Erdoğan'ın Ektiği Rüzgar ve Biçeceği Fırtına

Sa, 31/12/2024 - 23:15

Terör örgütü Tahrir-i Şam'ın lideri Ebu Muhammed Culani, el-Arabiya'ya verdiği röportajda, Tahrir-i Şam'ın İsrail'e yönelik herhangi bir genel saldırıyı önlemedeki rolünü ifşa etti.

Welayet News  - Culani’nin bu sözleri, onun Ankara'daki gerçek kuklacılarının İsrail'e karşı her türlü gerçek ve pratik bir hamleden kaçınmasının ve Tahrir-i Şam’ı kendisini, İsrail'i ve İsrail'le ilişkilerini korumakla sorumlu kılmasının nedeni olabilir.

Yakın zamanda Suriye'nin komşularının güvenlik servislerinin emriyle tekfirci kıyafetlerini bir kenara bırakan Ahmed el-Şara ya da çok az kullandığını tekfirci ismiyle Ebu Muhammed el-Culani, Suudi Arabistan'a bağlı el-Arabiya haber kanalına verdiği röportajdaki son açıklamalarında Suriye ile ilgili önemli konulara değindi.

Culani bu röportajın bir bölümünde İran’a değinerek şunları söyledi: ‘Bu aşamada bölgede çok büyük bir tarihsel farklılık var. Bu bölge çok büyük bir bölgesel savaşın altındaydı ve İsrail'in bölgeye ve Suriye'ye müdahil olma ihtimalinden de bahsediliyordu. Bu savaşın Gazze ve Lübnan'dan sonra en büyük savaş olacağı söyleniyordu. Eğer İsrail güçleri Suriye'ye girerse, Irak'taki İranlılar bu ilerlemeye karşı mutlaka tepki göstereceklerdi. Sonuç olarak Türkiye, İsraillilerin ilerleyişinden son derece endişe duyacak ve bana göre İsrail aleyhine ve İran lehine tutumlar benimseyecekti. Bu konu kesinlikle Rusya tarafından dikkatleri Ukrayna'daki savaştan uzaklaştırmak için kullanılacak ve bunun sonucunda Amerika'nın tepkilerini de beraberinde getirecekti.’

Tahrir-i Şam Terör Örgütü Lideri şu iddialarda bulundu: ‘Irak, Lübnan ve Suriye dâhil, İran'ın nüfuz sahibi olduğu her ülkede mezhepsel gerginlikler çok büyük boyutlarda yaşanıyor ve iç savaşa yol açıyor.’

Belki Culani’nin saflığından kaynaklanan ve istemsizce ve MİT ve güvenlik servislerinin belirlediği çerçevenin dışında sarf ettiği bu sözleri, Tahrir-i Şam teröristlerinin ve diğer tekfirci grupların Amerika ve İsrail’in bölgedeki çıkarlarına teslim olduğunu bir kez daha gösterdi. Üstelik Ankara'nın İsrail'le ilişkileri konusundaki yaklaşımıyla ilgili büyük bir sırrı da ortaya çıkardı.

Suriye'de 13 yıldır yaşanan kaos ve tekfirci terör örgütlerinin faaliyetleri incelendiğinde, Culani'nin bu sözlerinden önce zaten tekfirci hareketin Müslümanların can ve mallarına karşı en ufak bir sorumluluk hissetmediği gibi, her zaman Siyonist rejimin tohumlarını yok etme yönünde gerçek ve temel bir iradeye sahip olan direniş ekseni ve mücahidleriyle mücadelede Siyonizm’in elinde bir araç olarak hareket ettiği gerçeğini ortaya çıkardığı görülmektedir.

Bugünlerde Amerika, İsrail ve Ankara yöneticilerinin yardımıyla çirkin tekfirci ve terörist tıynetini gizlemeye çalışan Culani, İran'ın bölge ülkelerindeki nüfuzunun bölünmeye ve iç savaşa neden olduğunu iddia etti. Oysa İran, diğer ülkeler üzerindeki etkisi ve hâkimiyeti yönündeki asılsız iddiaları defalarca reddetmiş ve bölgedeki tüm ülkelerin toprak bütünlüğünü her zaman desteklemiştir.

Ayrıca, İran’ın bölgedeki tutumu tefrika ve bölünme yaratmadığı gibi tam aksine Irak, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerin toprak bütünlüğünün korunmasına yardımcı olmuştur. Bölge ülkelerinin savaş ve çatışmaya bulaşmasının nedeni İran'ın varlığı değil, eski adıyla Nusra Cephesi olan Tahrir-i Şam, IŞİD ve diğer Selefi hareketler gibi teröristlerin varlığıdır.

Tarih, İran'ın desteği olmasaydı Irak, Suriye ve Lübnan'ın tekfircilerin daha fazla suçlarına sahne olacağını itiraf ediyor.  Bugün Suriye'nin komşuları istihbarat servislerinin de yardımıyla tekfirci kıyafetlerini bir kenara bırakıp takım elbise giydiler.

ERDOĞAN'IN EKTİĞİ RÜZGÂR VE BİÇECEĞİ FIRTINA

Culani’nin son konuşmasında değindiği önemli konulardan biri de şuydu; Culani şu ifadelerde bulundu: ‘Eğer İran ve Irak Siyonist rejimin saldırılarına yanıt verirse, Türkiye, İsraillilerin ilerleyişinden son derece endişe duyacak ve bana göre İsrail aleyhine ve İran lehine tutumlar benimseyecekti.’ Culani’nin istemsizce dile getirdiği bu itirafı, Ankara'yı yönetenlerin Filistin davası konusundaki ikiyüzlülüğünü, çirkin çıkarlarını ve Erdoğan'ın Türkiye-İsrail ilişkilerine zarar vermeme konusundaki gerçek yaklaşımını açıkça ortaya koyuyor.

Ancak daha da şaşırtıcı olan, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ve  Ankara'nın İhvancı (Müslüman Kardeşler) yöneticilerinin, Hamas hareketindeki İhvancı meslektaşlarına dahi bağlılık göstermemesidir.

Öte yandan Culani'nin son açıklaması, İsrail'in ve aynı şekilde Ankara'daki mezhepdaşlarının Gazze ve Filistin’de Müslüman halka karşı işlediği suç ve cinayetler göz önüne alındığında ve Türkiye'nin Müslüman ülkeleri ve milletleri desteklediğini iddia ettiği bir durumda,  Tahrir-i Şam gibi grupları ve İdlib ve Kuzey Suriye'deki diğer terör örgütlerini kışkırtıp güçlendirerek, onurundan ziyade kârını ön planda tuttuğunu, İsrail ile geniş ilişkilerine zarar vermemek için de Tahrir-i Şam'ı destekleyerek İsrail ile her türlü çatışmaya kapıyı kapattığını gösteriyor.

Culani’nin konuşmasındaki gizli mana her şeyden ziyade şuydu: Türkiye, (gerçekte ve pratikte) İsrail'e karşı ve İran lehine bir pozisyon almak zorunda kalmaktan kaygılıydı.

Ankara'yı yönetenler, Türkiye'nin devasa kapasitesinin menfaatçilerin elinde olmaması gerektiğini anlamalıdır, zira bu, Filistin davasına ve Müslümanların onuruna hançer gibi saplanacaktır. Bunun dışında yeni Suriye'ye herhangi bir rüzgârın ekilmesi, terör destekçilerini teröristlerin suç ve cinayetlerine herkesten daha fazla maruz bırakacak bir fırtına yaratacaktır.

(Keyhan Gazetesinden tercüme edilmiştir)

Rasthaber



Yeni yorum ekle