ABD'nin ikili anlaşmalara uyacağının garantisi yok
Lübnanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Yahya Harb, ''Washington'un ikili veya uluslararası anlaşmalara uyacağına dair güçlü bir garanti yok.'' dedi.
Welayet News - Son günlerde ABD Başkanı Donald Trump, ‘İran’a maksimum baskı’ politikasını yeniden hayata geçirecek başkanlık kararnamesini imzalarken müzakere teklifinde bulunmuştu.
İslam Devrimi Lideri Ayetullah Hamanei ise ABD ile müzakerenin İran ulusunun çıkarına olmadığını belirterek, ''ABD ile müzakere hiçbir sorunu çözemez.'' demişti.
ABD'nin müzakere tutumuna dair Mehr Haber Ajansı muhabiri Varde Saad, Lübnanlı uluslararası ilişkiler uzmanı Yahya Harb ile bir röportaj gerçekleştirdi.
Aşağıdaki yazıda röportajın tamamını okuyabilirsiniz:
1-Birçok ülkenin uluslararası müzakerelerde ABD’nin güvenilirliğinden şüphe etmesine neden olan başlıca etkenler nelerdir?
Donald Trump'ın ilk ABD başkanlığı döneminde uluslararası anlaşmalardan geri çekildiği için ona "Antlaşmaların Düşmanı" ünvanı verilebilir.
Donald Trump, Haziran 2017'de ABD'nin Paris İklim Anlaşması'ndan çekileceğini duyurdu. Aynı yılın Ekim ayında Washington hükümeti, ABD'nin kısa adı UNESCO olan BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü üyeliğinden çekileceğini açıkladı.
Trump, Mayıs 2018'de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (UAEA) Tahran’ın anlaşmaya uyduğunu teyit etmesine rağmen İran nükleer anlaşması olarak bilinen Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nı (KOEP) tek taraflı olarak çekilmeye karar verdi.
Trump, Haziran 2018'de ABD'nin Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'nden çekildiğini duyurdu. Aynı yılın Ekim ayında ABD, Viyana Sözleşmesi'nin İhtiyari Protokolü'nden çekildi.
ABD, 1987 yılında Sovyetler Birliği'yle imzaladığı ve bu ülkenin dağılması sonrası Rusya'nın taraf olduğu Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması'ndan (INF) Ağustos 2019’da resmen çekildi.
Trump'ın ilk dönemindeki en çok tartışılan kararlarından biri ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) çekilme kararıydı.
Trump, 20 Ocak 2025'te Beyaz Saray'a döndüğünden bu yana, ABD'nin birçok uluslararası örgütten çekilmesine ve ülkenin ana mali destek programının durdurulmasına yol açan bir dizi karar aldı. Bu doğrultuda Trump, Dünya Sağlık Örgütü, BM İnsan Hakları Konseyi ve Uluslararası Kalkınma Ajansı'ndan (USAID) yeniden çekilme kararı aldı.
Bu eylemler küresel düzeni yok etti ve uluslararası kurumların güvenilirliğini sorgulattı. ABD’nin dostlarını düşmanlarından daha çok kızdıran şey, Trump'ın bu eylemleri müttefiklerine saygı duymadan veya onlarla olan tarihi bağları dikkate almadan gerçekleştirmesidir.
İşte tüm dünyanın ABD’nin anarşist ve ırkçı politikalarına şaşkınlık ve endişeyle bakmasına neden olan şey budur.
2-ABD'nin DSÖ gibi uluslararası örgütlerden veya INF Antlaşması gibi anlaşmalardan çekilmesi nasıl haklı gösterilebilir? Bu girişimler müzakereci tarafı olan dünya ülkelerinin güvenini nasıl etkiler?
Trump'ın uluslararası kurum ve kuruluşlardan çekilme konusundaki önemli kararları birkaç temel motivasyondan kaynaklanmıştır:
Ekonomik: ABD, bu kurumları finanse etmek için çok fazla harcama yaptığını iddia ederken, diğer ülkeler orantısız bir şekilde bundan faydalanıyor. Washington, diğer ülkelerden daha fazla mali katkı talep ediyor.
Politika: Bu kurumları antisemitizm veya İsrail karşıtı faaliyette bulunmakla suçlamak önemli bir rol oynadı. Bunlara UNESCO ve BM Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA) gibi örgütler ve Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne uygulanan yaptırımlar da dahildir.
Yolsuzluk vey verimsizlik iddiaları: ABD, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi örgütleri etkisiz olmakla suçladı. Washington, DTÖ'den ayrılmakla tehdit etmesine rağmen, henüz bunu yapmadı.
ABD’nin Siyonist rejimi desteklemesi dünya kamuoyunun tepkisini çekmiştir. ABD, işgalci rejimi yaratan Birleşmiş Milletler'e bağlı bazı örgütleri suçluyor.
Garip ve iğrenç olan şu ki; ABD yönetimi, uluslararası örgütlerin İsrail rejimini desteklerken onun apaçık suçlarını ve saldırganlığını da teşvik etmesi gerektiğine inanıyor.
3-ABD'nin uluslararası anlaşmalardan tekrar tekrar çekilmesinin Washington’un dış politikasını daha fazla izole edebileceğine inanıyor musunuz? Sizce bu sadece bir müzakere taktiği mi? Diğer ülkeler bu yaklaşıma nasıl yanıt vermeli?
ABD dış politikasının tanımlayıcı özelliği, tek taraflı hegemonya arayışı ve kendi çıkarlarına hizmet etmek ve küresel rakiplerine ve düşmanlarına karşı savaşlar açmak için uluslararası hukuku kötüye kullanmasıdır. Sadece Amerika politikası veya aşırı milliyetçiliği hakkındaki tartışmalar genellikle sadece iç kamuoyunu manipüle etmek içindir. Bunlar iç veya küresel çatışma korkularını körüklemek için hazırlanan sloganlardır.
Elbette ABD kendisini dünyadan ayrı göremez, çünkü ABD hükümeti esas itibariyle farklı ülkelerin kaynaklarını çalıp ekonomilerini kendi şişirilmiş ekonomilerinin çıkarlarına bağımlı hale getiren farklı şirketlerin bir araya gelmesinden oluşmuştur. Dolayısıyla bu durumda tecrit, Amerika'nın çöküşü ve ölümü anlamına geliyor.
Olup bitenlar Donald Trump ve ekibinin "kendini beğenmiş" bakış açısıyla ortaya çıkmıştır. Diğer ülkelerin Trump'ın girişimlerine karşı sessiz kalmaması onun pervasız tutumlarını engellebilir. Ancak bu tehlikeli tsunami karşısında sessiz kalmak ve geri adım atmak, Amerika ve Trump'ın gücünü ve kibrini artırmaktan başka işe yaramayacaktır.
4-Çok sayıda uluslararası anlaşmadan ve özellikle Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler Anlaşması ve iklim değişikliği gibi kritik anlaşmalardan geri çekilen ABD’nin müzakerelere uyacağının garantisi nedir?
Bana göre Washington'un ikili veya uluslararası anlaşmalara uyacağına dair güçlü bir garanti yok, çünkü bu konu sadece Trump ve aşırı sağcı yönetimiyle ilgili değil, ABD hükümetinin genel bir politikası haline gelmiş durumda.
Örneğin, eski ABD Başkanı Joe Biden yönetimi, seçim kampanyasında İran'la nükleer anlaşmaya geri dönme sözü vermesine rağmen, anlaşmaya geri dönmeyi başaramadı. Biden'ın son iki yılda uluslararası kurumları küçümseme ve kapatma konusundaki tutumu Trump'ınkinden daha da beter.
Aslında ABD dünyanın en büyük haydut devletidir ve uluslararası toplum üzerindeki mali gücü ve hakimiyeti, cezasız hareket etmesine olanak sağlamıştır.
Son günlerde ABD ile müzakere'nin ne akıllıca, ne onurlu ne de mantıklı olduğunu belirten İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamanei, bu tür müzakerelerin İran'ın sorunlarını asla çözmeyeceğini vurgulamıştı.
Bu bakış açısı Avrupa ve Arap dünyasında giderek daha fazla ilgi görüyor, çünkü bölgede ABD’ye yakınlığıyla bilinene birçok Arap ülkesi, Washington'un Filistin meselesindeki tüm taahhütlerinden vazgeçtiğini ve İsrail politikalarıyla tamamen uyumlu hale geldiğini fark etmiştir.
Yeni yorum ekle