Amerikalı Senatör: İran ve Çin Amerika'nın Düşmanıdır; İran'ın nükleer programı İsrail için varoluşsal bir tehdittir
Güney Karolina eyaletinden Cumhuriyetçi senatör verdiği bir röportajda Suudi Arabistan'ı Tahran ve Pekin'e yaklaşması konusunda uyardı ve ABD'nin İran ve Çin'i düşman olarak gördüğünü söyledi.
Welayet News - Suudi Arabistan'ı ziyaret eden Güney Karolina Cumhuriyetçi Senatörü Lindsey Graham, Suudi Arabistan'ın İran ve Çin ile ilişkilerinde son dönemde yaşanan gelişmelere tepki gösterdi.
Lindsey Graham, el-Arabiya kanalına verdiği röportajda, İran'ın nükleer programının ilerlemesinden ve bir anlaşmaya varmak için yapılan son müzakerelerden bahsetti.
"İran'ın nükleer programıyla ilgili müzakereler kötüleşmeye doğru ilerliyor"
ABD’li bu Cumhuriyetçi senatör şunları söyledi: ‘İran, İsrail'i yok etmeye ve Amerika'ya saldırılar düzenlemeye çalışıyor. Enerji üretimi için bir nükleer program değil, bir nükleer silah programı istediklerine inanıyorum. İran atom bombası yapmaya çalışıyor ve otoriter bir dini ordusu var. İsrail'i yok etmeye ve bize karşı saldırılar düzenlemeye çalışıyorlar.’
İran İslam Cumhuriyeti, nükleer programını yalnızca barışçıl amaçlarla sürdürdüğünü ve nükleer silah üretme niyeti veya planı olmadığını defalarca ifade etmiştir. İran, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması'nın (NPT) bir üyesidir ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu müfettişleri İran'ın nükleer tesislerini düzenli olarak ve hatta diğer ülkelerden daha fazla ziyaret etmektedir.
Suudi Arabistan'da çok fazla uranyum var
Kuzey Karolina’nın bu Cumhuriyetçi senatörü, Suudi Arabistan'ın bir nükleer santral inşa etme niyetinden bahsetti ve şunları söyledi: ‘Suudi Arabistan enerji üretimi için bir nükleer program gerçekleştirmeye çalışıyor ve bunu kendi enerji kaynaklarını çeşitlendirmek ve ekonomisini modernize etmek için yapıyor. Suudi Arabistan'da çok fazla uranyum var ve çıkarılıp yerel ihtiyaçlar için kullanılabilir. Barışçıl bir nükleer program, iklim değişikliğiyle mücadele etmenin çözümlerinden biridir.
İran'ın nükleer programı İsrail için varoluşsal bir tehdittir
El-Arabiya muhabiri bu Amerikalı senatöre, “İran ile yapılan anlaşma öldü diyebilir miyiz?” diye sordu ve Lindsey Graham şöyle yanıt verdi: ‘Başkan Biden'ın yönetiminde bu anlaşmanın öldüğünü söyleyebilir miyim bilmiyorum. İran'ın barışçıl nükleer enerji elde etmesine bir itirazım yok ama zenginleştirmelerine katılmıyorum çünkü onlar (İran) Amerikan yasalarına göre terörizmin en büyük sponsorudur.
Atom bombasının üretimi nasıldır? (Atom) bombasının yapımı, barışçıl durumundan yavaş yavaş silah yapımına geçebilen zenginleştirme programının varlığıyla yapılır. Onlar, %60 zenginleştirmeye sahiptirler. Barışçıl amaçlı zenginleştirme %5 civarında ama İran %60 zenginleştirmeye ulaştı ve %90'a ulaşır ulaşmaz ellerinde bomba olacak. Ama İsrail bunun olmasına izin vermeyecek ve burada askeri bir çatışmanın eşiğindeyiz, bu yüzden buraya gelip Suudi Arabistan'daki arkadaşlarıma İran'ın nükleer programının onlar için bir sıkıntı, İsrail için varoluşsal bir tehdit olduğunu bildirmek istedim.’
Viyana yaptırımlarının kaldırılmasına yönelik müzakerelerin son turu geçen Ağustos ayında Viyana'da yapılmıştı ancak bu görüşmeler o zamandan bu yana kesintiye uğramıştı. Analistler, Biden yönetiminin geçtiğimiz aylarda Nükleer Anlaşmaya dönme konusundaki isteksizliğine Siyonist rejimin baskısı, kongre ile anlaşmazlıklar ve ABD'deki iç sorunlar gibi bazı faktörlerin neden olduğunu söylüyor.
Batılı ülkeler, İran'ın ülke çıkarlarında ısrar etme direncini medya-propaganda savaşı başlatarak kırmaya çalışıyor.
İran İslam Cumhuriyeti, yaptırımların kaldırılmasına yönelik müzakerelerde, yaptırımların kaldırılmasının doğrulanması, Nükleer Anlaşmanın kalıcılığına ilişkin garantiler alınması ve Atom Ajansı'nın koruma önlemleri iddialarının kaldırılmasını temel talepleri haline getirdi ve İran, bazı kısıtlamalar karşılığında İran milletine somut ekonomik faydalar getiren ikili bir anlaşmaya dönmeyi mantıklı ve kabul edilebilir olarak görüyor.
Graham, el Arabiya kanalına verdiği röportajın devamında şunları söyledi: ‘Suudi Veliaht Prensi'nin gerçekleştirmeye çalıştığı konular, barışçıl bir nükleer program ve ABD ile bir serbest ticaret anlaşması yapma isteğidir ve ben bunun her iki ülke için de büyük ortak çıkarlarının olacağına inanıyorum ve bu, Suudi Arabistan'ın ekonomik durumundaki iyileşmenin gölgesinde ve 2030 vizyonuna dayalı olarak, rakiplerin Suudi Arabistan'a ortak yatırım yapmasına olanak tanıyor.
Suudi Arabistan'ın Çin ve İran ile ilişkilerini anlamaya çalışıyoruz
El-Arabiya muhabiri bu röportajın devamında şunları söyledi: “Suudi Arabistan ile olan bu ziyaretler, iletişimler ve çabalar, ilişkileri güçlendirmeyi ve hala burada olduğunuzu ve kalmak istediğinizi ve dost ve müttefik olduğunuzu mu göstermeyi amaçlıyor?”
Lindsey Graham şöyle yanıt verdi: ‘Çin ve İran ile olan ilişkilerinizi anlamaya çalışıyorum ve tanık olduğum gelişmeler karşısında çok şaşırdığımı ve ilişkilerimizde bir sonraki aşamaya geçme fırsatı olduğunu söylemek için buradayım.’
Çin'in yuanı dolarla değiştirme girişimi ABD için acı bir darbedir.
Graham sözlerine şöyle devam etti: ‘Çin'in petrolünüzün en büyük ithalatçısı olduğunu ve müşterilerinizi mutlu etmeniz gerektiğini anlıyorum, ancak Çin yuanını dolarla değiştirmeye çalıştı ve bu Amerika'ya acı bir darbe vurmak gibidir ve ben, Amerika'nın doları savunacağını söylemek için buradayım
Suudi Arabistan, Rusya ve Çin ile Singapur'da ortak bir savunma anlaşmasına girerse, Riyad'ın Washington ile ilişkilerini iyileştirmesi zor olacaktır.
İki noktaya açıklık getirmek istiyorum. Yeni Suudi Arabistan'ın hikâyesini anlatabilecek senatörlerden biri olmak istiyorum ve sonbaharda daha fazla yetkiliyle Riyad'a dönmek istiyorum. Umarım ticari ilişkilerimizi güçlendirerek birbirimizle serbest ticaret anlaşması imzalarız ve birbirimizle stratejik savunma ilişkileri kurarız.’
Amerika, İran ve Çin'i düşman olarak görüyor
Lindsey Graham şu ifadelerde bulundu: ‘Ancak burada kendi çıkarlarımızın da olduğunu söylemek için buradayım ve İran ve Çin konusunda Amerika her iki ülkeyi de düşman olarak görüyor. Covid Çin'den geldi ama yalan söylediler ve ekonomimizi mahvettiler.’
Yeni yorum ekle