'Çin, ABD ekonomisine 'halk savaşı' ilan etti'
ABD ile Çin arasındaki ilişkileri giderek germeye devam eden ticaret savaşını konu alan Rus blog yazarı İvan Danilov, Pekin’in Washington’a karşı değişen üslubunun iki ülke arasındaki çatışmanın ekonomik düzlemden çıkmaya başladığına dikkat çekti.
Welayet News - Rus Crimson Alter dergisinde yazan İvan Danilov, Çin’in resmi medya kuruluşlarından ABD’nin ekonomik hamlelerine verdiği tepkilere bakılacak olursa Pekin’in artık Washington ile ekonomik çatışmanın kısa zamanda ya da barışçıl bir şekilde tamamlanacağını beklemediğini belirtti.
Çin medyasının Washington’a yönelik izlediği resmi tutumdaki değişikliklerin ABD’de fark edildiğine dikkat çeken yazar, Çin’in Global Times gazetesinde yer alan bir haberde bahsedilen ‘halk savaşının’ sadece şimdiye dek kullanılan tutarlı ve diplomatik üsluptan uzaklaşma olmayıp, ABD ile çatışmanın ‘ister istemez’ ekonomik düzlemden çıkmaya başladığının (ya da çıkmış olduğunun) resmi bir kabulü olduğunu vurguladı.
Danilov, iki ülke arasındaki ilişkileri çok iyi bildiği için ABD’deki sosyal ağlarda kendisinden ‘Çinli Müneccim’ olarak bahsedilen Global Times Genel Yayın Yönetmeni Hu Xinjing’in Twitter’den konuyla ilgili yaptığı şu paylaşıma dikkat çekti:
“Çin’in vergi tarifelerini artırma kararı ve Amerikan hisselerindeki düşüş Çin toplumunu coşkulandırdı. ABD’ye yönelik sert bir tutum izlemek, mücadele ederek barış sağlamak, çoğu Çinlinin birleştiği ortak bir düşünce. ABD yeni tarifeler getirmeyi planlıyor. Çin-Amerikan karşıtlığı doruk seviyesine ulaştı.”
Danilov, yazıya şöyle devam etti:
“Hu Xinjing daha önce de Çinli ekonomistlerin bu günlerde Çin’in portföyünde tutulan Amerikan devlet tahvillerini ‘piyasaya sürme’ fikrini aktif bir şekilde tartıştıklarını belirtmişti. ABD finans medyasının verdiği tepkiyse, Çin’in asla böyle bir adım atmaya cesaret edemeyeceği, ya da böylesine radikal bir adımın sıradan Amerikalıları zarara soksa da eninde sonunda (ABD Başkanı Donald) Trump’ın ekmeğine yağ süreceği yönündeydi.
“Eğer Çin elindeki tahvilleri ABD’ye satarsa, Trump kazanır. Satış doların zayıflamasına neden olacak, bu da ABD’ni Çin ile ticaret açığını azaltmasına yardım edecek” diye yazan Bloomberg’in bu ifadeleri ise, Çin tarafından atılacak böyle bir adımın Amerikan finans piyasalarını ne kadar ciddi bir şekilde sarsacağını öngörmeyen iyimser bir açıklama olarak değerlendiriliyor.
Euro Pacific Capital yatırım fonunun yöneticisi Peter Schiff, mevcut çatışmanın devam etmesinin mantıken Amerikan ekonomisine olumlu herhangi bir katkısı olmayacağı düşüncesinde:
“Çin-ABD ilişkilerinin gerçek doğasının bilinmemesi şaşırtıcı. Çin onlarca yıl boyunca bize borç vererek ve sanayi ürünler tedarik ederek ABD’nin ekonomisini sübvanse etti. Çin desteğini çektiği zaman kredilere dayalı hizmet ekonomimiz infilak edecek.”
Ancak böyle bir şeyin Çin için de acısız geçecek bir süreç olmayacağı düşünülmemeli. Aksine, Çin ekonomisi on yıllar boyunca Amerikan teknolojilerine, sermayesine ve pazarlarına erişimi sayesinde büyümeye devam etti ve bu ülkenin Amerikan sisteminden ‘devre dışı bırakılması’, Çin’e uzun vadeli ve ağır reformlar ile telafi etmesi gerekeceği oldukça ağır bir zarar verebilecek.
Özetle Çin yönetimi, genel olarak ülke sisteminin ve özellikle vatandaşlarının, Amerikan rakiplerine göre acıya karşı çok daha dayanıklı olmasına ve Amerikan siyaset sistemiyle Amerikan toplumunu yıkabilecek zorlukların üstesinden gelebileceklerine güveniyor.
Bu eğilim Beyaz Saray’da da fark edildi, ancak Trump ve ekibi, bu yöndeki haberleri, Pekin’in 2020’de ABD’nin yeni başkanının, Barack Obama’nın başkanlık dönemindeki ABD başkan yardımcısı olan Joe Biden’in olabileceğini ummasına yorumladı. Trump, açık bir şekilde Çin’in daha sonra ‘çok zayıf demokratlardan biri’ olan Joe Biden ile anlaşmaya varacağı umuduyla, daha önce varılmış olan anlaşmalardan vazgeçtiğini belirtirken, Trump yanlısı medya ise Biden’in oğlunun Çinli iş dünyası ile bağlantılarını ortaya koyan konuları gündemine taşımaya başladı.
Söz konusu suçlamaların ne derece gerçeği yansıttığı bir yana, Trump’ın ve çevresinin, Amerikan güvenlik güçlerinin bir kısmının ve hatta Demokrat ve Cumhuriyetçilerin arasından ‘sistemli politikacıların’ bir kısmının ‘Çin’i sonuna kadar ezme’ niyetinde oldukları düşünülebilir. Zira bu kişilere göre gerçekten de şu anda, ABD'nin 21. yüzyılda dünya egemeni statüsünü sürdürüp sürdürmeyeceği sorunu çözülüyor.
Bu konuda, Donald Trump'ın eski baş stratejisti Steve Bannon’un CNBC’ye verdiği röportajda Amerikan Başkanı’nın ticaret savaşında geri adım atmak için ‘hiç şansının olmadığı’ yönündeki açıklamasına güvenilebilir. Zira daha bir ay önce Trump’ın ABD için önemli olan konularda bir tür ‘ateşkese’ razı olabileceği ve bir takım (geçici de olsa) tavizlere gidilebileceği düşünülebilirken, bundan böyle olumsuz sonuçların ya Çin, ya da ABD için dayanılmaz hal alıncaya kadar gerilimi tırmandırmaya çalışabileceği var sayılabilir.
Rusya’nın (ve ayrıca Avrupa Birliği’nin ve iki rakip arasındaki mücadelede dengeleri değiştirebilecek diğer ülkelerin) ABD ve Çin arasında giderek büyüyen çatışma ortamındaki rolü ise giderek büyüyecek. Moskova, elindeki Amerikan tahvillerinden zamanında kurtuldu (zira bu satışı Çin’den sonra yapsaydı zarara uğrayacaktı) ve şu anda, küresel ekonomi ve siyaset sisteminin yeni düzene oturtulmasından azami derecede nemalanmak için istediği şekilde hareket edebilecek kadar serbest.”
Yeni yorum ekle