‘Ne ekersen onu biçersin’: İran’da grev çağrısı yapan İngiltere grev dalgalarıyla sarsılıyor
Ülkelerindeki son sözde "ulus çapındaki grevlerin", “patlamayla değil iniltiyle” sonuçlandığını görüp son on yılların en şiddetli grevleriyle sarsılan İngiltere'ye bakan bazı İranlılar, bugünlerde böyle diyorlar.
Welayet News - Karma komik bir şey. Ya da en azından, ülkelerindeki son sözde "ulus çapındaki grevlerin", “patlamayla değil iniltiyle”[1] sonuçlandığını görüp son on yılların en şiddetli grevleriyle sarsılan İngiltere'ye bakan bazı İranlılar, bugünlerde böyle diyorlar.
Artan gıda ve enerji fiyatlarının neden olduğu yaşam maliyeti kriziyle boğuşan İngiltere ve Galler'deki binlerce ambulans çalışanı, ücret artışı ve daha iyi çalışma koşulları talep etmek için bu Çarşamba vardiyalarını terk etti.
Hemşirelerin greve gitmesinden bir gün sonra, İngiliz hükümeti, acil durum araçlarının sürülmesine ve yönlendirilmesine yardımcı olmak için orduyu göreve çağırırken halktan risk almaktan kaçınmasını istedi.
Bununla birlikte, insanlara "fazla sarhoş olmamalarını" söylemek, İngiliz hükümetinin son ayların en feci ekonomik baskıları altında sendeleyen insanlar için hazırladığı belki de son plandı.
İngiltere'deki Ulusal Sağlık Servisi'nin ulusal tıp direktörü Stephen Powis insanlara, "Bir hastanenin acil servisine gereksiz ziyarette bulunacak kadar sarhoş olmayın" dedi.
Aylardır planlanan grevler, bu ay 100.000'den fazla posta işçisinin iş bırakmasıyla doruğa ulaştı ve ardından 100.000 kadar hemşire, hükümetin maaş zammı müzakerelerini reddetmesinin ardından greve gitti.
Bununla birlikte, grev eylemi yakın zamanda sona erecek gibi görünmüyor. Ambulans ekipleri önümüzdeki hafta yeniden greve gidecek ve tüm ülkedeki demiryolu işçileri, pasaport memurları ve posta işçileri de buna katılacak.
Birleşik Krallık'taki kitlesel grevler, insanların İngiltere merkezli Farsça haber kanalları ve İran karşıtı grupların çağrılarına yanıt verme konusunda isteksiz davranmasıyla, Çarşamba günü kimse fark etmeden sona eren İran'daki başka bir üç günlük sözde "ulusal grev" ile aynı zamana denk geldi.
Son birkaç ay içinde düzenlenen üç günlük grevlerin önceki iki turu, yabancı ülkelerde, özellikle İngiltere ve ABD'de faaliyet gösteren düşman güçlerin destek toplayamamasının ardından, çoğunlukla esnaf ve kamyoncuları hedef aldığı için haklı olarak "zorla dayatılan grevler" diye adlandırıldı.
19 ve 21 Aralık arasındaki son çağrı tamamen fark edilmedi dense yeridir. 5-7 Aralık arasındaki önceki grev çağrısı, esnaf ve kamyoncuların en azından küçük bir yüzdesinin, yabancı destekli isyancıların pervasız saldırıları korkusuyla evde kalmasına yol açmıştı.
En son kepenk kapatma çağrısı, İran'da kış gündönümü kutlamalarına denk gelen “şeb-i yelda” ile aynı zamana denk geldi. İnsanlar alışveriş için pazarları doldurdu, aile ve arkadaşlarını ziyaret etti ve böylece grev çağrısı bu geleneksel kutlamanın ruhunu söndürmedi.
Ülke genelindeki bu “zoraki grevlerde” ve aylarca süren isyanlarda İngilizlerin oynadığı rolün farkında olan İranlılar, İngiliz hükümetinin İran içinde umutsuzca gerçekleştirmek istedikleri şeyin, herhangi bir yabancı müdahalesi olmaksızın Birleşik Krallık genelinde fiilen ortaya çıktığını söylüyor.
Bir kullanıcı tweet'inde "Görünüşe göre İngiltere'deki grevler ambulans çalışanlarına kadar ulaştı ve ordu yardıma çağrıldı. Son birkaç aydır İran'ımıza komplo kuran Yaşlı Tilki (Britanya) şimdi krizde boğuluyor." diye yazdı.
Başka bir kullanıcı, “İran halkını iki aydır greve davet eden Londra merkezli haber ağları, şimdi sıra onlara gelince 'şu anda protesto için iyi bir zaman değil' diyorlar" dedi.
İran, 13 Eylül'de Tahran'da bir polis karakolunda bayılan ve üç gün sonra hastanede ölen genç kadın Mehsa Emini'nin vefatının ardından İran'da patlak veren ölümcül isyanları körüklemede Britanya’nın oynadığı rolü protesto etmek için, bu ülkenin Tahran büyükelçisini geçtiğimiz aylarda beş kez dışişlerine çağırdı.
Büyükelçi Simon Shercliff, İran Dışişleri Bakanlığı tarafından ilk olarak 25 Eylül'de, Londra merkezli kanalların isyanları kışkırtmadaki rolü nedeniyle çağrıldı ve bu da Britanya’yı, isyanların patlak vermesinden bu yana elçileri çağrılan pek çok Avrupa ülkesi arasında birincilik sırasına yerleştirdi.
Çağrıda, Londra merkezli paralı asker medyasının ülkedeki Batı destekli isyanların ve huzursuzluğun alevlerini körüklemede oynadığı kötü şöhretli rolün altını çizdi.
Birleşik Krallık, hükümet tarafından finanse edilen BBC Farsça, The Independent Persian, Manoto ve sık sık İran hakkında sahte haberler yayınlayan ve İranlılara karşı bariz bir şekilde vandalizmi ve nefret suçlarını kışkırtan, Suudi fonlu Iran International dahil olmak üzere pek çok İran karşıtı kanala ev sahipliği yapıyor.
Zehirli propagandadan caydırmak için tekrarlanan uyarılardan sonra, İslam Cumhuriyeti sonunda Iran International’ı "terör örgütü" olarak tanımladı ve Birleşik Krallık hükümetine, ülkeyi istikrarsızlaştırma girişimlerinin bedelini ödeyeceği uyarısında bulundu.
Londra, Batı destekli güruhu doğrudan ve dolaylı şekilde desteklemeyi sürdürürken, İran, İngiltere'nin işgüzar açıklamalarını, İslam Cumhuriyeti'ne karşı “keyfi yaptırımlarını”, şiddet yanlısı bir grubun ülkesinin Londra'daki büyükelçiliğine yaptığı saldırıyı önleyememesini gerekçe göstererek İngiliz elçisini dört kez daha Dışişlerine çağırdı.
Sosyal medyadaki insanlar, İngiltere'nin İran'da isyanları ve zoraki grevleri kışkırtmadaki kilit rolüne işaret ederken, bazıları daha hafif bir şekilde İngiliz hükümetinin yanlış ülkeyi hedef aldığını söyledi.
Üst düzey bir İranlı gazeteci olan Abdullah Genci bir tweet'te "Üç ay boyunca Londra'dan İran'daki grevleri teşvik ettiler, alkışladılar ve hashtag'ler yayınladılar ve sendikalara yönelik tehditleri haber yaptılar. Ancak şimdi, ambulans işçilerinin grevi İngiliz hükümetini ordudan destek istemeye zorladı ve öte yandan hükümet de protestocularla müzakere etmeye istekli değil” dedi.
Genci daha sonra "Ne ekersen onu biçersin" diyen Farsça bir şiirden alıntı yaptı.
Medyasafak
Yeni yorum ekle