Biz ve Suriye’ye karşı Amerika’nın yeni komplosu

Pt, 30/04/2018 - 22:58

Amerikalılardaki algının aksine, İran savaş ya da barış seçeneğiyle karşıkarşıya değildir. İran’ın seçeneği “direniş”tir ve stratejist her analist Suriye’de savaşın bitmesi halinde, elde edilen sonuçların dört elle korunması gerektiğini bilir.

Welayet News - Amerika hala Suriye üzerinde operasyonel odaklaşmasını sürdürüyor ve “Suriye’yi değiştirmek” için bölgenin değişik güçlerinden oluşan bir koalisyonun peşindedir. Bu mevzu, olur mu olmaz mı meselesinden ayrı olarak, bir yandan Suriye’nin özel önemini ve diğer yandan ise, son yıllarda direniş cephesinin elde ettiği hayati konumun ehemmiyetini göstermektedir. Mümtaz konumundan uzaklaşması için son haftalarda Batılılar ve içerdeki bazı cerayanlar tarafından İran’a yapılan yoğun baskı, tam da bu çerçeveye oturmaktadır.      

Amerika’nın planı nedir? Amerika ordusunun hedefindeki plan, Suriye askeri sahasında ciddi bir değişim olmadan bu ülke üzerinde etkili olma imkanı yoktur, fikrine dayanmaktadır. Onlar açısından bu değişim, altı gücün ciddi katılımı ve bunların katılımıyla oluşacak bir koalisyona muhaçtır. Amerika’nın şu anda Suriye’de bulunan üslerdeki güçleri, Türkiye’nin Suriye’deki askeri gücü, yeni örgüt kalıbında bir araya gelecek olan Suriye’deki dağılmış DAEŞ kalıntıları, Suriye Kürtleri, Siyonist rejim ve Arap ülkelerinin sembolik güçleri, söz konusu koalisyonu oluşturacak güçlerdir.

Altı tarafın müşareketi ile oluşacak olan bu koalisyonun temel hedefi, Suriye’nin vaziyetini değiştirmek ve şu anki güvenli ortamın kalıcı hale gelmesini önlemektir. Bu temelde, Amerikan Atlantik dergisi birkaç gün önce, şu fadeleri not etmişti: “BM, ABD ve müttefiklerince desteklenen Cenevre barış süreci sona doğru geliyor, çünkü bu süreçte Esad’ın hakimiyetin dışında bırakılması ve onun yerine muhalif bir geçici hükümetin gelmesi bekleniyordu ama Suriye’deki çatışmalar sona yaklaşırken, Esad’ın yönetimdeki konumu sağlamlaşmış ve müzakere masasına oturma motivasyonu cılızlaşmıştır. Ayrıca, ‘muhalefet diye bir şey kalmış mı?’ sorusu da ayrı bir soru olarak öne çıkmaktadır”. Amerika merkezli bir güvenlik araştırma grubunun başkanı James Hamson ise Fox News’de yayımlanan bir yazısında şöyle yazmış: “Bu koalisyon İran’ın bölgesel bir hegemonyaya dönüşme yönündeki tehlikeli çabalarının durmasına yardımcı olabilir. Durması gerektiğine dair bütün dostlarımızın anlaştığı bir şeydir bu”.

Amerika’nın başta “Suriye’nin sınır güvenlik güçleri” başlığı olmak üzere değişik başlıklarla zikredilen yeni girişiminin sonuçlarıyla ilgili olarak, aşağıdaki noktalar önem arzetmektedir:

1- Söylenenlerin aksine, Amerika’nın şu anda Suriye’nin 10 noktasında bulunan 3000 dolayındaki askeri gücünün bu ülkeden çıkması için bir program olmadığı gibi, büyük ihtimalle sayıları daha da artırılacaktır. Nitekim, bu günlerde Wall Street Journal’de çıkan bir yazıda, şu anda Birleşik Arap Emirlikleri ve Somali’de faaliyet gösteren Amerikan Blacwater Güvenlik Şirketi başkanı Eric Prince’in, yakında Suriye’ye güç göndermeyi masaya yatıracaklarını açıkladığı belirtilmişti. Fakat Amerikan askerlerinin sayısının artması, Suriye’de illa da askeri operasyonlarının da artacağı anlamına gelmez. Bir hafta yaygardan sonra, 4 Nisan 2018’de Suriye’de gerçekleşen Amerika girişimi, gösterdi ki bu ülke ordusu, askeri güçlerinin can güvenliği konusunda endişelidir. Amerika askeri güçlerinin arttılması, diğer ülkeleri Suriye’de daha fazla varlık göstermeye teşvik etme doğrultusunda telakki edilebilir.

2- Amerikalılar son iki ay içinde Beşar Esad yönetimine karşı doğrudan askeri müdahalede bulunmaları için Arabistan ve Mısır’a yoğun bir baskı yaptılar ancak şu ana kadar somut bir netice almış değiller. Bu arada Mısırlıların tepkisi daha fazla direnmeyle iç içe olmuştur. John Bolton’un Perşembe günü Mısır ordusunu Suriye’ye –sembolik de olsa – müdahale etmesi yönünde teşvik etmek için Mısır İstihbarat Başkanı Abbas Kamil ile yaptığı görüşmeyi yayımlayan   Wall Street Journal, Mısırlıların yanıtı hakkında bir bilgi vermiş değildir.

Amerika, Suudi Arabistan’ı Suriye’ye – sembolik de olsa – askeri müdahaleye ikna etmesi için “teşvik edici seçenekler”den söz etmiştir! Kasıtları: Suriye’ye gel biz de sana Yemen doyasında yardım edelim. Bu çerçevede, CNN bir Amerikan askeri kaynağına dayandırdığı haberinde, Amerika Ulusal Güvenlik Konseyinin masaya yatırdığı bir gündem maddesi de ABD’nin NATO dışında asli bir müttefik haline gelmesini Arabistan’a önermesi olduğu belirtildi. Bu, Amerika’nın Arabistan’ı İsrail, Ürdün ve Güney Kore gibi resmen kendi askeri stratejik ortağı olarak sayması demektir. Bu arada, ABD Yeni Güvenlik Merkezi uzmanı Nicola Hiras, bu girişim Amerika’nın rolünü Arabistan’ın güvenlik garantörü olarak güçlendireceğini söyledi.

Bununla birlikte, şimdi sorulucak soru şu: Amerika ordusunun askeri planında geldiği gibi acaba Mısır, Arabistan, BAE, Katar ve Ürdün ülkeleri askeri güçlerini, sembolik de olsa, Suriye’ye gönderecekler mi? Bu sorunun cevabı elbette zor değildir, söz konusu Arap ülkelerin yönetimleri Amerika planına olumsuz yanıt verebilecek bir konumda değiller. Amerika Cumhurbaşkanı Trump’ın Bin Selman’ın Washington ziyareti sırasında, kendilerine bağlı Arap ülkelerine karşı  aşağılayıcı davranışı, bu ülkelerin kendiriyle birlikte hareket edeceklerinden kuşku duymadığını göstermektedir. Nitekim Trump, Fars Körfezinin güney yakasındaki Arap ülkelerin liderlerini rezil rüsva ederken Arabistan ve Katar ülkelerinin liderleri, Trump’ın kime hitap ettiğinin belli olduğunu söylediler ve tepki vermekten sakındılar.

Fakat aynı zamanda, ABD ve Arap başkentlerinde, bu ülkenin Suriye için yeni askeri planına dair sözlü tartışmalara, bu planın başarılı olup olmayacağına ilişkin kuşkulara da tanık olduk. Bu tartışmalar ve Arap ülkelerinin, özellikle Mısır’ın soğuk tavrı, Amerika’nın yeni planın başarılı olacağına güvenmediklerini ve direniş cephesiyle baş edemeyeceklerine inandıklarının göstergesidir. Bu hususta haklılar, çünkü Haleb’in tekfirci teröristlerinden kontrolünden özgürleşmesi ve direniş cephesinin ardarda gelen zaferleri sonrasında durum değişmiştir. Üstelik bu iki yıllık dönem boyunca, Amerikan güçleri Suriye’de ve Halep ile Deyr Zor yakınlarında bulunuyorlardı.

3- Bu arada, ABD’nin bölgedeki Arap güçlerin Suriye’de bulunmasına acil ihtiyacı vardır ve Arapların Suriye’de bulunmasıyla ancak yeni askeri güçleri bölgeye gönderebilecektir. ABD’ye göre, Arap örtüsünden yararlanmadan Suriye’de Amerikan askeri güçlerinin artırılması, Suriye içinde ve Arap-Müslüman bölgesinde Amerika aleyhinde büyük bir hassasiyet uyandıracak ve maliyetlerini ağırlaştıracaktır. Bu doğrultuda, Amerika merkezli güvenlik araştırma grubunun başkanı James Hamson, “Trump, Arap müttefiklerini Suriye meydanına sokmak istiyor. Onların askeri varlığının avantajı, Müslüman ve Arap olmarındadır ve hedefe ulaşmak için büyük bir itibar kazanabilirler” diye belirtmiştir.

Bu açıdan, bazı güvenlik gözlemcilerine göre, Amerika’nın şu anki Suriye şartlarını değiştirebilme yönündeki girişimi iki aşamalıdır; ilk aşamada planın uygulanabilirliğini göstermek ve daha geniş kapsamlı bir koalisyonu biçimlendirme temrini yönünde ortak Arap-Türk koalisyonun kurulması ve ikinci aşamada, mevcut Suriye yönetimini devirmek ve İran İslam Cumhuriyetini dizginlemek amacıyla Müslüman-Arap ve Batılı ülkelerin Amerika’nın güvenlik planına dahil edilmesi. Tabi bu planın büyük bir zaaf noktası bulunuyor; Amerika bundan önce ve Suriye topraklarının yaklaşık yüzde 80’i tekfirci teröristlerin – yani Amerika’ya bağlı güçlerin – kontrolünde olduğu, Moskova ile Washington’ın “Cenevre -1” konferansında Suriye’de yönetimi değiştirme planını müştereken imzaladığı sırada da en az 80 ülkeyi, “Suriye dostları” adı altında bir araya getirdiği ve de Arabistan ile Katar’ın son üç yıldaki sorunlara henüz müptela olmadıkları ve aynı şekilde Mısır’da aşırı Suriye karşıtı bir ihvancı yönetimin iş başında olduğu şartlarda  bir şey yapamamışken,  bütün bu şartların değiştiği şu anda nasıl yeni bir koalisyonla hedeflerine varabilir?

4- Türkiye bu planda iki stratejik hedefinin, yani Suriye’de şu anki konumunu sabitleştirip garantileme ve direniş eksenini Suriye’den çıkarma peşindedir ve Amerikan-Arap askeri güçlerin Suriye’de varlığını sürdürmelerine yönelik bir eğilim içinde değildir ama aynı zamanda onların kalmasına yönelik bir hassasiyeti de yoktur. Ankara, kendi güvenlik – askeri konumunu sabitleştirip garantilemek ve pekiştirmek için Amerika planı ve bazı Arap ülkelerin askeri olarak olası bir sembolik müdahalesinden yararlanacaktır. Elbette Amerikalılar da mütekabilen Türkiye’nin kuzey Suriye’deki işgalci hedeflerinden istifade ederek, Amerikan – Arap – Türk ve hatta Kürt koalisyonunu kurma peşindeler. Amerikalıların planına göre, Amerika ve Türkiye arasındaki işbirliği – Afrin’in Türk ordusu tarafından tasarruf edilmesinde yaşandığı gibi – üç büyük bölgenin ilhakıyla sonuçlanabilir; kuzey Suriye’de Türk ordusu merkezli bölge, Suriye’nin doğusunda Amerikan güçleri ve Kürt merkezli bölge, Suriye’nin güneyinde ise Arabistan, Katar, BAE ve Ürdün himayesindeki kiralık Arap güçleri merkezli bölge. Amerika’ya göre, İdlip, Kuneytıra ve Der’a eyaletlerinin güvenlik durumu dikkate alınırsa, üç büyük bölge olan kuzey, doğu ve güneyin herekete geçirilmesi İran’ı ürkütecek ve iki yoldan birini seçmek zorunda bırakacaktır; ya yeni bir asimetrik savaşın başlamasını göze alacak ya da Şam’da muhalif bir yönetimin kurulmasını kabullenecektir.

5- Amerikalılardaki algının aksine, İran savaş ya da barış seçeneğiyle karşıkarşıya değildir. İran’ın seçeneği “direniş”tir ve stratejist her analist Suriye’de savaşın bitmesi halinde, elde edilen sonuçların dört elle korunması gerektiğini bilir. Şu anda Amerika ve Türkiye şanslarını deneme halindeler, Arap ülkeleri ise öyle kayde değer bir güç göndermeye kadir değiller ve yegane seçenekleri, DAEŞ ve Nusra kalıntılarından yararlanıp onlara daha resmi görevler vermektir. Bu meseleler direniş cephesi için ciddi bir sorun sayılamaz. Direnişin altın halkası olan bölgesel bir müttefikin toprak bütünlüğünü, bağımsızlığını zekice savunma ve direnme seçeği, elden bırakılabilir bir seçek değildir.  

Sadullah Zariî    

Çev:Mehmet Gönül

Welayet News 



Yeni yorum ekle