Ziyad Nahle: Filistin’i Açıkça Destekleyen Tek Ülke İran’dır/Özel Röportaj
Filistin İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri, “Dünyada İran gibi Filistin halkına desteğini ve direnişini açıkça ilan eden hiçbir ülke yok” dedi.
Welayet News - Filistin İslami Cihat Hareketi Genel Sekreteri Ziyad Nahle, el-Alam Haber kanalına verdiği özel röportajda, “Özgürlerin İntikamı” savaşından, Hamas hareketi ve diğer direniş gruplarıyla görüşmelerinden, İran'ın Filistin'i desteklemedeki rolünden ve direniş gruplarının işgalci Siyonist rejime karşı mücadelelerinden bahsetti.
İslami Cihad Hareketi Liderinin konuşmasının önemli başlıkları şöyle:
- Dünyada İran gibi Filistin halkına desteğini ve direnişini açıkça ilan eden hiçbir ülke yoktur.
- Bugün, birlik içinde olan ve kazanacak olan direniş eksenini güçlendirmek için Tahran'a geldik.
- İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanının huzurunda Hamas hareketi ile önemli bir görüşme gerçekleştirdik.
- Yakın zamanda İranlı yetkililerin de katılımıyla diğer direniş gruplarıyla ortak toplantılar yapılması bekleniyor.
- Siyonist rejimle mücadelede İsraillilerin yarısından fazlasını sığınaklara gönderebildik.
- Cenin’de dün yaşanan çatışma çok önemlidir. Çünkü bu çatışmada düşmanın 7 askeri aracı direnişin en asgari silahlarıyla devrildi ve bu önemli bir başarıdır.
- Direniş grupları arasında ulusal birlik istiyoruz ve bunu Siyonist rejime karşı zafer için önemli bir faktör olarak görüyoruz.
- Siyonist düşmana topraklarımızda yeri olmadığını ispat edeceğiz.
- Gelecek bizim ve bu topraklar bize ait ve onu tüm gücümüzle ve yeteneklerimizle savunuyoruz.
Röportajın tam metni ise şöyle:
El-Alam: İran’a ve el-Alam Kanalına hoş geldiniz, bizi onurlandırdınız.
En-Nahle: Konuşmamın başında el-Alam kanalının Genel Müdürü ve tüm yönetici ve çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum. Bu kanalın Filistin'deki direniş haberlerini yayınlama konusundaki rolünü takdir ediyoruz.
El-Alam Kanalının rolü çok önemliydi. Bu kanalın tüm Filistinli savaşçılar için yeri hep ayrıdır, buradan hepsini selamlıyorum.
El-Alam: Bu, Filistin davasına ve direnişine karşı en asgari görevdir, ikinci vatanınız İran'a hoş geldiniz, bu ülkeye ilk gelişiniz değil, son gelişiniz de olmayacak. Siz ve İslami Cihat Hareketi'nden bir heyet yaklaşık bir haftadır İran'dasınız ve İranlı yetkililerle görüştünüz, bu görüşmelerin önceki görüşmelerden farklı olduğunu düşünüyor musunuz, acaba yeni bir haber var mı?
Nahle: Tahran ziyaretim İslami Cihad hareketi ve Filistin halkının tüm güçleri ve Gazze Şeridi'ndeki direniş için çok önemli. Heyetin bir kısmı Gazze Şeridi'nden geldi ve hareketin bazı liderleri de bu heyete eşlik etti ve çok güzel karşılandık ve ülke yetkilileriyle, İran Cumhurbaşkanı ve İnkılap Lideri ile görüştük.’
Yakında İran'da diğer direniş gruplarıyla ortak toplantılar yapılacak
Bugün bir grup Hamas liderinin Tahran'a geldiğini ve onlarla İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü komutanlarının huzurunda görüştüğümüzü belirtmek isterim. Bu toplantı, İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin direniş gruplarına verdiği desteğin ve İslami Cihad hareketi, Hamas ve İran İslam Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerin gücünün bir göstergesi olan önemli bir toplantıdır. Bugünü bu ziyaretin en önemli günlerinden biri olarak görüyorum ve burada şunu hatırlatmak istiyorum ki, önümüzdeki günlerde diğer direniş gruplarının da bize katılmak üzere Tahran'a gelerek durumu değerlendirmek için bir toplantı yapmaları ve direniş ekseni liderleri tarafından ortak pozisyonların alınması bekleniyor.
El-Alam: Tahran'da direniş liderleri arasında bir toplantı yapılması mı bekleniyor?
Nahle: Evet doğru, bu, bölgedeki durumu değerlendireceğimiz önemli bir toplantı olacak.
El-Alam: İslam ülkelerinin yakınlaşması ve İran ile Suudi Arabistan arasındaki anlaşma ve bunun Filistin ve bölge konusundaki sonuçlarıyla ilgili olarak, bu toplantı şu anda ve mevcut denklemlerin gölgesinde neyi ifade ediyor?
Nahle: Bu toplantıların doğal bir rutini var. Ancak İran İslam Cumhuriyeti'ndeki bu kararlılık, güç ve varlıkla bu toplantının özel olacağını düşünüyorum. Bu toplantı, düşmana ve Filistin halkına, Filistin ulusunun Siyonist düşmana karşı mücadelede yalnız olmayacağına dair bir mesajdır. Bugün bu eksen Siyonist projeye karşı birliğini vurgulamaktadır ve gelecekte de bu görüşmenin olumlu yönlerine şahit olacağız.
El-Alam: Geçtiğimiz Mayıs ayında “Özgürlerin İntikamı” Operasyonu ile İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgaline karşı durdunuz, bunun içinden nasıl çıktınız ve bugün sahneye dayattığınız yeni denklemler nelerdir?
Nahle: Siyonistlerin Gazze Şeridi'ni işgalinin doğası ve İslami Cihad hareketinin hedef alınması herkes için açıktı. İsrail, İslami Cihat hareketini hedef aldığını ve liderlerini ortadan kaldırmak ve bu hareketin üç üst düzey liderini hedef alarak İslami Cihad’ın gücünü kırmak istediğini açıkladı. Halil Bahtani ve Şehit Ebu Muhammed el-Ganem de büyük şehitler arasındaydı. İsrail onları aileleri ve çocuklarıyla birlikte gece uçakla şehit etti, bu yüzden İslami Cihat hareketi büyük bir zorlukla karşı karşıya kaldı ve inisiyatif aldı ve “Özgürlerin İntikamı” savaşıyla karşılık verdi.
Bu savaşın en önemli özelliği, tüm direniş güçlerinin ve doğrudan hesap sorma sorumluluğunu üstlenen Kudüs Tugayları'nın desteğiyle İslami Cihad'ın bu savaşın asıl başı olmasıydı. Direnişin Siyonistlerin bu saldırısına yanıtı beş gün boyunca devam etti.
Siyonist rejimin tüm şehirlerine havan topları ve kısa menzilli füzeler atılarak ve Gazze sınırındaki tüm İsrail askeri üsleri hedef alınarak Kudüs Tugayları ve direniş güçlerinin kabiliyeti ve gücü herkese açıkça gösterildi.
El-Alam: İslami Cihat hareketi, "Özgürlerin İntikamı" savaşı sırasında bazı saha liderlerini kaybetti, ilk olarak, bu hareketin liderlerinin şehit edilmesi güvenlik sızması nedeniyle miydi? İkincisi olarak, bu hareket bu liderlerinin intikamını aldı mı?
Nahle: İsrail, Gazze Şeridi'nde olup biten her şeyi sosyal medya, telefon, İHA ile gözetleme ve daha birçok yöntemle 24 saat izliyor. Bu yüzden liderlerin şehit edilmesini bir güvenlik ihlali olarak görmüyorum, çünkü ilk saldırıda bu liderleri hedef aldı, ardından bir sonraki adımda Mısır ile ateşkes yapmayı kabul etti. Daha sonra direniş liderlerini ve ailelerini hedef aldı.
Burada temel ve önemli olan konu şu ki, direnişin birkaç lideri ve komutanının veya herhangi bir başka grubun veya siyasi gücün şehit edilmesi, direnişin belini kırmaz. Hele ki çok güçlü bir güçten ve tutarlı bir teşkilattan yüzlerce komutanı ve lideri olan Kudüs Tugaylarının askeri kolu gibi bir hareketten bahsediyorsak. Bir, iki, on, yirmi liderin şehit edilmesi direniş hareketlerinin belini bükemez.
İslami Cihad hareketi, Siyonist düşmana karşı direniş hareketi alanında çok fazla deneyime sahiptir ve unutmamak gerekir ki bugüne kadar yüzlerce şehit verilmiştir ve direniş devam etmektedir ve devam edecektir. Çünkü şehit vermek, direnişin devam etme gücünü güçlendiriyor. Filistin'in cesur ve dirençli halkı, binlerce askeri lideri ve mücahidi hayatta olduğu sürece hiçbir eylem direnişi kıramaz ve işgal altındaki topraklardaki direniş hareketleri de kesinlikle kırılmayacaktır.
El-Alam: Siyonist rejim, İslami Cihat hareketinin liderlerine yönelik suikastı kendi çıkarları için kullanmakta başarısız oldu mu?
Nahle: Düşman, bazı liderlerimize suikast düzenleyerek direnişi etkileyebileceğini düşünüyorsa, yanılıyor demektir. Öte yandan, biz, bazı liderlerin suikasta kurban gitmesinin, yola devam etmek için bize daha fazla kararlılık verdiğini söylüyoruz. Aradan bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ Filistin halkını tanımıyorlar. Tecrübe, Filistin direnişi yolunda yüzlerce insanın şehit olduğunu, ancak Filistin ulusunun ayakta kaldığını ve direnişin devam ettiğini söylüyor. Filistin halkı, kardeşlerimizin şehit olmasına rağmen direniş yolunun devam ettiğini her gün savaşçıları ve komutanlarıyla ispatlamıştır. İslami Cihat hareketinde veya herhangi bir direniş hareketinde bir komutanın şehit olması garip değildir, bu tahmin edilebilir, biz bu konuya sanki her zaman oluyormuş gibi bakıyoruz. Dolayısıyla alternatiflerimiz ve alternatif planlarımız var. Bu nedenle, savaş öncesi ve savaş sırasında şehit olan tüm liderlerin her zaman şehitler listesinde yer almasına ve şehit gibi yaşamasına ve şehit olmasına şaşırmayın. Şehadet bizi güçlü kılar, hayatımızın bir parçasıdır ve bizim için sürpriz değildir.
El-Alam: “Özgürlerin İntikamı” savaşında Kahire açıkça arabuluculuk hattına girdi, o dönemde Mısır size hangi garantileri verdi? Acaba direnişin silahları konusunu gündeme getirdi mi?
Nahle: Her şeyden önce ateşkes hattına giren tek ülke Mısır değildi ama ABD devreye girerek Mısır'a baskı yaptı ve Katar'dan, Birleşmiş Milletler'den ve birçok güçten müdahale etmesini istedi. Hatta Mısırlılar Hizbullah ile temasa geçerek, İslami Cihat'tan olumlu bir yaklaşım benimsemelerini istemeleri yönünde baskı yaptılar, bu da bu savaşta önemli gelişmeler olduğu anlamına geliyor.
El-Alam: Hizbullah'ın bu talebe yanıtı ne oldu?
Nahle: Hizbullah, İslami Cihad ile konuştuğunu ancak İslami Cihad Hareketi Genel Sekreteri ile temasa geçmek istediğini ve benimle görüşmek için Hizbullah'ın kardeşleri ve ayrıca Hamas’ın Doha'daki kardeşleriyle temasa geçmekten başka bir yol bulamadıklarını söyledi.
İsrail'in isteği ve ısrarı üzerine birçok grup sıraya girdi. Ancak İslami Cihad hareketi, birinci ve ikinci gün ateşkesin uygun olmadığı kanaatine vardı. Ayrıca İsrail'in uyması gereken yükümlülükler de vardı ve sivilleri öldürmemeyi ve evleri hedef almamayı taahhüt etmeliydi. İslami Cihat hareketinin açıkça dayattığı metni İsrail kabul edene kadar bu müzakereleri sürdürdük.
Asıl amaç budur ve bunun siyasi boyutu da vardır. Bu görülmemiş bir anlaşmadır. İsrail önce ateşkese uyacağını söylüyordu ama ateşkesi resmi olarak tanımadı. Filistin tarafı, Mısır tarafına, metinle çelişen her türlü formülü reddettiğini söyledi ve bundan sonra İsrail, ateşkesi ve sivilleri veya evleri hedef almama taahhüdünü kabul etti.
El-Alam: Acaba direnişin şartlarıyla anlaşmaya varıldığı söylenebilir mi?
Nahle: Öncelikle, bu anlaşmanın eşi benzeri olmadığını söylüyorum. İsrail'in her an anlaşmayı ihlal edebileceğini biliyoruz. Ancak yabancı çevrelerin anlaşmaya varılması konusundaki ısrarı, acelesi ve vurgusu, İsrail'in ateşkes istediği yönündeydi, İsrail, sivilleri hedef alarak ateşkes sağlanana kadar direnişi baskı altına almaya ve İslami Cihat hareketini savaş alanını terke etmeye ve silahlarını bırakmaya zorlamaya çalıştı.
El-Alam: Bazı insanlar sizi, Özgürlerin İntikamı savaşında elde ettiğiniz denklemlere ve ondan önce Kudüs’ün Kılıcı savaşında ve sahaların birleştirilmesinde elde ettiğiniz başarılara rağmen, mesela Mescid-i Aksa'ya ve Batı Şeria'ya yapılan saygısızlık gibi konular olmak üzere işgal rejimine daha kapsamlı şartlar dayatmadınız diye suçlayabilirler. Neden konu Gazze Şeridi'ne odaklanıyor?
Nahle: Eğer yapabilseydik, bu şartları da dayatırdık. Direnişin her aşamada daha da ileri gidebileceğimiz bir güce ulaştığına dikkat etmeliyiz. Ama her zaman yapamayız. Düşmanla sürekli bir savaş halindeyiz ve İsrail'e baskı kurabileceğimiz ölçüde bu şartları dayattık.
El-Alam: Bu yani her aşamanın kendi hesapları olduğu anlamına mı geliyor?
Nahle: Evet, her aşamanın kendi hesapları, imkânları ve kabiliyetleri var, mesela şu anda direnişin İsrail'den daha güçlü olduğunu söylemiyorum ama direniş hareketinde İsrail'in içinde var olan koşulları ve baskıyı kullandık.
Bazen Siyonist düşmanı yendik diyoruz, abartmıyoruz ve İsraillilerin yarısından fazlasını beş günde sığınaklara götürebildik. Direniş hareketi olarak İsrail'de bu yönü kullandık, bu nedenle Gazze Şeridi'nin askeri sınırlarına havan toplarıyla komuta kontrol merkezleri kurduk, bu ilk defa oluyor.
Siyonist düşman için manevi değeri olan Tel Aviv'i hedef aldığımız gibi işgal altındaki Kudüs'ü ve birçok İsrail şehrini de hedef aldık. Bütün bunlar, düşman tarafında bir tür güvenlik hesabı ve İsrail'in yapısında psikolojik bir kırılma yarattı, bu yüzden bu yönden faydalandık.
El-Alam: Batı Şeria'da yalnız mısınız?
Nahle: Hayır. Tüm Filistinli gruplar aynı derecede varlar. Kimseyi dışlamıyoruz. Kollarımız her zaman herkese açık. Direnişi sahada milli birliği güçlendirmeye davet ediyorum, siyaset peşinde değilim ama tüm direniş güçleri arasında sahada milli birlik istiyorum, çünkü bu, düşmana karşı zafer için önemli bir faktördür.
Bugün silahlı bir düşmanla karşı karşıyayız ve direnen bir millet olmalıyız. Siyaset tartışmak istemiyoruz, kalıcı zafer için ilerlemek zorundayız.
El-Alam: İşgalci rejimin yerleşim sürecini hızlandırdığını ve yerleşim projelerinin onaylanma sürecini kısalttığını biliyorsunuz, Filistin vatandaşı bir siyasetçi, Batı Şeria'daki yerleşim tehdidine karşı ne yapabilir?
Nahle: İşgalciler, Batı Şeria'daki yerleşim inşaatlarını hızlandırmak ve her şeyi kontrol etmek istiyor. Şimdi Netanyahu hükümeti bu süreci hızlandırmak istiyor, ancak zamanla, tüm ihtilaflara rağmen İsrail hükümetlerinin elinde bir proje olduğunu ve bunun tüm Batı Şeria üzerinde tam kontrol olduğunu anlayacağız.
Şimdi bu projeyle karşı karşıyayız ve direnişe devam etmekten başka çaremiz yok. Bazı siyasi grupların güvendiği tüm projeler başarısız oldu. Şimdi sahadaki direniş grupları birlik oldular ve direnmeye devam edecekler ve inşallah bu direnişle sahada yeni gerçekler yaratarak Siyonist düşmana ülkemizde düşmana yer olmadığını ispat edeceğiz. Bu da büyük fedakârlıklar gerektirir ve mücadele, yiğitlik, sebat ve yiğitlik ister.
Filistin'in birliğinin ve tüm Filistin halkının saha birliğinin bu işgale karşı koymanın temeli olduğunu bir kez daha vurguluyor ve Allah'ın izniyle bunun için durmadan çalışıyoruz.
El-Alam: Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesi ve zaman zaman yaşanan saygısızlıklarla ilgili olarak, bu meseleyi önleme ve bununla mücadele planınız nedir?
Nahle: Kudüs yıllardır İsrail'in işgali altındadır. Siyonist rejim ordusu ve yerleşimciler işgal altındaki Kudüs'e saygısızlıkta bulunuyorlar ve elbette tepkiler ve kınamalar var. Yerleşimciler her gün Mescid-i Aksa'ya saygısızlık yapıyor. İsrail'in Kudüs'ü ve Batı Şeria'yı işgal ettiği gerçeğinin farkına varmalıyız. Direniş mensupları olarak bize düşen ise, işgalcileri Cenin'den, Kudüs'ten ve tüm Filistin şehirlerinden çıkarana kadar bu işgale karşı mücadele etmektir.
Önümüzde büyük zorluklar var, ancak sahada direniş var. Filistin halkı da oradadır ve direnecek ve Mescid-i Aksa’yı savunacaktır, dolayısıyla günlük olarak karşılaştığımız zorluklar var. Filistin halkı da her gün Siyonist düşmana karşı fedakârlık yapmaya ve mücadeleye hazır olduğunu kanıtladı.
Bugün Tahran'da şunu söylüyoruz ki Beyrut'tan Tahran'a, San’a'dan Irak'a, Gazze'den Filistin'e uzanan direniş eksenini güçlendiriyoruz. Önce birliğimizle kazanacağız, cesaretle kazanacağız diyoruz. Sahaya yeni gerçeklikler dayatıyoruz. Tüm güçlerin düşmanı olsa da geleceğin bize ait olduğuna eminiz. Biz bu toprakların sahibiyiz ve onu savunmak için her şeyi feda etmeye hazırız.
El-Alam: Gazze harekâtının sonuçlarından ve kazanımlarından yararlandınız, Batı Şeria'nın kazanımlarından da faydalanabilir misiniz? Cenin'deki direniş bile Siyonist rejimin askeri araçlarına pusu kurarak başarılar elde etmiş, bu rejimi korkutmuş ve bu rejimin askerlerini kurtarmak için çatışma bölgesine Apaçi helikopteri göndermesine neden olmuştur. Cenin'de yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu yeni direniş taktiğinde hangi mesaj gizli?
Nahle: Cenin'de yaşananlar, sahaların birliği çağrısı doğrultusunda ve Özgürlerin İntikamı operasyonunun bir uzantısıydı. Bu vesileyle Cenin taburunun kahraman savaşçılarını tebrik ediyorum. Onlar, savaşta ve direniş için yeni ufuklar yaratmada cesaretlerini ve güçlerini kanıtladılar. Çıplak elleriyle el bombaları yapan ve savaş alanında ciddi ve köklü değişikliklere neden olan Cenin taburundaki mühendislik birimine de teşekkür etmek istiyorum. Bu değişiklikler çok önemli. Cenin kampındaki savaş en büyük ve en önemli olaydır. Bu operasyonda Siyonist rejimin 7 askeri aracı devre dışı bırakıldı ve bir tanesi de tamamen imha edildi. Bu etkileyici zafer ve başarı, çok az direnişle elde edildi. Şu anda Filistin halkının Siyonist orduya karşı direnişinin ayırt edici özelliği bu cesarettir.
El-Alam: Bugün, Cenin neden bu zaferlerin odak noktası oldu? Bu alan birkaç yıl öncesine kadar çok gündemde değildi. Direnişin hareket ve operasyonlarında nesnel ve köklü bir değişime şahit oluyoruz. Batı Şeria'daki işgalci rejime karşı mücadeledeki bu önemli değişim ve gelişmelerin temelinde yeni bir denklemin kurulduğu söylenebilir mi?
Nahle: Bugün Siyonist rejimle savaşımız açık ve gerçek bir savaştır ve Batı Şeria'daki tüm direniş güçleri Siyonist rejime ve bu rejimin Batı Şeria'da genişleyen yerleşim birimlerine karşı mücadelede sabit bir bakış açısına sahiptir ve biz tüm gücümüzle bunun karşısındayız.
El-Alam: Halk tabanının önemini ve direniş güçlerinin birliğinin ve genel olarak direniş ekseninin ve alanların birliğinin önemini açıklar mısınız? Filistin ulusal güçlerinin birliği, ihtilafların ve bölünmelerin sona ermesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu mesele henüz meyvesini vermedi ve mevcut fırsat olması gerektiği gibi kullanılmadı.
Nahle: Filistin'de bölünmelerden bahsetmek istemiyorum, her şeyden önce Filistin halkı, Kudüs'ün ve Filistin topraklarının savunulması konusunda aynı duygu ve pozisyona sahiptir. Bazı siyasi farklılıkların olduğu doğrudur ve direniş ve mücadele alanında birleştiğimizi ve bu birlikteliğin mücadele alanında siyasi birliğe yol açacağını açıklıyoruz. Bugün Cenin'de şahit olduğumuz şey, direniş birliğidir ve bu birliği siyasi alanlara da yayacağız. Filistin halkı Filistin topraklarında hakkını talep ediyor ve bu hakikat devam ediyor. Siyasi farklılıkları bir kenara bırakıp sahaların birliğini ve Siyonist rejime karşı mücadeleyi vurgulamak daha doğru. Tüm direniş grupları ve onların halk tabanı eşit derecede önemlidir ve bu, Siyonist rejime karşı mücadelede ana noktadır. Arap ve İslami halk tabanı Filistinli savaşçılar için çok önemlidir ve gördüğünüz gibi bugün Tahran'dayız ve Tahran, tüm bölgedeki ABD politikalarına karşı mücadelede gücünü kanıtlamış güçlü direniş üslerinden biridir ve Filistin ulusuna ve direnişine desteğini cesurca ilan etmiştir. Oysa dünyanın hiçbir ülkesi Filistin ulusuna desteğini bu kadar cesur ve açık yüreklilikle ilan edememiştir.
Filistin milleti ve tüm direniş güçleri, İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin milletini desteklediğini ve ona siyasi, mali ve askeri destek sağladığını ilan ediyor. Filistin direniş güçleri de bölgede Hizbullah ve direniş ekseni ile birliklerini açıklıyor.
Dolayısıyla yeni ve çok önemli bir aşamayla karşı karşıyayız ve direniş, Siyonist plana karşı büyük zaferler kazandı ve Allah’ın yardımıyla kazanacağız ve zaferin çok yakın olduğuna inancımız tamdır.
El-Alam: Direniş ekseninin liderleri yakında Tahran'da toplanacak. Direnişin gelişmelerin düzeyine, bölgesel ve uluslararası denklemlere göre yeni bir planı var mı?
Nahle: Tüm bu toplantılar, direniş gruplarının Siyonist düşmana karşı birliğini vurguluyor ve konu, imkânların tamamlanmasıyla ilgili ve bu bağlantı ve temaslar, direnişin hayatta kalması için gerekli gücü sağlıyor.
Siyasi, askeri ve güvenlik meselelerini her boyutuyla konuşuyor ve istişare ediyoruz, bu nedenle direniş güçlerinin bir araya gelip, aralarında konuşup müzakere etmesi başlı başına büyük bir başarıdır. Bu görüşmenin olumlu yansımalarının olacağına ve etkilerinin Arap ve Müslüman milletler arasında tüm bölgede belirgin olacağına inanıyorum. Elbette bu görüşme ilk görüşme değil, daha önce başka görüşme ve toplantılar da oldu ama bu aşamada bu görüşme çok önemli ve özel bir görüşmedir. Çünkü Özgürlerin İntikamı operasyonu ve Cenin’deki dünkü savaş sonrasında yapılacaktır. Aslında sanki kader iş başında ve tüm faktörler kendi içinde ayarlanıyor ve tüm meseleler kendi kendine düzene giriyor. Biz tüm eksenlerde var gücümüzle mücadeleye devam edecek ve tüm direniş ekseniyle yan yana olacağız. Tüm eksenlerdeki diğer güçlerin varlığını memnuniyetle karşılıyoruz ve hep birlikte direniş eksenini oluşturuyoruz.
İslami Cihad, Hamas, Irak, Yemen ve tüm Filistinli gruplar olarak direniş eksenini oluşturduk ve zafere ulaşana kadar bu birliğe hepimiz inanıyoruz.
El-Alam: Siz birçok kez suikast ve fiziksel olarak yok edilmekle tehdit edildiniz.
Nahle: Onlar, belirli bir kişiyi değil, tüm Filistin ulusunu hedef aldılar. Bütün Filistinliler tehdit altında. Hiçbir şeyden korkmuyoruz. İsrail, direnişin tüm liderlerini tehdit etti ve artık 70 yaşımı geçtiğime göre hiçbir şeyden korkmuyorum. Bu uzun ömrün ardından şehadet benim için bir hediyedir.
Ömrümün 50 yılını direnişle geçirdim ve bugün 50 yıl sonra bir hediye bekliyorum ve şehit olmayı diliyorum. Ama bu maceraya atılacağım anlamına gelmiyor. Ama şehit olmaktan korkmuyorum. Şehadet, her Filistinli savaşçı için hizmetinin sonunda elde ettiği bir onur madalyasıdır. Şehit olmaktan endişe duymuyoruz, mücadeleye ve direnişe devam ediyoruz ve şehitlerimizle ve savaşçılarımızla gurur duyuyoruz. Filistin'deki, Gazze ve Batı Şeria'daki tüm savaşçılara ve Batı Şeria'daki direniş taburlarına selam gönderiyoruz.
Yeni yorum ekle