Beyrut'ta İnsan Seli; Lübnan Direnişi Güçlenerek Geri Dönüyor
Direnişin şehit liderinin uğurlanma törenine bir milyondan fazla insanın katılması, Lübnan İslam direnişinin gücünün devam ettiğinin ve Hizbullah saflarındaki örgütlenmenin göstergesi olduğu gibi, savaştan sonra Hizbullah'ın zayıfladığını iddia eden Amerikan-Siyonist-Arap düşmanlarına da güçlü bir cevap niteliğini taşımaktadır.
Welayet News - Arap dünyasının tanınmış analisti ve Rey el-Yevm gazetesinin genel yayın yönetmeni Abdulbari Atvan, yeni makalesinde direnişin büyük şehitleri Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin'in görkemli cenaze törenini inceleyerek şunları yazdı: Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta, direnişin lideri Seyyid Hasan Nasrallah ve onun yoldaşı ve halefi Seyyid Haşim Safiyüddin'in cenaze töreni sırasında milyonlarca insanın katıldığı bu insan tufanı, Lübnan'da Hizbullah öncülüğündeki İslam direnişinin sona erdiğini ve geri dönmeyeceğini iddia eden tüm Arap ve Siyonist seslere karşı güçlü ve dünyayı sarsan bir yanıttı.
Filistinli analist şunları vurguladı: Törene katılmak üzere Lübnan'ın çeşitli bölgelerinden ve Arap ve İslam dünyasının çeşitli noktalarından gelen büyük kalabalığın Camille Chamoun Şehir Stadyumunda toplanması Mısır'da Cemal Abdünnasır'ın cenaze törenine olan büyük katılımı hatırlatıyor ve o günden bu yana da benzeri görülmemiş bir durum. Direniş şehitlerinin lideri Seyyid Hasan Nasrallah, bu büyük insan arkasında siyasi, askeri bir miras ve sayamayacağımız kadar çok saha başarısı bıraktı.
Bu raporda şu ifadeler yer aldı: Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın öne çıkan başarıları arasında, 2000 yılında Lübnan'ın güneyinin Siyonist işgalcilerden kurtarılması için verilen mücadele de yer almaktadır. Bu mücadele sırasında Siyonist ordu, uğradığı insani ve maddi kayıpları azaltmak amacıyla Lübnan'ın güneyinden çekilmek zorunda kalmıştı. Rejimin kaybettiği itibarını yeniden tesis etmek için çaresiz bir girişim olarak başlattığı Temmuz 2006 savaşında işgalci rejim ordusunun uğradığı onur kırıcı yenilgi de Şehit Nasrallah'ın diğer başarıları arasında yer alırken, bu savaşta Siyonistler için tam tersi sonuçlar elde edilmiştir. Bu tarihi olay, kendisini yenilmez sanan İsrail ordusunun yenildiği ve Merkava tankı efsanesinin sonsuza dek yerle bir edildiği bir olaydır.
Atvan şunları kaydetti: Hizbullah'ın öncülüğünde büyük direniş liderlerinin cenaze törenlerinin düzenlendiği efsanevi festival, hareketin gücünün yeniden canlanması ve saflarının yeniden örgütlenmesi, Lübnan'da ve tüm bölgede siyasi ve askeri sahneye güçlü bir dönüş için hazır olunduğunu gösteriyor. Lübnan, Filistin, Irak, Yemen, Cezayir ve İran bayraklarının Hizbullah'ın sarı bayrakları ve Şehitlerin seyidinin ve yoldaşlarının resimleriyle birlikte dalgalandırılması, Gazze'yi destekleyen cephelerin sağlamlığını ve kararlılığını, direniş ekseninin kollarının birliğini ve Lübnanlıların milli birliğinin büyüklüğünü vurguluyor ve Allah'ın izniyle büyük bir zafere hazırlık anlamına geliyor.
Bu raporda şunlara vurgu yapıldı: Şehit Seyyid Hasan Nasrallah Filistin’in özgürlüğü ve kutsalları uğruna şehit edildi, tüm ayartmalara karşı durdu ve Filistin'e desteğini durdurmasını ve onunla bağlarını kesmesini isteyen tüm Amerikan-Siyonist ve Arap baskılarına karşı direndi. Bugün de, asil direniş gruplarının ve Filistin milletinin, aynı zamanda İslam direnişinin evlatlarının ve asil Lübnan milletinin çocuklarının coşkusunun temsiliyle sahadadır.
Atvan, Arap yöneticilerin Filistin'e yönelik hain tutumlarını ve şehit Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiyüddin'in cenazelerinde bu ülkelerin medya kuruluşlarının bulunmamasını sert bir dille eleştirerek şunları vurguladı: Direnişin büyük şehitleri için düzenlenen veda törenine çok sayıda Arap yöneticinin katılmaması ve yine Washington ve Tel Aviv'deki efendilerinin korku ve terörü nedeniyle bu ülkelerin ağ ve medya kuruluşunun bu törene katılmaması, bu Arap ülkelerinin hakikatini ve gerçek mahiyetini ortaya koyan ve direniş, onur ve İslam ümmetine destek gibi değerlerin Arap yöneticileri arasında temelden yoksun olduğunu gösteren bir konudur.
Abdulbari Atvan şunları belirtti: Elbette bu hiç de şaşırtıcı değil ve Gazze savaşında 500 günden fazla seyirci konumunda duranlardan, 60 bin Filistinli şehidin kefenlenmesini izleyenlerden, çocuklara bir somun ekmek, bir paket süt tozu veya ilaç bile göndermeyenlerden direniş şehitlerine saygı göstermelerini nasıl bekleyebiliriz?
Bu raporda, Lübnan İslam direnişinin eskisinden daha büyük bir güçle sahaya döndüğü belirtilirken, bu dönüşü hızlandıran unsurların; Siyonist düşmanın ateşkes anlaşmasını defalarca ihlal etmesi, Siyonist işgalcilerin Lübnan'ın güneyindeki 5 stratejik noktada kalıp buralarda askeri üsler kurması, direniş şehitlerinin cenazeleri için düzenlenen törenler sırasında işgalci ordunun F-16 savaş uçaklarının Beyrut'un ses bariyerini aşarak taciz uçuşları gerçekleştirmesi olduğu ifade edildi.
Raporda şu ifadeler yer aldı: Sözlerimizin doğruluğunu teyit eden şey, Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım'ın konuşmasındaki iki ana noktadır. Kasım, Direnişin büyük liderleri için düzenlenen veda töreninde yaptığı konuşmada, ilk olarak Amerikalılara, Hizbullah'ın Amerika'nın politikalarıyla Lübnan'a hükmetmesini asla kabul etmeyeceğini ve Amerikalıların savaş alanında elde edemediklerini siyasi baskıyla asla elde edemeyeceğini söyledi. Fakat Şeyh Naim Kasım'ın konuşmasındaki ikinci ve çok önemli; ‘Direniş sona ermedi ve Siyonist düşmana karşı mücadele devam ediyor’ ifadeleriydi.
Atvan, sözlerini şöyle tamamladı: Şeyh Naim Kasım bu konuşmada şunları belirtti: ‘Filistin bizim pusulamız ve ABD Başkanı Donald Trump'ın Filistinlileri yerinden etme komplosuna karşı koyacağız, Gazze'de verilen 160 bin şehit ve yaralı da bu yolda devam etmenin gerçek bedelidir’. Şeyh Naim Kasım’ın bu konuşmasındaki tonu oldukça kararlı ve netti. Lübnan İslam Direnişi'nin gücünü yeniden kazandığını ve liderler boşluğunu doldurmada başarılı olduğunu, Hizbullah’ın liderliğin savaş emrini bekleyen fedakar genç güçlere sahip olduğunu teyit etti.
Yeni yorum ekle