Siyonistlerin Savaşın İlk Hedeflerinden Adım Adım Geri Çekilmesi; Neden ve Nasıl?
Aksa Tufanı operasyonunun ilk günlerinden itibaren sözde ‘Hamas yok edilinceye kadar’ savaşın sürdürülmesini ana hedef olarak gören Siyonist rejim, aradan neredeyse 100 gün geçtikten sonra yavaş yavaş tavrını değiştirdi ve önceden ilan ettiği önceliklerini ve hedeflerini değiştirir.
Welayet News - Siyonist rejim, Aksa Tufanı Savaşı'nda ilk ilan ettiği hedeflerden geri çekiliyor. Bu işaretler açıkça belirtilmese de iki önemli sonucu ortaya koymaktadır: Birincisi öncelikle Siyonist rejimin yetkilileri ve komutanları arasındaki fark şu anda sahada oldukça belirgin, ikincisi ise savaşın aşınmasıyla birlikte bu görevliler ve komutanlar yavaş yavaş başlangıçtaki hedeflerden saparak daha kısa hedeflere doğru yöneldiler.
Netanyahu'nun tavrı değişti
Gelişme olarak değerlendirilmesi gereken ilk işaret, Netanyahu'nun ateşkese ilişkin konuşmasındaki değişikliktir. Savaşın ilk ayında Netanyahu, Hamas yok edilinceye kadar savaşın devam edeceğini iddia ediyor ve ateşkesi kabul etmeyeceğini söylüyordu. Ama birdenbire savaşın 37. gününde MBC ve CNN'e verdiği röportajda esir değişiminden ve Siyonist rejimin esirleri hakkında pek çok şey bildiğinden ama onlar hakkında konuşmak istemediğinden bahsetti. Bu süreç nihayet savaşın başlangıcından bu yana ilk dalga esirler anlaşmasına yol açtı ve son haftalarda diğer mahkumların bilinmeyen akıbetinin devam etmesi ve İsrail ordusunun bu kişileri bulmadaki başarısızlığıyla birlikte; Siyonist ve Filistinli tutukluların değişimi karşılığında çatışmaların durdurulması için perde arkası görüşmelerin devam ettiğini belirten haberler gelmeye başladı.
Mossad başkan yardımcısının açıklamaları
Kimliği yakın zamanda medyaya açıklanan Mossad'ın başkan yardımcısı Ehud Lavi bir röportajda şunları duyurdu: Savaş için iki hedef belirledik: Hamas'ı yok etmek ve esirleri geri almak. Bana göre ikinci seçeneğe odaklanıp ne pahasına olursa olsun onları evlerine geri getirmeliyiz.
Bu sözler şimdiye kadar gölge figür olan ve medyada sadece fikrini dile getiren birinin ağzından çıkıyor ve sonuç olarak bunun basit bir olay olmadığı söylenebilir. Çünkü her zaman üst düzey yetkililerin sözlerinden dönüş ve yaklaşım değişikliğine işaret eden görüşlerin dile getirilmesi ağır bir maliyet getirecektir. Ancak önemli bir konuma sahip ama adı bilinmeyen bir yetkilinin dilinden yaklaşım değişikliğini ifade etmek çok marjinal ve pahalıya mal olmayacaktır.
Siyonist rejimin önemli karar verici pozisyonlarından birini elinde bulunduran Lavi'nin açıklamaları, Netanyahu ve Siyonist rejimin savaş kabinesi üyelerinin sözlerinin tam tersidir. "Hamas'ı yok etme" seçeneğinden bahsetmiyor ve tüm dikkatini Siyonist rejimin tutsaklarının iadesine odaklıyor. Bu, yaklaşımda bir değişikliğe gittiklerini işaret edebilecek bir mesele.
Siyonist rejimin istihbarat servisi (Aman) başkanı Aharon Haliva’nın savaşın 38'inci gününde çalışanlarına yazdığı mektupta şunları söyledi: Saldırıyı önceden tahmin etme hedefimizde başarısız olduk, ancak şimdi tüm esirleri eve getirinceye kadar tam ilerlememize devam edeceğiz.
Haliva'nın ifadesiyle iki önemli nokta var: Öncelikle Esirlerin geri dönüşünü konuşmasının dönüm noktası haline getiriyor ve direniş saldırısını tahmin edemediğini itiraf ettikten sonra, esirlerin serbest bırakılmasını savaşın son noktası olarak tanımlıyor.
İfadelerdeki bu öne ve arkaya alma durumu bir güvenlik aygıtının başındaki kişinin çalışanlarına yazdığı mektubun metninde yer alıyor. Bu bir tesadüf ya da hata değil aksine, dolaylı bir yaklaşım değişikliğini kabul etmeyi anlatan bir kasıtlılık olduğu anlamına geliyor.
Sonuç olarak, Siyonistlerin Aksa Tufanı’nda aldıkları yenilginin ağırlığı nedeniyle, savaşta şu ana kadar somut bir kazanım elde edilemeden yaklaşımlarının değiştirilmesi, kamuoyunu onlara karşı harekete geçirebilecek çok ağır bir mesele gibi görünüyor.
Öyle görünüyor ki bu konu kamuoyu açısından normalleşmesi için ve Siyonist rejimin üst düzey yetkililerinin yaklaşım ve hedefleri değiştirdiğinden bahsettiğinde halkın arasında normal karşılanması için giderek daha alt düzey yetkililer tarafından daha düşük bir hassasiyetle dile getiriliyor. Elbette bunlar kamuoyunun acısına acı katmayacak bir edebi dille ifade edilecek.
Yeni yorum ekle