Aksa Tufanı Aynasında Direniş Ekseni

Sa, 24/09/2024 - 08:17

Direnişin çeşitli grupları Aksa Tufanı savaşına katılarak direnişin ve Gazze'deki Filistin halkının omuzlarından büyük bir yük aldı ve Siyonist düşmana yeni denklemler dayatarak, bu rejimin savaştaki hedeflerine ulaşma şansının ortadan kalkmasını sağladı.

Welayet News  -  Bölgedeki direniş ekseni, kökeni itibariyle Filistin davasıyla kökten bağlantılı ve gün geçtikçe genişledi ve bugün İran’ın liderlik ettiği bu eksen Lübnan'dan Filistin'e, Irak'tan, Suriye'ye ve Yemen'e kadar bölgesel direniş gruplarından güçlü kollara sahip.

Amerikan-Siyonist şer eksenine karşı direniş ekseni

‘Şer ekseni’ tabirine karşı direniş ekseni terimi ABD, Siyonist rejim ve Batılı ülkeleri kapsamaktadır. Direniş ekseni 2000 yılından itibaren bölgede resmen ortaya çıkmış ve Amerikan-Siyonist eksenine karşı cephede yer alan direniş grupları da direniş eksenine katılmıştır.

Şu anda bölgedeki direniş ekseni terimi, Siyonist düşmana karşı savaşta Filistin direniş gruplarını destekleyen güçleri ifade ediyor. Bu eksende İran ve Suriye gibi bağımsız ülkeler ile Lübnan'daki Hizbullah, Yemen'deki Ensarullah hareketi ve Irak'taki direniş grupları gibi direniş grupları yer alıyor. Tabii şunu da belirtmemiz gerekiyor ki, Yemen devriminden sonra bu ülkenin hükümeti ve halkı resmen direniş ekseninde yer alıyor.

İran İslam devrimi ve direniş ekseninin oluşumu

Direniş ekseni bir anda oluşmuş bir koalisyon değil daha ziyade bu eksenin oluşumunun gerçek kökleri, çok önemli iki olayın yaşandığı 1970'lerin sonlarına kadar uzanıyor. Yani Mısır'ın Siyonist rejimle askeri çatışma denkleminden çekilmesi ve Eylül 1978'de bu iki taraf arasında uzlaşma için Camp David Anlaşması'nın imzalanması ve ardından Ocak 1979'da İran İslam Devrimi'nin imzalanmasına denk gelen tarih sayfalarına.

Suriye, İran İslam Devrimi'ni destekleyen tek Arap ülkesi olduğundan ve hâlâ Siyonist işgal rejiminin azılı düşmanı durumunda. Suriye ile İran arasındaki ittifak, devrimin zaferinin hemen başında başlamış olup, bu iki ülkenin oluşturduğu ittifak, ABD ve Siyonist rejimin komplolarına karşı direniş ekseninin çekirdeği sayılmaktadır.

Irak'ın İran'a karşı dayattığı savaş başladıktan sonra, yani aslında Amerika tarafından başlatılan ve İran'a karşı komplo kurmaktan çekinmeyen savaş başladıktan sonra; 1993 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü ile Siyonist rejim arasında Oslo Anlaşması'nın imzalanması ve Arap ülkelerinin Siyonist işgal rejimine teslim edilmesi de dahil olmak üzere bölgedeki diğer gelişmeler nedeniyle Amerikan-İsrail ekseninin bu konuda başarılı olması bekleniyordu zira bölgedeki planlarını hayata geçirirlerse direniş ortadan kalkacaktı.

Ancak bu olayların hiçbiri bölgede direniş ideolojisinin yayılmasını engelleyememiş, İran ve Suriye'nin kararlılığı, bu rejimin işgalinin diğer Arap ve İslam ülkelerine yayılması da dahil olmak üzere Amerika ve İsrail'in şeytani planının boşa çıkmasına yol açmıştır. Öyle ki Lübnan gibi ülkelerde Lübnan'daki direniş, Siyonist rejimin 1982'de ülkeyi işgal etmeye başlamasıyla oluşmaya başladı ve Siyonistler için hala bitmeyen bir kabusa dönüştü.

Siyonistlerin Lübnan'dan kaçmasının ardından bölgedeki çatışmanın denklemleri

Lübnan'ın Güneyinin 2000 yılında bu ülkenin direnişiyle kurtarılması, bölgenin gelişmesinde ve Siyonist rejimle çatışmanın eşitlenmesinde bir dönüm noktası olarak değerlendirildi ve bundan önce resmi Arap ülkeleri işgalci İsrail rejimine teslim olmuş ve uzlaşmışken, bir direniş grubu bu rejimi kaçmaya ve geri çekilmeye zorlayabildi.

Lübnan direnişinin işgalcileri bu ülkenin güneyinden kovmadaki başarısı, Filistin halkının ve direniş gruplarının Siyonist düşmana karşı mücadele irade ve motivasyonunu artırdı ve Filistinliler, Lübnan Hizbullah'ını örnek alarak Siyonistlerle savaşın yeni bir aşamasına girdiler. Böylece, Lübnan'ın güneyinde İsrail'in yenilgisinden kısa bir süre sonra, Taşlarla yürütülen İntifadadan sonraki ikinci intifadası sayılan Filistinlilerin ilk silahlı intifadası başladı ve bundan sonra Filistinliler düşmanla silah ve füzelerle savaşmaya gittiler, ta ki bugüne kadar; yani yirmi yıl sonra. ABD ve Batı tarafından tam olarak desteklenen İsrail ordusuna, neredeyse bir yıl boyunca benzeri görülmemiş bir yenilgi yaşattılar. Bu rejim düştüğü bataklıkta yıpratma savaşıyla boğuşuyor.

ABD'nin bölgedeki terör projesine karşı direniş eksenine büyük bir toka

2010 yılı sonunda Amerika'nın Arap ülkelerine yönelik yeni planı ve sözde ‘Arap Baharı’ planıyla birlikte terör gruplarının akınıyla bölge büyük bir krize sahne oldu ve terör araçlarıyla bölgede büyük bir yangın başlatıldı. Amerika'nın Arap ülkelerindeki fitnesi önce iç savaşa yol açmış, ardından ABD'nin terör gruplarını kullanarak bu ülkenin muhalif sistemlerini yok etmek olan ana planı uygulama aşamasına geçmiştir.

Tekfirci terör örgütü IŞİD’in başını çektiği teröristlerin Suriye'deki geniş çaplı saldırısının ardından fiilen bu ülkeye karşı bir dünya savaşı başlatıldı ve bölgede, hatta dünyada, tehlikeli Amerikan terörü projesine karşı Suriyelilere yardım eden yalnızca birkaç ülke kaldı.

Herkes biliyor ki, İran'ın ve başta Hizbullah olmak üzere bölgedeki direniş gruplarının Amerikan terör planına karşı askeri desteği olmasaydı, tüm bölge sonuçları bilinmeyen yıkıcı bir krize girecekti. Suriye krizi aslında bu süreçten gururla çıkmayı başaran direniş ekseni için büyük bir sınavdı. ABD ise bu komployla direniş eksenini yok etmeyi umuyordu.

Siyonist rejim, bu çalkantılı dönemde Gazze Şeridi'nde bir dizi acımasız savaş başlatıyor ve direnişe karşı ‘savaşlar arası savaş’ stratejisini uyguluyordu. Bu süre zarfında Gazze Şeridi'ndeki Filistinli gruplar, diğer direniş gruplarının desteği olmadan Siyonist düşmanla savaşmak zorunda kaldı ancak buna rağmen İsrail, Filistin direnişine ve tüm direniş eksenine karşı hedeflerine ulaşamadı.

Aksa Tufanı aynasında direniş ekseni

Burada şunu da belirtmeliyiz ki, 2012 yılındaki Suriye kriziyle eş zamanlı olarak Filistin Hamas hareketi ile bu ülkenin hükümeti arasında görüş ayrılıkları ortaya çıktı ve Hamas'ın Şam'daki ofisleri kapandı. Siyonistler ve Amerikalılar bu olayı bölgedeki terör krizinden hedeflerini gerçekleştirmenin başlangıç ​​noktası olarak görüyorlardı ancak birkaç yıl sonra sayfa tekrar değişti ve Amerika-İsrail ekseninin hesapları alt üst oldu. 2022'de Hamas hareketi ile Suriye hükümeti ilişkilerini yeniden başlattı ve bu sefer aralarında daha güçlü bir bağ kuruldu; Direniş ekseninde birlik, beraberlik ve koordinasyonu derinleştiren bir bağ.

Bilgiler şunu gösteriyor; ABD ve Siyonist rejimin beyanlarının aksine, Ekim 2023'te Aksa Tufanı operasyonunun gerçekleştirilmesi kararı tamamen Filistin'in kararıydı ve Filistin direnişi bu operasyonu gerçekleştirmeden önce diğer direniş gruplarına danışmadı. Ancak diğer direniş ekseni gruplarının da Filistin halkına ve direnişe destek çerçevesinde hızla bu mücadeleye katılması bu eksenin ne kadar birlik ve beraberliğe sahip olduğunu gösterdi.

Gazze'ye destek cephesinde direniş eksenine bağlı grupların kararlı ve sürekli varlığı, Siyonistlerin yaklaşık bir yıl sonra bu savaşta hedeflerinden birine bile ulaşamamasına neden olan en önemli faktördür.

İsraillilerin yerinden edilme olgusunun ortaya çıkması da bunun bir sonucudur. Özellikle Hizbullah'ın işgal altındaki Filistin'in kuzey cephesini İsraillilerden tamamen boşaltmasının ardından, direniş gruplarının saldırı korkusu nedeniyle Siyonistlerin ilk kez yerlerinden edilmesi.

Direniş ekseninde oluşturulan genel prensip, bu eksendeki herhangi bir gruba saldırmanın direniş ekseninin tamamına saldırmak anlamına geldiğidir. Dolayısıyla herkesin her savaşta birbirinin yanında olma görevi vardır. İşte bu nedenle Lübnan'ın güney cephesindeki Hizbullah, Aksa Tufanı saldırısından bir gün sonra, yani 8 Ekim 2023'te savaşa katılacağını duyurdu. Çektiği onca zorluğa ve feda ettiği şehitlere rağmen hâlâ kararlılıkla sahada yer alıyor ve Siyonistlere yönelik ezici operasyonlarıyla Gazze'de halkın ruhunu ve Filistin direnişini güçlendiriyor.

Hizbullah'ın ardından Yemen'in Ensarullah hareketi de ABD-Arap saldırgan koalisyonuyla 9 yıldır sürekli savaş halinde ve halen düşman kuşatması altındadır. 19 Ekim'de Aksa Tufanı savaşına resmen katılmıştır ve aynı ayın 30'unda Irak direnişi bu savaşta diğer direniş gruplarıyla birlikte olduğunu açıklamıştır. Siyonist düşman Gazze'ye yönelik saldırılarını durdurmadığı sürece bu düşmana yönelik operasyonlar devam edecektir.

Direniş Ekseninin Aksa Tufanı’na katılımının ardından bölgede ‘dehşet dengesi’

Tüm direniş gruplarının Siyonist düşmana karşı mevcut savaşta belirledikleri açık ve ortak hedef, Filistin direnişinin başarısızlığa uğramasına hiçbir koşulda izin vermeyecekleridir. Dolayısıyla şahit olduğumuz tüm zorluklara rağmen, değerlendirmeler direniş gruplarının Aksa Tufanı savaşına katılmasının tüm bölgedeki güç dengeleri üzerinde uzun vadeli etkiler yaratacağını gösteriyor. Özellikle de Arap remi sistemlerinin kendisini yalnızca Amerikan-Siyonist eksenine karşı felç etmekle kalmayıp aksine kasıtlı bir şekilde bu ekseni destekliyor ve hatta İsrail'in mevcut savaşta yenilgisinden endişe ediyor.

Hiç şüphe yok ki Siyonist düşmanla devam eden savaşın asıl yükünü Filistin halkı ve Gazze Şeridi'ndeki direniş çekiyor ve bugün direniş ekseninin oluşturduğu dayanıklılığın büyük kısmı onlara aittir. Filistin halkı bu savaşta 50.000'e yakın şehit, 100.000'e yakın yaralı vermiş, su ve yiyecek dahil her türlü temel yaşam olanaklarından mahrum kalmıştır.

Bu insanlar, benzeri görülmemiş insanlık karşıtı suçlara maruz kalmalarına rağmen yerinden edilmeyi ve topraklarını terk etmeyi kabul etmediler ve tarihe geçecek, Siyonist katilleri daha da rüsva edecek efsane bir dayanak kurdular.

Gazze'deki direniş grupları her taraftan kuşatılmışken mucizevi bir şekilde en son ve en gelişmiş silahlarla donatılmış Siyonist düşman ordusunu yaklaşık bir yıl boyunca yıpratma savaşı içinde tutmayı ve çaresiz bırakmayı başarmıştır. Öte yandan diğer direniş gruplarının rolünü de küçümsememek gerekir. Bu arada Hizbullah hem silah hem de can anlamında birçok fedakarlık yaparak düşmanın ordu kuvvetlerinin önemli bir bölümünü kuzey cephesine çekmeyi başardı. Böylece Gazze'deki direnişin omuzlarından büyük bir yükü almış oldu.

Lübnan direnişi, 250.000'den fazla Siyonist'in işgal altındaki Filistin'in kuzeyinden kaçmasına neden oldu ve kuzey cephesini İsrail için cehenneme çevirdi.

Öte yandan Yemen Ensarullah hareketi, Bab el-Mendeb boğazını Siyonist rejimin gemilerine veya bu rejime bağlı gemilere kapatarak ayrıca Eylat limanını kapattı ve böylece Siyonist rejime büyük bir ekonomik darbe indirmeyi başardı.

Ensarullah'ın Kızıldeniz'de oluşturduğu ve bu denizi herhangi bir şekilde bu rejimle bağlantısı olan İsrail gemilerine kapattığı denklemin yanı sıra, Yemen'in Tel Aviv'in kalbine yönelik füze ve drone saldırıları da çatışma denklemlerinde önemli değişikliklere neden olmuş ve psikolojik etkileri yüksek ve aynı zamanda Siyonistler arasında panik yaran bir denklem yaratmış, direnişçilerin moralini de artırmıştır.

Irak direnişi Amerika ve İsrail için sürekli bir zorluk haline geldi ve ABD'nin tekrarlanan komplolarına rağmen işgal altındaki toprakların derinliklerindeki Siyonist düşmana karşı operasyonlarını sürdürüyor.

Dolayısıyla Siyonist rejim, artık tamamen direniş cepheleri tarafından kuşatıldığı ve çıkış yolu göremediği eşi benzeri görülmemiş, uzun bir savaşa girdiği sonucuna varmıştır. Aslında İsrail'in bu savaşı kazanabilmesi için sadece Filistin direnişini değil tüm direniş eksenini yenebilmesi gerekiyor. Bu açıkça bu rejimin gücünün dışında olan bir şey.

Bu yorumlarla Siyonist rejimin bu çok cepheli savaş bataklığından çıkmak için ikiden fazla seçeneği olmadığı sonucuna varıyoruz: Ya Gazze'de direniş koşullarıyla ateşkesi kabul etmek ya da bölgede kendisinin yok oluşunun başlangıç ​​noktası olabilecek bir savaşa girmek.



Yeni yorum ekle