Ayetullah Cevadi Amuli: “Dünya”dan kasıt, Allah’ı hatırlamaktan alıkoyan her şeydir

Pa, 13/10/2019 - 22:40

İnsana Allah’ı unutturan, O’nu hatırlamaktan insanı alıkoyan her şey dünya kapsamına girer. Dünya şu gökyüzü ve yeryüzü değildir; bunlar Allah’ın feyzi ve fazlı olan ilahi ayetlerdir.

Welayet News - Ayetullah Cevadi Amuli, haftalık ahlak dersi celesesinde, Nehcü-l Belağa’nın şerhiyle ilgili derslerin devamında, Nehcü-l Belağa’nın veciz kelimelerinden 76. kelimenin üzerinde durdu ve şöyle dedi: “İmam Ali (a.s) buyurdu: İnne-l umûr iza iştebehet, u’tibire ahiruha bi-evveliha (Şeyler benzeşip şüpheli hale geldiğinde biri diğeriyle yorumlanır); geçmiş ve gelecek aynı yol ve yordam üzere olduklarından ve evrende iki sünnet hakim olmadığı için, zan ve itibarların önemsendiği ilmi konularda da geçmiş hatalardan yardım alarak geleceği bilmek mümkündür, yani aslında geçmiş olan bir şey, gelecek için bir şahit/kanıt olabilir, atinin numunesi olabilir.

Tabi İmam Ali’nin (a.s) bu veciz sözle ifade buyurduğu noktanın akli konularda ve hikmet-i nazaride bir işlevi ve etkisi yoktur; zira akli konularda burhan dışında hiçbir şey verimli ve etkili değildir. Hazretin, ‘iki şey benzeşip şüpheli hale geldiğinde biricisinden hareketle diğeri anlaşılabilir veya diğeri üzerinden birincinin durumu netleşebilir’ şeklindeki ifadesi, o zaman içindir ki elimizde kapsayıcı bir ilke olsun.

Biliyorsunuz, bir kimse eğer istidlal getirmek ve akıl yürütmek isterse bu ikisi arasında bir bağ bulması dışında bir çaresi yoktur; bu bağ ve ilişki ise, şu üç durumdan birinin olmasıyla ancak kurulabilir; ya birincisi ikincinin alt kümesi olacak, ya ikincisi birincinin alt kümesi olacak veya her ikisi kapsayıcı bir ilkenin alt kümesi olacak.  Eğer kapsayıcı veya genel bir ilkemiz yoksa istidlal ve akıl yürütmek asla mümkün olmaz. Zira burada zannın değil, burhan ve ilim peşindeyiz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz (Yunus: 36).

Ayetullah Cevadi Amuli, Nehcü-l Belağa’nın veciz kelimelerinden 77. kelimenin şerhinde ise, Dirar bin Hamza Dabbai’nin hac ziyaretine değindi ve şöyle dedi: “İmam Ali’nin (a.s) dostlarından olan Dirar, hac için Mekke’ye geldi. O yıl, Muaviye ile de karşılaştı. Muaviye ona dedi ki, sen Ali bin Talib’in dostusun, biraz onu anlat bize. Dirar önce çekindi ve Muaviye ile konuşmaya yanaşmadı ama Muaviye ısrar edince o da İmam Ali (a.s) hakkında şunları söyledi: Bir ara, gecenin kara ürtüsünü her tarafa sardırğı ve ortalığın karanlığa büründüğü bir sırada Ali’nin ibadet mihrabında durduğunu gördüm. Sakallarını elleriyle tutmuş ve yılanın ısırdığı kimse gibi kıvranıyordu. Hüzünlü bir insan gibi ağlıyordu, dünya ile konuşuyordu ve şöyle diyordu: Ey dünya, denden uzak dur! Kendini süsleyerek Ali’yi mi aldatmak istiyorsun? Kendini bana öyle bir tarzda gösteriyorsun ki sana karşı bende bir ilgi mi uyansın? Ama bilesin, sana ayarıcağım bir zamanım yok. Masiyetin hazzına tahammül edemem. Sana ihtiyacım yoktur.”

“Dünyadan kasıt, insanı Allah’ı hatırlamaktan alıkoyan her şeydir” diyen Ayetullah Cevadi Amuli, “Dünya şu gökyüzü ve yeryüzü değildir, bunlar ilahi ayetlerdir, Allah’ın feyzi ve fazlıdırlar. İlahi ayet olan bir şey, Allah’ın yarattığı nurdur, rahmet ve berekettir, zira insana Allah’ı hatırlatır.  Dünya aslında, ‘ben böyle olmayılım, bu benimdir, ben şu mevki ve makama sahibim, benim öne geçmem gerekir ve ben ne dedimse o olmalı’ gibi itibari ünvarladan, öznel etiketlerden ibarettir. İşte bu tip itibari ve öznel şeylere “dünya” denir” şeklinde konuştu.    

Welayet News 

Tags: 


Yeni yorum ekle