KUR’AN’DA TEDEBBÜR NEDİR? - 4 -
Üzerinde düşünülmeksizin yapılan Kur’an okumalarının en temel problemi, okunan cümleler üzerinde durulmamasıdır. Evet, bir bilgenin bir sözünü duyduğunuzda yahut bilgece bir konuşmayı dinlediğinizde gönül kulağıyla dinlemelisiniz. Kalbimizi ve gönlümüzü vermeden dinleyecek olursanız ne anlatmak istediğini asla anlayamazsınız.
Welayet News - Normal herhangi bir kitap; özellikle de içeriği zengin bir kitap, bahusus eğer bu kitap bir bilge yazmışsa aynı durum söz konusudur. Kur’an diyor ki ‘beni boş vererek okumayın.’ Kur’an en yüce makamlardandır. Varlık âleminin marifet zirvelerindendir. İşte bu yüzden eğer insan üzerinde düşünerek okursa, ondan faydalanır. Hatta peygamberin kendisi, peygamberin kendisi dahi eğer Kur’an üzerinde dikkatle duracak olsalar -ki elbette peygamber ve imamlar (as) her daima Kur’an’ı dikkatle ve tedebbür ederek okurlardı- Kur’an’dan faydalanırlar. Tabi ki bizler de faydalanabiliriz. Kur’an denizin farklı derinlikleri gibidir. Her derinlik düzeyi bir şekilde ondan nasiplenir. Elbette bu benzetme, eksiksiz değildir. Fakat maksat, zihne yaklaştırmaktır. Tabi ki insan bir şeyi çözemediğinde, bir anlamı doğru dürüst kavrayamadığında; cümle yapısı yahut bazı zor tabirlerle karşılaştığında tefsire başvurur. Demem o ki, tedebbür ‘rey ile tefsir’ dünyasına asla yaklaşmaz.
Problemlerden biri de şu ki biz zannediyoruz ki Kur’an tilaveti, Kur’an’la ünsiyet ve Kur’an’ı yaygınlaştırmak sırf bunlardan ibarettir. İşte bu, büyük bir problemdir ve biz asla bu yanlış anlama ve yanlış kanıya düşmemeliyiz.
Bendeniz, bu tilavetlerin çok önemli olduğuna inanıyorum. Çoğu zaman, bu tür toplantılarda bu inancımın nedenini de arz etmişimdir. Ki yeniden tekrarlamak istemiyorum. Kur’an okuyanları, işine hâkim, vakıf ve üstat konumunda bulunan tilavet erbabını da çok değerli buluyorum. Lakin tüm bunlar bir giriş hükmündedir; Kur’ani kültür atmosferinin toplumumuzun zihninde egemen olması için bir giriş. Bu demektir ki siz genç Müslüman, kadın-erkek Müslümanlar ve Müslüman çocuklar Kur’an’la ünsiyet bağı oluşturmalısınız. Kur’ani, gerçek anlamıyla Allah’ın muhatabı olduğunuz bilinciyle okuyunuz, O’nun üzerinde tedebbür ediniz ve O’nu öğreniniz. Sonraki aşama ise ameldir. Fakat ben, amelden önceki aşamayı arz edeceğim: Kur’an okumayı öğrenmek, Kur’ani öğretileri anlamak, Kur’an ayetleri ve Kur’an’ı kavramlar üzerinde tedebbür etmek.
Allah’ın kitabı, halk arasında gerçek anlamıyla bir varlık sergilemeli, O’nun üzerinde tedebbür ve derinleşme herkes için; özellikle de gençler ve yetişme çağındaki çocuklar için yaygınlık kazanmalı ve uygulanmalıdır. Bu hususta âlimler, bilinçli kesim, yazarlar, konuşmacılar ve toplu iletişim organlarının sorumluluğu çok ağır ve hayati bir sorumluluktur.
Hamdolsun bugün toplumumuz, Kur’an’la ünsiyet bağı kurmuştur. Tabi ki biz bununla yetinmiyoruz. Zira biz inanıyoruz ki toplumun bütün bireyleri Kur’an’la bir irtibat içerisinde bulunsunlar. Kur’an’ı anlayabilmelidirler. Bizi nurlu hakikatlere ulaştıran yol, Kur’an üzerinde tedebbür etmektir.
Şimdi daha önceki konuları dikkati nazara alarak, Kur’an tefsiri ve Kur’an üzerinde tedebbür arasındaki farkı inceleyelim: Kur’an üzerinde tedebbürün, Kur’an tefsiriyle en önemli farkı şudur: Kur’an üzerinde tedebbürün muhatabı halkın genelidir ama tefsirin muhatabı özel bir sınıftır. Bu yüzden, Kur’an üzerinde tedebbürün düzeyi, Kur’an tefsirine oranla daha düşüktür ve bütün bireylerin güç yetirebileceği bir iştir. Fakat Kur’an tefsiri daha yüksektir ve sadece uzmanların güç yetirebileceği bir iştir. Bu konuyu örneklendirmek mümkündür.
1-‘Bu Kur’an, ayetleri üzerinde tedebbür etsinler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır’ayetindeki ‘tedebbür etsinler’ tabirinde çoğul zamir kullanılmıştır ki bütün insanlara şamil gelmektedir. Bu yüzden Kur’an üzerinde tedebbür eğer insan türünün güç yetiremeyeceği bir yükümlülük olacak olsaydı, Kur’an’ın insanlardan ‘tedebbür’ beklentisi –tabi ki öncüllerini de göz önünde bulunduracak olursak- anlamsız bir beklenti olur ve ‘tedebbür etmek’ dolayısıyla kınamak, kötü bir iş olmuş olurdu.
2-Allah Resulü (s.a.v) Gadir hutbesinde, halkın geneline hitaben, Kur’an üzerinde tedebbür etmeyi tavsiye buyuruyor. Şöyle buyuruyor: ‘Ey insanlar Kur’an üzerinde tedebbür ediniz!’ Oysa tefsir hakkında insanları Emirülmüminine yönlendiriyor: ‘Kur’an tefsirini, benim şu elini tuttuğum kişi dışında hiç kimse açıklayamaz!’
‘Ey insanlar’ hitabı, bütün insanlara hitaptır. Bu demektir ki Kur’an’da, bütün insanları kuşatacak bir anlama düzeyi tespit edilmelidir.
3-Emirülmüminin (as), tedebbürü, kıraatin bir niteliği olarak değerlendirir. ‘Dikkat edin, içinde tedebbür bulunmayan bir kıraatte hayır yoktur!’ Oysaki tefsir, Kur’an üzerinde derinlikli düşünmektir.
4-Hazreti Zehra (s.a) Fedekiyye hutbesinde ‘Ey Müslümanlar’ tabiriyle Müslümanların geneline hitap eder ve onları Kur’an üzerinde tedebbür etmemeleri konusunda kınar ve eleştirir.
5-Hazreti Seyyid-i Şüheda(as)’ın buyruğunda, Kur’an’ın lafız mertebesinin halkın genelinin düzeyinde olduğu bildirilir: ‘ibare/lafızlar avam içindir. Oysaki lafız mertebesinin fevkindeki mertebeler; örneğin ‘işaretler, incelikler, hakikatler ve benzerleri halkın genelinin güç yetiremeyeceği mertebelerdir.
6-İnkılabın yüce rehberi, tekebbürün bütün halk arasında hatta gençler ve yetişme çağındaki çocuklar arasında yaygınlaştırılmasını istemektedir. ‘Biz şuna inanıyoruz: Toplumun bütün bireyleri… Kur’an’da tedebbür edebilmelidirler sözleriyle toplumun bütün bireylerinden Kur’an da tedebbür etmelerini istemektedir.
7-Yüce İnkılap rehberinin açıklamalarında, Kur’an’da tedebbür, Kur’an’ı anlamanın ilk düzeyidir. Fakat tefsir, Kur’an’ın daha derin düzeyleri üzerinde derinlikli düşünmektir. Tedebbür, Kur’an’ın yüzeyinde yüzmektir ama tefsir Kur’an’ın derinliklerine dalgıçlık yapmaktır.
8-Tedebbür, tefsir değildir. Hatta reye göre tefsirin yakınından dahi geçmez. Rehberin tedebbür, asla tefsir etmek değildir; anlatılmak isteneni anlamak içindir ya da tedebbür, reye göre tefsire asla yakınlaşmaz gibi tabirleri bu konuyu açıklamaktadır.
Kur’an farklı düzeylere sahiptir. İlk düzey Kur’an’ı anlama (Kur’an’ın zahirini anlama) düzeyidir ve herkesin anlayabileceği bir kıvamdadır. Kur’an’ın zahirini anlamak için rivayetlerden faydalanmak zaruri değildir. Ancak, Kur’an’ın daha derin düzeylerini tefsir etmek için, rivayetlerden faydalanmak zaruridir ve rivayetler olmaksızın Kur’an tefsir edilemez.
Çeviri: İsmail Avci
Welayet News
Yeni yorum ekle