Suudi Arabistan'dan Suriye’ye 'Büyük Dönüş'
Suudi Arabistan'ın Suriye dahil bölge ülkeleri ilişkileri iyileştirme ve Yemen'deki savaşı sona erdirme çabaları, Suudi Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın komşularla “sıfır sorun” politikasını benimsediğini gösteriyor.
Welayet News - Al Mayadeen web sitesinde yayınlanan yazıda, başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkelerinin, Suriyeli depremzedelere insani yardım bahanesiyle Esad hükümeti ile normalleşme çabalarının hedefleri değerlendirildi.
Buna göre Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın ardından küresel denklemlerinde meydana gelen gelişmeleri inceledikten sonra, İran ile dolaylı diyalog stratejisini ve bölgesel ilişkilerde “sıfır sorun” politikası benimsedi ve aynı zamanda Şam hükümeti ile ilişkilerde yeni bir sayfa açmaya çalışıyor.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı’nın Şam Ziyareti
Suudi Arabistan ülkenin Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan'ın Şam ziyaretiyle ilgili haberi yalanlamasına rağmen Rus medyanın Suriyeli bir kaynağa dayandırdığı haber Arap ve uluslararası medyada geniş yankı buldu.
Haberlerde Suudi Arabistan'ın Suriye'deki depremzedelere yardım malzemeleri taşıyan uçakları göndererek Riyad hükümetinin yardım çalışmalarının devam ettiği ve Suudi Bakan Bin Farhan'ın Suriye'yi kritik duruma sokan büyük depremin ardından Şam'a yapacağı ziyaret yer aldı.
Suudi Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan ocak ayında Bloomberg’e verdiği demeçte, Suriye dosyasına ilişkin, “Bölge ülkeleri, Suriye krizine 'siyasi bir çözüm' bulmak için birlikte çalışmalı ve Şam hükümetiyle ilişki kurmanın bir yolunu bulmalıdır.” dedi.
Şimdi, Faysal bin Ferhan'ın Suriye ziyaretinin yakın bir gelecekte gerçekleşse veya ertelense de Riyad dış politikasındaki değişiklikler, Suudi Arabistan ile Suriye arasındaki yakınlaşmanın er ya da geç gerçekleşeceğini gösteriyor.
Ukrayna Savaşı Öncesi Suudi Arabistan'ın Dış Politikası
Suudi Arabistan Krallığı, Ukrayna savaşı öncesinden bu yana Orta Doğu bölgesinde önemli bir aktör olmak için elinden geleni yaptı. Riyad yönetimi, izlediği politikalarında, küresel gelişmelerde etkili oymayı ve bölgede üstün güç olarak ortaya çıkmayı amaçlamıştır; Bununla birlikte, Rusya ile Batı ve Çin ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki mevcut gerginliğin sona ermesinden sonra gelecekte ortaya çıkacak herhangi bir yeni dünya düzeninden yararlanmayı hedefliyor.
Suudi Arabistan, "Arap Baharı" ve öncesinden bu yana Türkiye ve İran ile stratejik bir rekabet içerisindedir; Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de "ağabeyleri" Suudi Arabistan sayesinde bölgesel nüfuz elde etmeye çalışıyor.
Ancak Prens Muhammed bin Selman’ın ülkede birinci veliaht olarak ilan edilmesinin ardından ve onun büyük destekçisi olan ABD eski başkanı Donald Trump'ın başkanlığının sona ermesinden sonra Suudi Arabistan komşu ülkeleriyle diyalog kanalları açtı. Yıllarca süren siyasi-ekonomik ablukanın ardından Katar ile uzlaşma sağlayan Riyad yönetimi Türkiye ile ilişkilerini yeniden başlattı.
Riyad ile Ankara arasında "Arap Baharı" ve Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesi nedeniyle yaşanan gerilimin ardından Suudilerin Türkiye’de yatırımı için anlaşmalar imzalandı.
Ancak İran konusunda Riyad'ın Tahran ile ilişkilerinin temel özelliğinin gerilim ve vekâlet savaşı olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlara rağmen iki taraf arasında yürütülen görüşmeler, diplomatik seçeneğin, aralarındaki gerginliği ve rekabeti kontrol altına almak için en etkili çözüm haline geldiğini gösteriyor. Suudi Arabistan'ın bitirmek istediği Yemen savaşında İran’ın önemli bir rol oynayabileceği gerçeği unutulmamalıdır.
Suudi Arabistan’da Değişim Rüzgarı
Suudi Arabistan'ın petrol sonrası ekonomik büyüme stratejisi olarak bilinen "Vizyon 2030" hamlesi Suudi toplumunda kapsamlı değişikliklere yol açtı. Öyle ki ülke ekonomi ve sosyal alanında açılıma ve geniş reformlara tanık oldu. Ülkede yönetim, kadınlara sert kısıtlamaları gevşetmeye ve toplumu kontrol etme ve yolsuzlukla mücadelede dini kurumların rolünü iptal etmeye odaklandı. Suudi Arabistan yeni ekonomik reformla daha çok yabancı yatırım çekmeyi amaçlıyor.
Ukrayna Savaşının Büyük Etkileri
Rusya-Ukrayna savaşının ardından küresel piyasalarda petrol ve doğal gaz fiyatlarının rekor seviyeye çıkması, Suudi Arabistan'ın önemini ortaya çıkardı. Bu yüzden Riyad yönetimi Batı ve dünyadaki rolünü yeniden gözden geçirmeye çalıştı. Daha önce Suudi Arabistan’ı izole etmek istediğini söyleyen ABD Başkanı Joe Biden da pratikte bambaşka bir adım attı. Küresel enerji sorunu nedeniyle baskı altında olan Biden, Suudi Arabistan'a giderek, Suudi Veliaht Prensi Prens Muhammed bin Selman ile bir araya gelerek önceki tehditlerinden geri adım atmış oldu.
Yeni değişiklikler ve uluslararası gelişmelerle birlikte Riyad, etkili olduğunun önemini fark etti. Bu nedenle Suudi Arabistan küresel piyasa, enerji ve yatırımda ciddi bir rol oynayabileceğini göstermek amacıyla çok kutuplu bir politika benimsemektedir. Bu kapsamda Moskova’ya karşı Batı ile birleşmeyi ve Batı’nın Rusya yaptırımlarına katılmayı reddetti; Suudiler, 2022'de ABD Başkanı Joe Biden ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i de ağırladı.
Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu’nun (PIF), 2022'de Mısır, Umman, Irak, Ürdün, Sudan ve Bahreyn için 24 milyar dolarlık 6 fon kurma kararı, Riyad'ın bölgedeki gücünü ve nüfuzunu genişletme stratejisini sürdürdüğünün en açık işaretlerinden biridir.
Suudi Arabistan’dan Suriye’ye Büyük Dönüş
Hala İran'ı bölgesel emelleri için en büyük tehdit olarak gören Suudi Arabistan, İran’la sorunlarıyla başa çıkmak için ikili bir yol izliyor. Riyad yönetimi bir yandan Batı'yı Tahran'a yaptırımlar ve azami baskı uygulamaya teşvik edip İran’la bölgesel rekabetini sürdürürken, diğer yandan gerilimi azaltmak için İranlılarla diyalog kurmaya çalışıyor.
Suudi Arabistan'ın Şam hükümeti ile ilişkilerini yeniden kurma çabası, daha önceki maliyetli savaşlardan kurtulma ve “sıfır sorun” politikasına doğru ilerlemenin bir parçası olarak değerlendirilebilir.
Suudiler, Suriye’ye büyük dönüşün İran'ın bölgedeki nüfuzunu azaltmak için faydalı olacağına inanıyor. Onlar aynı zamanda Suriye ile normalleşmenin Tahran'la tek bir bölgesel stratejik ittifak içinde kalmak yerine Beşar Esad’a siyasi seçeneklerini çeşitlendirmesine izin vereceğine inanıyor. Bu inanç, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Şam'la normalleşme arzusunu dile getirmesi ve Suriye politikasını değiştiren BAE'nin Şam’la uzlaşma yoluna girmesinin ardından daha da güçlendi.
Tesnim
Yeni yorum ekle