İki Devletli Çözüm Mü İhanet Mi?
Aksa Tufanı Operasyonu sonrası İşgalci Siyonist İsrail Rejiminin Gazze’de 7 aydır gerçekleştirdiği yıkım ve soykırım Filistin topraklarında iki devletli çözüm tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.
Welayet News - İşgalci Siyonist Rejim tarafından ilan edilen hedeflerin hiçbirine ulaşılmamasının ardından İşgalci rejimi destekleyen emperyalist ülkeler ve Filistin meselesine, Gazze halkına ihanet eden Arap ve Müslüman liderler tarafından şiddetli bir şekilde dile getirilen iki devletli çözüm ne anlama gelmekte? İki devletli çözümü dile getiren ülkeler ve liderler coğrafya bilgisine sahipler mi? Yoksa ihanet içeren bir planın uygulayan aparatlar mı?
67 sınırlarında iki devletli çözüm borazanlığı yapanlara gelmeden önce BM’nin 1947 sayılı kararını görmekte fayda var.
Siyonist işgalinin başlaması sonrası Birleşmiş Milletler'in 1947 Taksim Planı olarak bilinen 29 Kasım 1947 tarihli 181 sayılı kararına istinaden ilk kez Filistin toprakları bölünmüştür.
BM Genel Kurulu, Filistin Özel Komitesinin çoğunluğu tarafından sunulan bölme planını iki aylık yoğun müzakerelerin ardından 33 devletin lehte, 13 devletin ise aleyhte oy kullandığı 10 devletin ise çekimser kaldığı ikinci oturumunda 181 sayılı kararıyla kabul etti.
Söz konusu karar, İngiliz mandasının kaldırılması ve ordusunun tedricen geri çekilmesi ile Filistin topraklarının 3'e ayrılmasını öngörüyordu.
Arap devletinin kurulacağı bölüm, Batı Celil, Akka, Batı Şeria ile Aşdod'un kuzeyinden güneyde Refah kentine kadar uzanan güney sahili ve Mısır sınır şeridi boyunca uzanan çölün bir kısmını içine alan 11 bin kilometrekarelik bir alana tekabül ediyordu.
Yahudi devletinin kurulacağı bölüm ise Hayfa'dan Tel Aviv'e kadar uzanan sahil şeridi, Doğu Celil, Taberiye Gölü, işgal altındaki Filistin topraklarının kuzeydoğu sınırı ve Necef (Negev) Çölü'nü kapsayan 15 bin kilometrekareye yakın bir alandan oluşuyordu.
Kudüs ve Beytüllahim ile bunlara komşu diğer arazilerin yer aldığı 3. bölümün ise uluslararası vesayetle yönetilmesi öngörülüyordu.
Karar uygulanmamakla birlikte Siyonist rejim işgallerine devam etti ve 5 Haziran 1967'de çıkan savaş sonrası Doğu Kudüs’ü, Batı Şeria’yı, Sina Yarımadası ile Gazze Şeridini ve Suriye’nin Golan Tepelerini işgal etti.
BM 1967'de, 242 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile İsrail'i işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağırdı ancak Tel Aviv ilgili kararı günümüze kadar kabul etmeye yanaşmadığı gibi işgal, yıkım, göçe zorlama ve katliamlarına devam etti.
İşgalci Siyonist İsrail’in 75 yıldır işgal altındaki Filistin topraklarında uyguladığı Apartheid sistemi, orantısız şiddet, öldürme, ev yıkımları, tehcir, yerleşimci şiddeti ve Mescid-i Aksa'nın statüsüne yönelik ihlalleri sürerken 1947’deki BM kararı görmezden gelinerek 1967 sınırlarında iki devletli çözüm ile bölgede barış sağlama naraları atan devletlerin neye ve nereye hizmet ettiklerini sorgulamak gerekir.
Bununla birlikte 1967 sınırlarına göre kurulacak Filistin devleti üç parçadan oluşacak bir devlet olacaktır. Golan Tepelerinde bağımsız bir bölüm, Kudüs’ün içinde yer aldığı Batı Şeria bölgesinde bir bölüm ve Gazze’de bir bölüm şeklinde parça parça edilmiş bir devletten bahsedilmekte.
İşgalci Siyonist İsrail rejiminin ABD emperyalizminin desteği ile 75 yıldır mazlum Filistin halkına uyguladığı zulüm, soykırım, işgal görmezden gelinse bile; toprakları, evleri, hayatları ve yaşam hakları elinden alınan sivil halkın hakları yok sayılsa bile bu üç parçadan oluşacak devletin nasıl yönetileceği bu parçalar arasındaki bağlantının nasıl kurulacağı müphemdir ve gelecekte yeni çatışmalara gebe olduğu aşikardır.
Bu gerçeklik ayan beyan ortadayken Müslüman ülke liderleri nasıl olur da böyle bir planın uygulanması için emperyalizm ve siyonizmin maşası haline gelirler?
Son günlerde yüksek sesle dillendirilen 67 sınırlarındaki iki devletli çözüm önerisinde bulunanlar, Filistin halkının gasp edilmiş haklarını ne yapacaklar, üç parçalı devleti kime nasıl idare ettirecekler, siyonist işgalin duracağını nasıl garanti edecekler?
Yeni yorum ekle