu açıklamakla yetindi. (Üsama Hamdan – Hamas'ın Lübnan temsilcisi)
“Koruyucu Hat Operasyonu”
Süleymani, silahları etkili bir şekilde taşıyabilecek tünel ağlarının gelişimini koordine etti ve denetledi. Bu silahların Gazze’ye sokulmasına yardım etmeleri için birkaç ülkeye doğrudan başvurdu. İsrail’in 2012’de bu nedenle bombaladığı Sudan (Hartum’daki askeri kompleks) bunlar arasında yer alıyordu. Bu silahlar yüzlerce kilometre yol kat ettiler ve Süleymani, Gazze Şeridi sınırına ulaşana kadar tüm süreci denetliyordu. Bir füze 20.000 dolara mal olurken böyle yüzlerce füze ihraç edildi.
“İsrail” tünelleri ve Direniş’in silahlarını yok etmek için 2014 yılında Gazze'ye savaş açtı. Süleymani, roketlerin hassasiyetini, menzil ve etkisini artırmaya odaklanmıştı. Bir misilleme olarak direniş, ilk kez "Tel Aviv"in kalbini vurdu. Mısır'da gerçekleşen dolaylı müzakerelerde, "İsrail"in taleplerinden biri Hamas'ın tünelleri kullanmayı bırakmasıydı, ancak bunu yapmadılar. Bu durum işgalci rejime verdikleri zararın büyüklüğünü gösteriyordu.
Savaştan sonra Süleymani, Direnişin altyapısını “en kısa zamanda yeniden inşa etmek için çalıştı ve bir yıldan daha kısa bir sürede, öncekinden daha iyi hale geldi”. (Üsama Hamdan – Hamas'ın Lübnan temsilcisi)
MedyaŞafak
Yeni yorum ekle