İMTİHAN, DİRENİŞ VE ZAFER: AHZAB SAVAŞI
Bu savaşın en büyük semerelerinden biri de Müslümanlar arasında bulunan münafıkların gerçek yüzlerinin ortaya çıkmış olmasıdır.
İMTİHAN, DİRENİŞ VE ZAFER: AHZAB SAVAŞI
Welayet News - "Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi." "Hani size hem üst tarafınızdan hücum etmişlerdi, hem alt tarafınızdaki yerlerden ve hani gözler yılmıştı ve korkudan yürekler, ağızlara gelmişti ve Allah hakkında çeşitli zanlara kapılmıştınız." "İşte orada, inananlar, bir sınanmaya uğratılmıştı ve adamakıllı da sarsılmışlardı."
Ahzab Gazvesi, Yahudi Beni Nadir kabilesinin Resulullah'a yönelik suikast girişimlerinin başarısız olmasından sonra vuku bulmuştu. Medine'den kovulan bu kabilenin reisleri diğer kabile reisleriyle de anlaşarak Mekke müşriklerine gitmiş ve birlikte ortak bir cephe oluşturma teklifinde bulunmuşlardı. Bunun üzerine, Ebu Süfyan komutasında 10000 kişilik bir ordu oluşturulmuş ve Medine üzerine yürümüşlerdi.
Resulullah bu haberi alır almaz ashabını toplamış meşveret etmişti. Selman'ın “Yâ Resûlallah! Bizim İran diyârında bir şehre düşman hücûm ettiği zaman, müdâfa için şehrin etrâfına hendekler kazılırdı.
Medîne’nin müdâfası için biz de hendek kazalım” teklifi kabul görmüştü. Resulullah, bizzat ashabıyla omuz omuza hendek kazmaya başlamıştı. Bir ara karşılarına büyük bir kaya parçası çıkmış ve Resulullah kendi eliyle onu üç vuruşta parçalamıştı. İlk kazmayı vurduğunda bir ışık yayılmış ve o Hazret: "Allahu Ekber! Şam'ın kırmızı köşklerini görüyorum" diye buyurmuştu.
İkinci vuruşta tekrara tekbir getirmiş ve "Kisra'nın (İran'ın) köşklerini görüyorum!" diye buyurmuştu. Üçüncü vuruşta tekrar bir ışık yayılmış ve o Hazret: "Allahu Ekber! San'a'nın kapılarını görüyorum. Bana Yemen'in anahtarları verildi" diye buyurmuştu.
Düşman ordusu, Medine sınırlarına vardığında hendekle karşılaşmış ve karşı tarafa geçemeyeceğini anlayınca başka hileler düşünmeye başlamıştı. İlk iş olarak Beni Kureyza Yahudilerine haber salmış ve işbirliği teklif etmişlerdi. Bu anlaşmaya göre Beni Kureyza, Müslümanları arkadan vuracaktı.
Kuşatma, bir ay kadar sürmüştü. Bir yandan Süfyanilerin ok yağmuru diğer yandan Yahudilerin içerden-arkadan saldırıları Müslümanları çok zor bir duruma giriftar kılmıştı. "İşte orada, inananlar, bir sınanmaya uğratılmıştı ve adamakıllı da sarsılmışlardı." Bu sınav münafıkların kendilerini açığa vurmalarına da sebep olmuştu: "Ve o vakit münafıklar ve kalplerinde bir hastalık bulunanlar diyordu ki, «Allah ve Resûlü'nün bize vaadetmiş oldukları boş bir vaad ve aldatmadan başka bir şey değilmiş meğer!»
Buna mukabil düşman ordusu arasında bulunan Nuaym Bin Mesud, karşı tarafa geçip Resulullah'ın huzuruna varmış ve bu hassas ortamda bir hizmette bulunmak istediğini söylemişti. Resulullah'ın yönlendirmesiyle Beni Kureyza Yahudileri'ne gidip şöyle bir teklifte bulunmuştu: "Müşrikler yenilip geri dönünce sizin hâliniz ne olacak? Hiç olmazsa müşrik ordusuna gidin içlerinden ileri gelen bir kaç kişiyi REHİN ALIN ki, sizler burada bir başına kaldığınızda müşrik ordusu size yardım etmek zorunda kalsın!"
Sonra yine Resulullah'ın yönlendirmesiyle müşriklerin yanına gitmiş ve şöyle demişti: “Benî Kureyzâ Yahûdîleri Müslümanlarla tekrar anlaşmış ve size yardım etmekten vazgeçmişler. Burada ise durum iyice güçleşti. Erzak bitti, asker zor durumda! Hattâ Benî Kureyzâ Yahûdîleri sizden bir kısım kimseyi rehin isteyip Müslümanlara teslim etmeyi planlıyorlar. Eğer böyle bir teklifle gelirlerse sakın kabul etmeyin. Size yazık olur!”
Plan istenildiği gibi yürümüştü. Yahudiler müşriklerin yanına varıp bir kaç kişiyi rehin tutmak istediklerini söyleyince Ebu Süfyan Nuaym'ın doğru söylediğine inanmış ve Yahudilerle anlaşmalarını bozmuştu. Bizim Nuaymlerimiz yok mu?
Kuşatma uzadıkça müşrik cephede yılgınlık baş göstermeye başlamıştı. Üstelik o esnada şiddetli bir soğuk ve fırtına da başlamış düşman cephesini büsbütün darmadağın etmişti. Ordu merkezleri altüst olmuş ve yüreklerini korku sarmıştı. Arkalarına bakmadan kaçmaya başlamışlardı. Resulullah bu zaferden sonra ashabına dönmüş: "Bundan böyle devran sizindir; Kureyş bir daha cesaret edip üzerinize yürüyemez" muştusunu vermişti. Bizler bugün böyle bir muştuya ne kadar da muhtacız ya Resulallah!
Bu savaşın en büyük semerelerinden biri de Müslümanlar arasında bulunan münafıkların gerçek yüzlerinin ortaya çıkmış olmasıdır. Bkz. Ahzab Suresi 12 ila 20
Welayet News
Yeni yorum ekle