Emirü'l-Mü'minin İmam Ali (a.s)'ın siyasi ahlak ilkeleri nelerdi? (2)
Yetkilileri korumak
Welayet News - Hz. Ali (a.s), her ne kadar ehil ve yetkin temsilcilerin seçimine ve toplum işlerini yönetecek yeterliliğe sahip kişilere görev vermeye özen göstermişse de, görev vedikten sonra da onları kendi hallerine bırakmazdı ve çeşitli yöntemlerle sapma tuzağına düşmelerini engellemeye çalışırdı. Bu yöntemlerden bazıları şunlardır:
Yol göstericilik
İmam Ali, liyakatli bir yetkilinin tarzını, yöntemini ve davranış biçimini rehberlik, öğüt ve nasihat kalıbında göstererek, yetkilileri iktidar yolunda var olan sapmalara karşı bilinçlendirirdi. Nitekim yetkililerine yazdığı mektuplar, güzel öğütler ve hikmetli nasihatlarla doludur.
Malik Eşter'e yazdığı bir mektupta, kendisine rehberlik ederek şöyle diyor:
“Ey Malik! Bil ki, ben seni, senden önceki adil ve zalim devletler tarafından yönetilen bir ülkeye gönderdim ve sen, senden önceki hükümdarların işlerine baktığın gibi, insanlar da senin icraatlarına bakacaklar ve senin onlar hakkında dediklerini onlar da senin hakkında diyeceklerdir... Allah'ın sana ne kadar affedici davranmasını istiyorsan sen de onlara öyle davran.
İnsanlarda kusur bulanlar sizden uzak durmalıdır. Dedikoducuları onaylamak için acele etmeyin; çünkü onlar, hayırhah ve nasihatcılar kılığında görünseler bile haindirler. Cimriyle meşveret yapmayın; zira seni iyiliklerden caydırır, fakirlikten ve yoksulluktan korkutur... Karakterli, özgün ve iyi geçmişi olan insanlarla, sonra cesur, cömert ve onurlu insanlarla ilişki kurun; çünkü bunlar iyiliğin odağıdırlar. İnsanlar arasında Allah katında en faziletli kişiyi yargılama işini yürütmesi için seçin.”
Hz. Ali (a.s), görevlendirdiği kimselere bu şekilde tavsiye ve nasihatlerde bulanarak onları olası sapmalara karşı korumaya çalışmıştır.
Yetkililerin finansmanı
Geçimleri güvence altına alınan yetkililer artık mali açıdan muhtaç olmayacaktır. Böylece şunun veya bunun eline göz dikmeyeceklerdir veyahut zenginler onları para ve servet yoluyla ayartıp kandırmak suretiyle siyasi emellerine ulaşmayacaklardır. İmam Ali (a.s) sorunları çözerek ve yetkililerin yaşamsal ihtiyaçlarını karşılayarak idari sistemin sağlığını garantileme gayreti içinde olmuştur.
Malik Eşter’e hitaben yazdığı ahitnamesinin başka bir bölümünde şöyle buyurmaktadır: “Sonra onlara (memurlara) bol erzak ver; çünkü bu, kendilerini ıslah etmesi için onları güçlendirecek ve kontrolleri altındaki mülklerde ihanetten kurtulmalarını sağlayacaktır.”
Sürekli denetim
İmam Ali, valilerine her zaman uzman, kararlı ve güvenilir kişilerin müfettiş olarak kamu görevlilerinin ve çalışanlarının çalışmalarını açık veya gizli olarak incelemelerini ve gözlemlediklerini valilere bildirmelerini tavsiye etmiştir. Nitekim Malik Eşter’e şöyle buyurmuştur: “Faaliyetlerini izleyin ve bu iş için dürüst, sadık ve gizli memurlar görevlendirin; çünkü işlerinin gizli bir şekilde gözetlenmesi ve denetlenmesi, onları insanlara karşı güvenilir ve hoşgörülü olmaya zorlar. Yardımcılarınızı ve yandaşlarınızı yakından takip edin. Eğer içlerinden biri hainlik yaparsa ve gizli memurların raporu bunu doğrularsa, o zaman bu kadar şahitlikle yetinip onu kırbaçlama cezasına çarptırın, yaptıklarından dolayı kazandığını ondan alın, onu zelil konumda tutun ve onu ihanet işaretiyle damgalayıp boynuna rezillik tasmasını takın.”
İstahar'daki valisi Münzir Bin Carud'a yazdığı mektupta şöyle yazmıştır: “ Bana gelen habere göre, devlet işlerini bırakmışsın, avcılık ve eğlenceyle uğraşıp, gezip tozuyorsun, Allah'a ve kamuya ait mallara ihanet elini uzatıp onları babanızın mirasıymış gibi yakınlarına veriyormuşsun. Allah’a yemin olsun! Eğer bu haber doğruysa, bütün yakınların ve ayakkabınıdaki toprak senden daha hayırlı olacaktır ve bil ki bu yaptıkların Allah'ın hoşuna gitmez ve Müslümanlara ihanettir.” Daha sonra İmam (a.s) onu cezalandırıp görevden azletmiştir.
Dürüste teşvik, suçluya ceza
Hz. Ali (a.s.) nasıl ki ehil ve dürüst kişileri istihdam etmeye ve onların eylem ve davranışlarını dikkatle takip etmeye özen gösteriyorduysa, diğer taraftan da valiliğinde doğru davranan valileri teşvik etmiş, işlerinde ihanet edenleri de ağır bir şekilde cezalandırmıştır. Nitekim Malik Eşter'e bu hususta şöyle buyurmuştur: “İyi bir adamla kötü bir adamı asla aynı kefede görmeyin; zira bu, iyi adamın iyilik yapma arzusunu azaltırken, kötü adamı da kötülük yapmaya teşvik eder. Her birine, yaptıklarına uygun bir karşılık verin.”
Yetkililerin denetimi
Hz. Ali, (a.s), yetkililerini gizliden veya açıktan denetlerdi. Bilindiği gibi Fars bölgesindeki yetkilisi olan Ziyad bin Ebih’in durumundan haber almak için onun yanına bir kişiyi gönderir ve iyice bir sorgulamadan sonra Ziyad’ın topladıklarının hesabını kendisine getirmesini emreder. Ziyad, denetlemek için yanına gelen memura yanlış rapor vermişti. İmam (a.s) başka memurları aracılığıyla kendi memuruna Ziyad’ın yanlış rapor verdiğini anladı. Bunun üzerine ona şu mesajı yazdı: “Ey Ziyad! Vallahi yalan söyledin ve eğer halktan aldığın haraç ve vergileri bize göndermezsen, dünyayı sana oldukça dar deriz ve en ağır şekilde cezalandırılsın.”
Halkçılık
Devletler materyalist ve dünyevi yöntemlerle, halkı gerçek manada hesaba katmadan, onların ilgisini kazanmak için her yolu denemeye çalışırlar. İmam Ali'nin yönetim siresi ve yöntemi ise, halka karşı manevi sevgi ve şefkat ile dolu olmak, onların ihtiyaç ve sorunlarıyla ilgilenmek ve Allah'ın kullarına hizmet etmeye çalışmaktır. Malik Eşter'e mektubunda şöyle yazdığını görüyoruz: “Tebaanıza karşı kalbiniz sevgi ve merhametle dolu olsun ve onları yiyilecek bir ganimet sayan yırtıcı bir canavar olmayın."
İmam Ali’ye göre, insanlara karşı nezaket ve şefkat, insanların kalplerini cezbetmede ve onları yönetmede önemli bir rol oynar ve hükümdarın insanların gönüllerinde taht kurmasını sağlar. Bu, İmam'ın (a.s) sıkı sıkıya bağlı olduğu ve devlet yönetiminde önemli bir ilke olarak kabul ettiği İslami bir prensiptir.
Ezilenlere özel ilgi
Her toplumda yoksullar, güçsüzler, sıkıntı içinde olanlar, baskı altında olanlar vardır. Böyle bir toplumda adalet, yöneticinin tüm insanlara aynı gözle bakmasını, aralarında hak ve imkân eşitliğini sağlamasını gerektirir.
İmam Ali (a.s) yönetim siresinde daima bu önemli prensibi göz önünde bulundurmuş ve bunu vurgulamıştır. Yetkililerine yaptığı nasihatların birinde şöyle buyuruyor: “Allah için alt tabakaları, yoksulları, muhtaçları, çaresizleri ve hastalık yüzünden yerden kalkamayanları gözetin.”
Eleştiriye açık olmak
Emir el-Mü'minin (a.s), doğruyu yetkililere açıkça beyan ederdi. Aynı zamanda doğru sözün ağırlığının kabul edilmesi gerektiğini vurgulardı. Zira doğru söz bir kimseye ağır gelirse, onunla amel etmesi kendisi için daha da zorlaşır. O, her durumda insanlardan kendisine hak sözü hatırlatmalarını, kendisini meşverete ve nasihata ihtiyacı olmayan biri olarak düşünmemelerini istemiştir: “Bana doğruyu söylemekten veya adilce meşveret vermekten çekinmeyin. Zira bana benden daha malik olan Allah, beni nefsime karşı korumadıkça, kendimi hata yapmanın üstünde görmüyorum ve işlerimde hataya karşı güvende değilim. Ben ve sizler yegane Rabbin memluku ve kullarıyız ancak. O, kendimize malik olmadığımız kadar bize maliktir.”
Elbette, İmam (a.s) iyi niyetli eleştirileri yapıcı olarak görse de, kişilerin kendi yöneticilerine yönelik bu eleştirilerinin adil yöneticilere karşı itaatsizliğe ve başkaldırıya yol açmaması gerektiği konusunda da uyarmıştır. Çünkü temelsiz muhalefetin, art niyetli eleştirinin neticesinde toplum yozlaşır, adil yönetici toplumu doğru yönetemez ve toplum rüşdüne ermez. Bu hususta şöyle buyuruyor: “Halkın afeti, yöneticilere karşı çıkmaktır.”
İmam Ali (a.s)’a göre, yapıcı eleştiriler yöneticilerin birçok sapma ve hatalarını düzeltebilir, toplumu ilerleme ve terakkiye doğru götürebilir. Bu nedenle sıkça yapıcı eleştirinin altını çizmiştir. İmam Ali’nin siresinde eleştiri ve nasihat yolu açık olmuştur. Üç halifenin 25 yıllık hükümdarlığı döneminde onlara bizzat birçok kez öğüt vermiş, yanlışlarını sert bir şekilde eleştirmiş ve kendilerine hayır ve selahın yolunu göstermiştir.
Hukukta eşitlik
İmam Ali (a.s) sarahaten şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Ben de sizlerden biriyim. Haklar ve vazifeler karşısında her birinizle eşitim.”
Bu hadis, herkesin toplumun imkânlarından yararlanmada eşit olduğunu ve görevler karşısında hesap vermenin gerekliliğini açıklığa kavuşturmuştur. Elbette İmam’ın (a.s) diğer sözlerinden de anlaşıldığı üzere, İslam toplumunun yöneticisi, haklar bakımından başkalarıyla eşit olmasına ve kendisini diğerlerinden daha hak sahibi görmemesine rağmen, görev bakımından kendisini topluma hizmet etme, hakkı üstün tutma ve adaleti tesis etme konusunda diğerlerinden daha fazla sorumlu ve yükümlü görür ve görmelidir. Bu nedenle valilerinden hayatlarını zenginlerle güçlülerle değil, toplumdaki zayıflarla ölçmelerini istemiştir.
Çev. Mehmet Gönül / Welayet News
Yeni yorum ekle