2021’in Kudüs’ü ve Siyonistlerin çok yönlü verimsizliği
Bu yılın Kudüs Günü, evvela direniş cephesinin alemdarı Korgeneral Şehit Kasım Süleymani’nin aramızda olmadığı bir ortamda ve saniyen, İslam ümmetinin Korona krizi, sosyal mesafelere ve sağlık uyarılarına riayet etme nedeniyle Kudüs Günü’nü sembolik olarak düzenlemekten sakındığı bir hal ve şarait içinde geçerken direnişin ve uzlaşının siyasi arenası üç önemli olaya tanık olmaktadır.
Welayet News - Birinci olay, 2021’in Kudüs Günü, Benyamin Netanyahu’nun İsrail kabinesini kurmakta başarısız olmasıyla eşzamanlı olarak gerçekleşti. Netanyahu 12 yılın ardından İsrail’de iktidardan silinme eşiğine gelmiş durumda. Oysa son yıllarda Trump’ın himayesi ve uzlaşmacı Arap yöneticileri vasıtasıyla “Yüzyıl Anlaşması” adlı ırkçı planı icra edip Filistinlilerin boğazını daha da sıkmak için büyük bir çaba sarfetmişti. Netanyahu'nun Mart 2021 seçimlerindeki yenilgisi ve nihayetinde kabine kuramaması, aynı zamanda “Yüzyıl Anlaşması” isimli Filistin karşıtı ırkçı planının da çöküşü anlamına geliyor. İkinci olay, 2021 Kudüs Günü’nün işgal altındaki Filistin’de bir dizi güvenlik olayı ile aynı zamana denk gelmesidir. İlk olarak, işgal altındaki Filistin’in kalbindeki Tomer füze fabrikasında meydana gelen patlama ve ardından Demir Kubbe sisteminin engeline takılmadan Dimona nükleer tesisi yakınına direniş füzelerinin isabet etmesi, İsrail’in kırılganlıklarını ve iç tehditlerini gösterdi. Bu arada, Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı General Hüseyin Selami, yaptığı bir dizi açıklamada, sarahaten Siyonist rejimin kendi içindeki stratejik zaaflarından söz etti ve işgal altındaki Filistin’in içinde ve dışında İsrail çıkarlarına karşı yaşanan son gelişmeleri dolaylı olarak üstlendi. Bu durum, Yüzyıl Anlaşması’nın ve bazı Arap ülkeleri ile İsrail arasındaki ilişkilerin normalleşmesinin İsrail için sadece daha fazla güvenliğe yol açmadığını, aynı zamanda direnişin caydırıcılığını takviye etme yönündeki kararlılığını da artırdığını göstermektedir. Bu iki olay, Netanyahu’nun kabine kuramaması ve İsrail’de siyasi çıkmazın devam etmesi ve İsrail’in yüksek kırılganlığını gösteren güvenlik olayları, 2021 Kudüs Günü’ndeki durumun önceki yıllara göre değişimini yansıtan iki önemli göstergedir.
Aslında bu olaylar gösteriyor ki, direniş grupları bir yandan daha da güçlenmek isterken, diğer yandan da İsrail’in bölgedeki askeri üstünlüğü iddialarının içi boş iddialar olduğunu göstermeye çalışıyor ki bu da direnişin sahada İsrail ile çatışma arenasında önemli bir gelişmedir. Ve hatta dün bile Kutsal Kudüs’te Filistinli protestocularla İsrail askerleri arasında son dört yılın en şiddetli çatışmalarına tanık olduk.
Üçüncü olay, Filistinli grupların seçimlerin yapılmasını vurgulamasıdır. Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın kararıyla ve İsrail'in Kudüs’te seçimleri engellemesi nedeniyle seçimler ertelenmiş olsa da ancak seçim konusunun birkaç önemli mesajı var. Mesajlardan biri, son yıllarda Filistinlilere karşı yürütülen bir dizi politika ve sabotajın onları iç birliğe doğru sevketmesi yönündedir hatta eğer bu birlik pratikte şimdiye kadar şekillenmemiş olsa bile.
Diğer bir mesaj ise, Filistinlilerin İsrail’in Kudüs üzerindeki hakimiyetini kabul etmeyip Kudüs’ü tarihi ana yurtları Filistin’in önemli bir parçası olarak görmeleridir. Bu o kadar önemli ki, Kudüs olmaksızın seçim yapmayı bile reddettiler çünkü Kudüs’te seçim yapılmasını vurguluyorlar. Gerçekte, seçim konusu ve Kudüs’ün ehemmiyeti Yüzyıl Alaşması adlı planın pratikte çöküşü demektir. Ve bu, 2021 Kudüs Günü’nün önemli göstergelerinden biri sayılmakta ve Kudüs’ün Filistinlilerin kimliğinin ana parçasını oluşturduğunu gösteriyor. Bu gelişmeler bir bütün olarak gösteriyor ki, Siyonist liderler bu rejimin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, tıbbi ve sağlık krizlerini Netanyahu'nun icraatıyla ilişkilendirmeye çalışsa da, gerçek şu ki, bu krizler Siyonist rejimin gayrimeşru oluşundan ve yapısal zafiyetinden kaynaklanıyor ve haliyle başbakanın değişmesiyle de bitmiyor. Amerika’nın Siyonist rejime yönelik çeşitli destekleri de bu krizleri bitiremez. Siyonistlerin işgal topraklarını terk etmesi ve bunun giderek büyümesi de Siyonist rejimin siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, tıbbi ve sağlık krizinin devam etmesinin sonucudur. Yahudi Ajansının anketine göre, Siyonistlerin % 70’i, başka ülkelerde kendileri için maddi olanakların sağlanması halinde işgal topraklarını terk edeceğini düşüyor. Bu istatistiklere göre, Siyonistlerin % 68’i başka ülke vatandaşlığı arıyor ve % 73’ü Tel Aviv yetkililerinin kendi çocukları için parlak bir gelecek yaratamayacağına inanıyor. Tümgeneral Selami, Siyonist rejimin bu günlerdeki durumunu şöyle tanımlıyor: “Siyonistlerin en büyük zaafı şu; herhangi bir taktiksel eylem, stratejik bir yenilgi olabilir; diğer bir deyişle, sadece bir operasyonla bu rejim alaşağı edilebilir”.
Seyyid Rıza İmadi / Khorasannews
Mehmet Gönül / Welayet News
Yeni yorum ekle