ABD stratejisi: 'İran’a karşı Irak-Suudi ittifakı'
Amerika'nın Batı Asya'daki birçok ülkenin sınırlarının değişmesine sebep olacak operasyonu İran'ın başını çektiği Direniş Ekseni tarafından başarısızlığa uğratıldı. Amerika'nın IŞİD gibi tekfirci örgütler eliyle bölgenin istikrarsızlaştırılarak yeniden dizayn edilmesi operasyonu başarısızlığa uğrayınca, bu operasyonu sahada birlikte uyguladıkları Suudi Arabistan gibi ülkeler üzerinden bu kez diplomatik araçlar kullanarak İran'ın çevrelenmesi girişimlerine devam ediyor. IŞİD sonrasında ABD stratejisinin İran'a karşı Irak-Suudi ittifakı olarak formüle edilebilecek bu plan ile Amerika ve ortaları yenilgilerinin sonuçlarını yeniden kazanca tahvil etmeye çalışıyor.
Welayet News - Irak'ın henüz daha işgal etkilerini bertaraf edememiş olması, henüz işgal sonrası kurulan yönetim yapısının devam ediyor olması üzerinden organize edilen bu yeni operasyon ile İran'ın Irak ve Suriye üzerinden İsrail'e karşı direniş unsurlarını desteklemesinin önüne geçilmeye çalışılıyor.
Amerika ve ortakları, bölgenin istikrarsızlaştırılarak daha küçük parçalara ayrılması operasyonunun başarısızlığı ile birlikte yenilmiş olmaları sonrasında, bu kez İran'ın bölgenin şekillenmesinde etkin olmasının önüne geçmeye çalışıyorlar.
Amerika ve ortakları tarafından gayet iyi biliniyor ki eğer Irak ve Suriye'de IŞİD gibi tekfirci terör örgütlerine karşı verilen savaşın esasını teşkil eden halk mukavemet güçleri ile birlikte başarıya ulaşıldı ve bu yapıları inşa eden İran'dır.
İran'ın oluşturduğu bu halk mukavemet güçlerinin başarısı, aynı zamanda Suriye ve Irak gibi bölge ülkelerinin Amerika gibi egemen güçlere karşı bağımsızlığının işaret fişeğidir.
Suriye ve Irak gibi bölge ülkelerinin Amerika gibi egemen güçlere ve onların bölgedeki ortaklarına karşı bağımsızlığı aynı zamanda Siyonist İsrail'in bölgeden sökülüp atılmasının dayanak noktası olacaktır. Aynı zamanda Filistin'in özgürleşmesinin de yolu açılmış olacaktır.
Bölge ülkelerinin bağımsızlığının önündeki en büyük engel bu ülkelerdeki yerel siyasilerin kariyer hesaplarını egemen güçlerin bölgedeki emelleri ile tevhide yönelmeleridir. Henüz daha IŞİD gibi vahşi bir tehlikeyi bütünüyle atlatamamışken, Irak'ta tam da böylesi bir sürecin işliyor olması oldukça dikkatle takip edilmesi gereken bir durumdur.
Irak'taki ktidar sahiplerinin kendi şahsi siyasi menfaatlerini henüz daha işgalci konumundaki Amerika ve Suudi Arabistan gibi ortaklarının bölgedeki emelleri ile birleştirme temayülü yeni bir felakete de kapı aralayabilir.
İranafobia üzerinden bölgede oluşturulmaya çalışılan bu yeni durum bölgenin bağımsızlaşması umutlarından müteşekkil baharı tekrar bir kışa çevirebilir. Kişisel siyasi kariyeri peşinden koşan yerel siyasilerin, fedakarlıklarla meydana getirilen kazanımları heba etmesine imkan verilmemelidir. Al-Monitor'da yayınlanan Ali Mamouri* imzalı yazı, Irak ile ilgili Suud üzerinden hesabı yapılan ve sahaya sürülen bu yeni stratejide gelinen noktayı ortaya koyuyor...
Suudi Arabistan Irak'taki etkinliğini artırıyor
Irak Başbakanı Haydar El Ebadi'nin Suudi Arabistan'a geçen yıl yaptığı iki ziyaretin ardından Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman'ın yakın zamanda Irak'a geleceği söyleniyor. Prensin ziyaret planını Irak parlamento üyesi Sadun El Duleymi duyurdu.
Ziyareti ne Riyad ne Bağdat resmi olarak açıkladı. Ancak Duleymi, 12 Mart'ta Twitter'dan paylaştığı mesajda Prens Muhammed'in Irak'ta iki gün kalacağını, ilk olarak Bağdat'ta Ebadi ile görüşüp anlaşmalar imzalayacağını, ardından da Necef'e geçerek dini liderlerle görüşeceğini belirtti.
Suudi Arabistan, İran'a komşu olan petrol zengini Basra kentindeki konsolosluğunu martta yeniden faaliyete geçirecekti ancak açılış idari nedenlerle ertelendi. Bazı haberlere göre Muhammed bin Selman beklenen ziyareti sırasında Basra ve Necef'teki Suudi konsolosluklarının da açılışını yapabilir. Şiilerin dini merkezi olan Necef Irak'ın önde gelen Şii din adamlarının yaşadığı kent.
Bu arada Suudi Arabistan Büyükelçiliği Basra'daki konsolosluk ofisini kentteki Sheraton otelinde açmak üzere çalışmalara devam ediyor. Konsolosluk, Saddam Hüseyin döneminde patlak veren Körfez krizi üzerine 1990'da kapatılmış ve Suudi-Irak ilişkilerinde yaşanan gerginlikler nedeniyle bugüne kadar kapalı kalmıştı.
Suudi krallığı 2016 başlarında yarı özerk Kürdistan Bölgesi'nin başkenti Erbil'de konsolosluk açmıştı.
Suudi Arabistan'ın Irak'taki diplomatik temsilini artırma kararı siyasi ilişkileri güçlendirmeye dönük daha geniş bir çerçevenin parçası. Suudi Arabistan bu kapsamda Irak'la çeşitli alanlarda ekonomik ve toplumsal köprüler kurmaya çalışıyor.
Basra'daki konsolosluğun açılış çalışmalarını yürüten Suudi görevlilerinin başında bulunan Abdül Rahman El Şehri, “iki ülke arasında hem dini amaçla seyahat edenlere hem de ekonomik heyetlere hizmet ve teşvik sağlamak” için çalıştıklarını söyledi.
Suudi Büyükelçisi Abdül Aziz El Şammari de ocakta yaptığı açıklamada “Suudi Arabistan'ın karşılıklı beklentiler doğrultusunda ikili ilişkileri tüm alanlarda geliştirmek istediğini” belirtmişti.
Şubat sonunda ise iki ülkenin futbol takımları 30 yılın ardından Basra'da ilk kez bir dostluk maçında karşı karşıya geldi. Maçı Suudi heyetler ve kalabalık bir seyirci kitlesi izledi.
Başbakanlık basın bürosundan 5 Mart'ta yapılan açıklamada Kral Selman Bin Abdülaziz El Suud'un Ebadi'yi aradığı ve Bağdat'ta 100 bin kişilik bir stadyum yapma sözü verdiği belirtildi. Daha sonra kapasitenin 135 bine çıkarıldığı açıklandı.
Açıklamada ayrıca “Kral Selman'ın Irak ve Suudi Arabistan arasında olumlu seyreden ilişkileri ekonomik, ticari, toplumsal ve kültürel alanlar dâhil iki ülkenin menfaatine olan tüm alanlarda daha da geliştirmeye hazır ve kararlı olduğunu ifade ettiği” belirtildi.
Bu arada Suudi şirketler de Bağdat ve Basra'da ofisler açarak ticari ilişkileri artırmaya çalışıyor. Bunlara son olarak dünyanın önde gelen petrokimya şirketlerinden Suudi Temel Sanayiler Şirketi katıldı.
Suudilerin Basra'ya odaklanması Basra'nın Irak'ın en zengin kenti olmasından kaynaklanıyor. İran sınırında bulunan Basra ülkenin en büyük petrol sahalarına sahip, ayrıca Irak'ın Körfez'e açılan kapısı. Nüfus bakımından Bağdat'tan sonra ikinci büyük kent olan Basra Suudi aşiretleriyle aynı etnik kökenden gelen, çoğunlukla Şii olan bir nüfusa sahip. Basralı pek çok ailenin evlilik yoluyla Suudi ailelerle bağları var.
Suudi yönetimi ayrıca İran'dan bağımsız görülen Şii isimleri ülkesinde konuk ediyor. Sadr hareketinin lideri Mukteda El Sadr da bu isimlerden biri. Geçtiğimiz yıl Suudi Arabistan'a giden Sadr, sıcak ve şatafatlı bir şekilde karşılandı, Kral Selman ve Prens Muhammed ile görüştü.
El Arabiya başta olmak üzere Suudi haber kanalları da Irak'ın en yüksek Şii din adamı olan Ali El Sistani'yi eleştirmekten imtina ediyor. Zira Sistani Tahran'dan bağımsız bir çizgi izliyor ve Iraklı Şiiler üzerinde büyük bir nüfuza sahip.
Tüm bu gelişmeler İran için kaygı konusu. İran'ın Basra'da Suudi konsolosluğunun açılmasına, çeşitli ekonomik ve spor etkinliklerine karşı pankart açılması için bazı kesimleri harekete geçirdiği iddia ediliyor. İran'a yakınlığıyla bilinen eski Başbakan Nuri El Maliki önderliğindeki Hukuk Devleti Koalisyonu da Suudi Arabistan'ın Necef'te konsolosluk açmasına karşı çıkıyor.
Ancak görüldüğü kadarıyla Irak Suudi Arabistan'la yakınlaşma ve iş birliği arayışında kararlı. Irak'tan çeşitli siyasi ve ekonomik heyetler, medya temsilcileri sık sık Suudi Arabistan'ı ziyaret ediyor. Başbakan Ebadi de geçtiğimiz ekim ayında Suudi Arabistan'daydı. Ziyaret sırasında ikili ilişkileri geliştirmek amacıyla Suudi-Irak Koordinasyon Konseyi'nin kuruluş mutabakatı imzalandı.
2017'de Suudi Arabistan'ı ziyaret eden bir başka isim de İçişleri Bakanı Kasım El Araci oldu. Başbakan Ebadi ise üst düzey olmayan Suudi heyetlerini bile kabul ediyor. Örneğin şubatta Irak Gazeteciler Birliği'nin davetlisi olarak gelen bir medya heyetini kabul etti.
Geçtiğimiz ekim ayında iki önemli gelişme daha yaşandı: Suudi Arabistan, iki ülke arasında iş bağlantılarını teşvik etmek, turistik ve dini seyahatleri artırmak amacıyla 27 yıllık aranın ardından Irak'a uçak seferlerini yeniden başlattı ve Irak'ın güneyindeki sınır kapısını açtı.
İkili ilişkileri ısıtmaya dönük ilk girişimler ABD'nin doğrudan desteğiyle gerçekleşti. Ekimde Suudi-Irak Koordinasyon Konseyi'ni kurma kararının alındığı Riyad'daki görüşmeye dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson da katıldı.
Görünen o ki Irak-Suudi yakınlaşması, ABD Başkanı Donald Trump'ın İran'ın Orta Doğu'daki yükselişine karşı birleşik bir cephe oluşturmak için bölgedeki ABD müttefiklerinden aldığı desteğin ardından şekillenen yeni Amerikan politikası çerçevesinde gerçekleşiyor.
Suudi Arabistan'ın son bir yılda Irak'la yakınlaşma ve nüfuz alanını genişletme yolunda büyük mesafe aldığı görülüyor. Irak'ta mayısta yapılacak seçimlerde Ebadi koltuğunu korumayı başarırsa bu yakınlaşmanın daha da artması bekleniyor.
El-Monitor
Yeni yorum ekle