McKinsey Türkiye’ye Atanmış Bir Kayyumdur

Per, 04/10/2018 - 10:13

Herkes biliyor ki bu McKinsey basit bir şirket değil. 90 yıla yakın bir geçmişi var. Nerede bir acı olay varsa bu şirketin konuyla ilişkisi çıkıyor. Baştan söylüyorum, Türkiye’ye atanmış bir kayyumdur.

Welayet News - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, olağan haftalık basın toplantısında Türkiye'nin sorunlarını ele aldı, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu... Karamollaoğlu, “Araziler ekilmiyor. Ama biz bütün tarım arazilerimizi ekeceğiz. Çiftçiye vergisiz mazot verirseniz, ABD ve AB verdiğiniz paradan daha azına mal olur. Ancak şekeri Cargill’e, fındığı Ferrero’ya ve ekonomiyi de McKinsey’e emanet ederseniz böyle bir meseleniz olmaz” dedi.

Karamollaoğlu, Türkiye’nin de ciddi fay hatlarının üzerinde bulunduğunu belirterek, “İmar affı gerek olduğu kanaatindeyim. Ancak bir imar affı Türkiye’nin imar sorunlarını çözmez. İstanbul gibi yerlerde nüfusun çok yoğun olduğu bölgelerde eğer siz deprem toplama yerlerini kaldırır, oraları imara açarsanız bu af bir felaketin habercisi olur. Bu kadar yanlış yapılanmanın ardından bunu düzeltmek de kolay değil. Hele ki, bu iktidarın mantığıyla bu çözülmez. Çünkü iktidar rant meselesi ile çözmeye çalışıyor. Felaketin asıl temel sebebi budur. Türkiye, muhtemel bir depreme ilişkin çalışmalarını artırmalıdır. Bu konuda iktidarı acilen göreve çağırıyoruz” diye konuştu.

MECLİS GÜÇLÜ OLURSA ÜLKE DE GÜÇLÜ OLUR

TBMM’de yeni yasama yılının başladığını ifade eden Karamollaoğlu, “Yeni yasama yılının ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum. TBMM, milli iradenin yegâne tecelligâhıdır. Başkanlık sistemine geçmiş bile olsak başkan seçmenin yüzde 50’si gibi bir oyla seçilir ancak Meclis milletin bütününü temsil eden bir yapıyı temsil eder. Bundan dolayı da TBMM’nin önemini ihmal edemeyiz. Meclis ne kadar güçlü olursa ülkemiz de o kadar güçlenir. Milletvekilleri, yapacakları çalışmalarda bir kişinin değil, bundan sonra 81 milyonun temsilcisi olduklarını unutmamalıdır” dedi.

YOLSUZLUK VE İSRAFIN ÜSTÜNE GİDİLMELİ

Yeni yasama yılında TBMM’den beklentilerini de açıklayan Karamollaoğlu, şunları sıraladı: “Gücün hukuku değil, hukukun gücünü koruyan bir duruş ortaya koymalıdırlar. Hukukun üstünlüğü mutlak süreçte tesis edilmelidir. Etkiden ve önyargıdan arındırılmış bir adalet mekanizması kurulmalıdır. Ne yazık ki adalette güven Türkiye tarihinde bu kadar taban yapmadı. Kimse adalete güvenmiyor. Bunun yeniden tesisi, icra makamı bunu mutlaka çözmelidir. Adalet sistemi kurulmalıdır. Ekonomik problemler de gelir adalete dayanır. Onlar da çözülmez. Temel hak ve özgürlükler teminat altına alınmalıdır. Düşünce ve basın özgürlüğü kâmil manada sağlanmalıdır.”

ÜLKEDE HUZURU TEMİN EDECEK DİL KULLANILMALI

Ülkede barış ve huzur ortamını temin edecek bir dilin ve üslubun kullanılması gerektiğini ifade eden Karamollaoğlu, “Herkes için gereklidir ama özellikle iktidar için gereklidir. Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi meseleleri algılamayanları hemen hain diye itham ediyorlar. Bundan vazgeçmeleri gerekiyor. Bunda en büyük görev Cumhurbaşkanı’na ve partisine düşüyor. Bütün milletvekilleri yolsuzluk ve israfın üstüne gitmeli ve ülke kaynaklarının sıkı bir takipçisi olmalıdır. Devlet yönetiminde torpil değil, ehliyet ve liyakatin esas alınması mutlaka sağlanmalıdır. Parlamento’da her konu tartışılabiliyorsa bu dışarıya verilecek en ciddi mesajdır. Milli birlik ve beraberlik süreci başlatılmalıdır. Kardeşlik yurdu Türkiye için herkes üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.” 

TÜRKİYE BUNA LAYIK DEĞİL

Karamollaoğlu, ekonominin dış politikadan ayrı tartışılamayacağının da altını çizdi. Karamollaoğlu, “Bir ülkenin geleceğini bir kişiye bağlamak ne kadar yanlış ise bir ekonominin geleceğini dışarıdan gelecek bir şirkete bağlamak da o kadar yanlıştır. Geçmişte iktidarda bulunan arkadaşlar IMF’ye borçlarının kalmadığına ısrarla vurgu yapıyorlardı. IMF onlara demokrasinin üzerinde bir kılıç görevi görüyordu. Şimdi daha beteriyle karşı karşıya kaldık. Ekonomi yönetiminin ABD ile özdeşleşen McKinsey şirketine teslim edilmesiyle gördük. Herkes biliyor ki bu McKinsey basit bir şirket değil. 90 yıla yakın bir geçmişi var. Nerede bir acı olay varsa bu şirketin konuyla ilişkisi çıkıyor. Baştan söylüyorum, Türkiye’ye atanmış bir kayyumdur. Maalesef bu iktidar kayyumlarla ünlüdür. Bu meşhur bir kayyumdur. Empoze edilmiş bir kayyumdur. Bizi üzen, geldiğimiz noktada yürütülen yanlış politikalar, Türkiye’ye ABD’li bir şirkettin kayyum atanmasından dolayı hicap duyuyorum. Türkiye buna layık değil” diye eleştirdi. 

BİZİM ÜRETİCİMİZE BALYA, BAKANA NİŞANE VERİYORLAR

“Tarım ve hayvancılık bitmiş” diyen Karamollaoğlu, “Ziraat Mühendisleri Odası raporuna göre, geçen yıl çiftçiye 12,7 milyar destek verilmişti. Tarım kanununa göre, milli gelirin yüzde 1’inden daha az destek verilemez. 35 milyar TL destek verilmesi gerekiyordu. Dışarıdan getirilen tarım ürünlerine ödenen fiyat 66 milyar TL. Yabancı çiftçiye bizim çiftçimizden iki katından daha destek veriyoruz. Çiftçinin borcu son 15 yılda 90 kat artmıştır. Araziler ekilmiyor. Ama biz bütün tarım arazilerimizi ekeceğiz. Çiftçiye vergisiz mazot verirseniz, ABD ve AB verdiğiniz paradan daha azına mal olur. Ancak şekeri Cargill’e, fındığı Ferrero’ya ve ekonomiyi de McKinsey’e emanet ederseniz böyle bir meseleniz olmaz. Fransa’da bir tarım fuarı tertipleniyor. Bu fuarın onur konuğu kim, tarımı dibe vurmuş Türkiye! Fransa, Türkiye’deki önemli bir bakana üstünlük nişanesi vermişti. Ondan sonra onun arkasına baktığımızda, 250 milyon dolarlık canlı hayvan ticaretinin olduğunu görmüştük. Umarız bizi ileride şoka sokacak bir gelişme yaşanmaz. Bizim üreticimize balya, bakana da nişane veriyorlar” diye konuştu. 

KİTAP VE GAZETE BASAMAZ HALE GELDİK

TÜRKİYE’NİN çok ciddi problemle karşı karşıya kaldığını belirten Karamollaoğlu, McKinsey üzerinden iktidara eleştirilerde bulunarak şunları kaydetti: “Bildiğimiz kadarıyla 2001 yılındaki krizde bu şirketin ve çevresindekilerin telkiniyle Tekel, Türk Telekom, TEDAŞ, TÜPRAŞ, PETKİM ve SEKA gibi varlıklarımız özelleştirildi. Bunlardan bir kısmı isabetli olabilir. Ama genel olarak baktığımızda hüsranla sonuçlandı. Telekom Türkiye’nin en büyük varlıklarından bir tanesiydi. Telekom özelleştirildikten sonra satıldı, içi boşaltıldı. Türkiye’nin en fazla vergi veren kurumu olan Telekom, şu an en borçlu kurumu haline geldi. Telekom’un Türkiye’ye maliyetinin 100 milyar liranın üzerinde olduğu tahmin ediliyor. Her özelleştirilen kurumun ayrı bir hikâyesi var. 100 yıllık birikimlerimiz 15 yılda sıfırlandı. Türkiye şu anda kâğıtta yüzde 100 bağımlı hale geldi. Türkiye’yi bu hale düşürenler hesap veremezler. Kâğıt krizi yüzünden kitap basamaz ve gazete basamaz hale geldi.”

ZAMLAR FIRINCININ ELİNDE DEĞİL

KARAMOLLAOĞLU, vatandaşın zamlarla boğuştuğunu ifade ederek, “Zam vatandaşın boğazına geldi. Doğalgaza üç ay içinde yüzde 9 şeklinde zamlar geldi. Toplamda yüzde 30’un üzerinde zam geldi. Elektrikte benzer bir zam furyası var. Elektrikte şirketlere yapılan zamlar yüzde 50’leri buldu. Elektrik zammından en çok etkilenen ziraatla ilgilenen ve yeraltı suyu çıkaran çiftçilerimizdir. Bugün herkes ekmek zammını konuşuyor. Bir de diyor ki, ‘hemen zabıtaya gidin’ diyor. Zabıta ne yapsın? Fırıncı unu alıyor, işliyor, ekmek yapıyor. Ondan sonra diyor ki, ‘sen pahalıya satamazsın. Bak biz sosyal bir devletiz, biz nasıl üstleniyorsak siz de üstlenin.’ Son 10 yıldır buğday fiyatlarına bir bakın. Sıkılmadan siz bu fiyatları bu kadar yükseltmeyin.  Tarlasını sulatana yüzde 50 zam yaparsanız çiftçi daha ucuz ürün üretemez. Ekmek fiyatlarını düşürmek fırıncının elinde değil” ifadelerini kullandı.

GÜL’ÜN FİKRİNDE DEĞİŞİKLİK YOK

Gazetecinin, “Bülent Arınç’ın önceki akşam bir TV programında Abdullah Gül ile konuştuğum için cumhurbaşkanı adayı olmaktan vazgeçti. Bu konu hakkında ne demek istersiniz?” sorusuna yanıt veren Karamollaoğlu, “Abdullah Gül’e bir teklif götürdük. Millet ittifakı içinde İyi Parti ‘ben adaylığıma devam edeceğim’ dediği için bir bakıma konsensüs oluşmamıştı. Abdullah Bey de ‘ben bu şartlar altında aday olmayı doğru bulmuyorum’ demişti. Yoksa Bülent Arınç devreye girdi diye bir şey bilmiyorum. Abdullah Bey’in fikrinde bir değişiklik yok. Gidişatın endişe verici olduğunu ifade ediyor” diye konuştu.

Millî Gazete

 



Yeni yorum ekle