Hariri'nin Planlarının Perde Arkası
Saad Hariri'nin Lübnan Hükümeti'ni kurması görevinden bu yana 5 ay geçmesine rağmen, Başbakan kabineyi tanıtmak yerine suçlu tanıtıyor.
Welayet News - Saad Hariri'nin geçtiğimiz günlerde basın toplantısında yaptığı son konuşmasında, kabine kurulumu konusundaki ilerlemelerinden bahsetmek yerine, Lübnan Hizbullah'ının hükümeti kurmaya engel olduğunu ve baskı altında olduğunu iddia ederek kabineyi kurma girişimlerini reddetti.
Bununla birlikte, Saad Hariri bu sözleriyle hükümetin kurulması yolunu kapatmadı, ancak hükümetin kurulması için herhangi bir yol da sunmadı.
Hariri'nin bu sözleri Lübnan'ın gelecekteki hükümeti hakkında birkaç noktayı yansıtıyor:
Birincisi - Hariri, bir yandan Suudi Arabistan'ın işleri bozmasına, bir yandan da Samir Geagea ve Velid Canbolat'ın zaman alıcı isteklerine değinmeden, geçen aylarda Hizbullah'ın kabinenin oluşumuna engel olduğunu söyleyerek kabine kurmanın ağır sorumluluğunu kendisinden, diğer nüfuzlulardan ve suçlulardan uzaklaştırmak istiyor ve bu sorumluluğu seçimlerde kazanan cephenin üstüne atmaya çalışıyor. Hariri'nin kendisi bu iddianın inanılır olmadığını herkesten daha iyi biliyor.
İkincisi - Hariri, kabinedeki 18 Mart olayı dışında Sünnilerin varlığını kabul etmemesine rağmen; yasaya göre Lübnanlı ehli sünnetin oylarının yüzde 35'ini kendisinin aldığını onaylıyor ve mezhepsel bağlılığını bahane ederek siyasi eğilimlerindeki ihtilaftan dolayı meşru haklarından mahrum edilemez. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah da bunu belirtmişti ki; Hariri ile koalisyon kuran Sünni kesimin dışında kalan mezhepsel kesimin demokratik, hukukî ve siyasi görüşlerine saygı gösterilmelidir. Hariri'ye göre bu yüzde 35'lik Sünni kesimin haklarının korunması resmi olarak bakanlıkların dağıtılmasında yer alması ve genele ilan edilmesidir.
Üçüncü - Hariri geçtiğimiz beş ay boyunca Lübnan'daki kötüye giden durumu görmezden gelmeyi tercih ettiği halde, Hizbullah'ın hak talebi meselesinde tek başına olmadığı gibi Hizbullah'a bağlanmış ehli sünnetin ve Emel Hareketi'nin bu hakkı gerçekleştirme zorunluluğunu güçlü bir şekilde savunması nedeniyle,Hizbullah’a Sünni müttefiklerinin yasal haklarından vazgeçmesi için baskı yapıyor. Elbette Hariri, Lübnan'da Hizbullah ve Emel'in varlığı olmadan hiçbir hükümetin oluşmayacağının da farkındadır.
Dördüncü - Hariri bir hükümet kurmada aceleci görünmüyor; O, bir yandan Suudi Arabistan'ın öldürdüğü Kaşıkçı meselesinin girdabından çıktığına inanıyor, diğer taraftan ABD'nin Hizbullah ve İran'a yaptırımları hakkında değerlendirme yapıyor ve Hizbullah ve direnişin tutumunun çok iyi seviyede olduğunu söylüyor. Hariri sonuçta, Cebran Basil gibi aydın görüşlü kişilerin çabaları gölgesinde hükümet oluşumunun ilerleyeceğini düşünüyor. Ancak, bu iyimser görüşlere rağmen asıl soru, ülkesinde devam eden kargaşaya vurgu yapmak ve kabine kurulmasını engellemek bahanesiyle, Hariri'ye bağlı olmayan Sünni bir çehrenin kabinede bulunmasının çok önemli olup olmadığıdır. Bu sorunun cevabı, Lübnan sınırlarının ötesinde araştırılmalı ve eğer geç olmazsa hakikat güneşi karanlık noktalarda parlayacaktır.
Yeni yorum ekle