İran ve yalnız Trump’ın yaptırımları
Trump’ın başkalarını boykut etmekle istemeyerek kendini boykut etmiş olması belki de gelecekte tarihçilerin yazacağı komedilerden biri olacak.
Welayet News -Trump değil sadece İran cephesinde, diğer yirmi yaptırım cephesinde de politika yapmakla meşkul. Uluslararası saha, bu günlerde bu tacir başkanın durmadan tekrarladığı test ve hatalarının sahası haline gelmiş durumda. Ticaretin temel unsurlarını hükümranlığın temel unsurlarıyla karıştıran ve ticaretten de sadece “daha fazla bağır, daha fazla sat” formülünü elinde bulunduran bir tacir.
Trump’ın karakteristik özelliklerinden biri, çeşitli skandal cinsel dosyalarında olduğu gibi tehdit ve diğer ülkeleri botykut etmeye dönük dosyaların da havuç ve sopa göstermekle çözülebileceğini veya uluslararası ilişkilerde her şeyin ticaret dünyasının ürünleri gibi satılıp alınabilineceğini sanıyor olmasıdır. Bu bakışın varacağı yer şudur: Ya hiçbir zaman Trump’ın hesapladığı şekilde bir anlaşma gerçekleşmez ya da kimse onunla anlaşmaya yanaşmaz. Bu günlerde Türkiye’de yaşanalar bu bakış ve yaklaşımın berligin örneğidir. Gerçek şu ki, Trump ve Erdoğan ilişkilerindeki gerginliğin hikayesi gönürde Türkiye’de Amerikalı papazın tutuklanması ve Amerika’ya teslim edilmemesi yüzünden olsa da ancak hikayenin aslı bir cümlede özetlenebilir ve oda, Türkiye’nin Amerika’ya itaat etmeyişidir.
Papazın teslim edilmemesi, bu ülkenin Amerika’nın İran’a karşı yaptırımlarıyla birlikte hareket etmemesinin yanına eklenince, Trump’ın ense damarlarını kabartması ve Türkiye’ye karşı daha fazla yaptırım uygulamasıyla sonuçlanan bir takım şartları oluşturdu. Devreye konulan yaptırım, hem Erdoğan’ın iki bakanını kapsıyordu hem de çelik tarifelerinin artmasıyla sonuçlanmıştı ki ihtimalen hikaye bununla de bitecek gibi görünmüyor.
Bu hususla ilgili diğer bir örnek, Kuzey Kore’dir. Koreliler görünürde Amerika’nın müzakere teklifini olumlu karşılamış olsalar da ancak pratikte, iyi niyetlerine karşılık Trump’ın kendileriyle, tabiri caizse, peşin bir anlaşma yapmasını bekliyorlardı ama pratikte müzakerelerden, muhasabelerine göre, karlı çıkmadıkları gibi ülkelerine karşı yeni yaptırımların dayatılmasını, tehditlerin yenilenmesini de tecrübe ettiler.
Son aylarda ve haftalarda yaşanmakta olan bu iki deneyime ilaveten, Trump’ın Avrupa, Çin ve Rusya’ya yönelik yaptırımları da, her ne kadar kendilerine özgü bir hikayeleri varsa da hepsi şu ortak noktada birleşiyor: Trump’ın tek yanlı davranışı dünyayı küresel ekonomik bir savaşa, bir tarafında Amerika’nın ve diğer tarafında Trump’ın emrinden çıkmayan birkaç körfez ülkesi dışında bütün dünyanın bulunduğu bir savaşa doğru sürüklüyor.
Bu arada, İran’ın şartları diğer ülkelere göre daha hassas olmakla birlikte, geçmiş ve nükleer anlaşma öncesi yaptırımların aksine, ne karşısında Batı dünyası bulunuyor ne de büyük ülkelerle, keza komşu ülkelerle ekonomik ilişkilerinde bir sorunla karkarşıyadır. Tam da bu nedenledir ki, Trump’ın müzakereden umudunu yetirmesine müteakiben Amerika’nın tehditleri en yüksek düzeyine çıktı, İran’a karşı düşmanlığını koordine etme hedefiyle “İran eylem grubu” kuruldu ve “ya bizimle ya İran’la” şiarı sayesinde diğer ülkelerle istişare yapılarak İran’ın petrol ihracatının sıfırlanması bu grubun temel hedefi olarak belirlendi. Fakat mevcut şartlarda Trump bu politikayı pratikte başarılı olduğunu görmeyecek kadar yalnız durumda. Geçtimiz haftalarda Türkiye’ye yönelik yaptırım deneyimi, bu ülkenin Katar’la 15 milyarlık anlaşması, Macron’un bu ülkenin yanında olduğunu açıklaması, Türkiye halkının kükümetlerinin yanında güçlü duruşu vs. hepsi de Trump’a rağmen yaşanan bu gelişmeler tek başına, Trump’ın siyasi bilgisini biraz gözden geçirmesi ve istemeyerek “kendini boykut etme projesi”ni izlemekten uzaklaşması için yeterli olsa gerek.
Ebu Rıza Salih
Çeviri: Mehmet Gönül
Welayet News
Yeni yorum ekle