'Üç Kişiden Biri Niye İşsiz?'
Ekonomi yazarı Alaattin Aktaş Türkiye'nin ekonomik gidişatını analiz etti.’ Ekonomi iyi gidiyorsa üç kişiden biri niye işsiz?’ sorgulamasını yaptığı köşesinden alıntılar şöyle:
Welayet News - Veriler şubat ayındaki durumu gösteriyor ve çalışma çağındaki her üç kişiden yaklaşık biri işsiz. Tam sayıyı verelim, her 100 kişiden 29’unun işi yok. Gerçi bu 29 kişi “resmen” işsiz sayılmıyor ve başka tanımlarla ifade ediliyorsa da gerçek bu! Nedense akla “Bu kediyse ciğer nerede, yok eğer bu ciğerse kedi nerede” hikayesi geliyor. Sürekli olarak ekonomide bir darboğaz olmadığı, işlerin iyi gittiği söyleniyor değil mi. Şu durumda eğer ekonomi iyi gidiyorsa bu işsizlik ne? Yok eğer bu işsizlik gerçekse, ekonominin iyi gitmesi nasıl oluyor? İşsizlik verilerini üreten neresi, Türkiye İstatistik Kurumu. Yani bu verileri devletin bu işi yapmakla görevli kurumu ortaya koyuyor. İster misiniz şimdi birileri çıksın ve TÜİK’i işsizliği olduğundan kötü göstermekle suçlasın! Olur mu olur!
Şimdiye kadar neler gördük, neler yaşadık, nelere tanıklık ettik. Ama tabii ki TÜİK’in kendini kurtaracağı bir hareket alanı var. TÜİK klasik yöntemle bulduğu orana işsizlik oranı diyor ama daha yüksek oranlar ortaya koyan verileri işsizlik olarak nitelemiyor. Top ağlarla buluşmuş, tabelaya gol yazılmış, hatta maç bitmiş ama yenik taraf hala gol kelimesini telaffuzdan kaçınıp “Top ağlarımıza temas etti” demekle yetiniyor.
Nasıl hesaplanıyor? Öncelikle şunu vurgulayalım; TÜİK, her ne kadar mevsim etkisinden arındırılmış verileri kullanıyor ve açıklama metnini bu oranlara göre kaleme alıyorsa da bizim tercihimiz arındırılmamış verileri kullanmaktan yana.
Gelelim oranlara... TÜİK, ocak ayı verisinden başlayarak her ay dört oran açıklıyor. Bunlardan ilki klasik işsizlik oranı ve bu oran şubat ayında 14.1 olarak gerçekleşti.
İkinci oran, klasik yöntemle bulunan işsiz sayısına "zamana bağlı eksik istihdam” da eklenerek bulunan işsizlik oranı. Bu da yüzde 20.6 düzeyinde. Zamana bağlı eksik istihdam, “bir işi olan, ancak haftada fiili olarak kırk saatten az çalışmış ve mümkün olduğu takdirde daha fazla çalışma isteğinde bulunan” kişileri gösteriyor.
Geliyoruz üçüncü orana. İşsiz sayısına “potansiyel işgücü” ekleniyor ve hesaplama böyle yapılıyor. Bu oran şubat ayı için yüzde 23.1 olarak hesaplandı. TÜİK potansiyel işgücünü de şöyle tanımlıyor: “Ne istihdamda olan ne de işsiz sayılan çalışma çağındaki kişilerden; iş arayan fakat kısa sürede işbaşı yapabilecek durumda olmayanlarla iş aramadığı halde çalışma isteği olan ve kısa sürede işbaşı yapabilecek durumda bulunan kişiler." Ve dördüncü oran... İşsiz sayısına, zamana bağlı eksik istihdam ve potansiyel işgücü eklenerek bir sayıya ulaşılıyor ve hesaplama bu şekilde yapılıyor. Bulunan oran da şubat ayı için yüzde 28.9. Bu oran atıl işgücü oranı olarak niteleniyor. İşte tanımı her ne kadar işsizlik oranı değilse de bize göre gerçek işsizlik düzeyini bu oran yansıtıyor. Atıl işgücüyle bulunan oran erkeklerde yüzde 25.2, kadınlarda yüzde 36 düzeyinde.
Türkiye ocak ayındaki 1.8 milyar dolardan sonra şubatta 2.6 milyar dolar daha açık verdi ve iki aydaki cari işlemler dengesi açığı 4.4 milyar dolara ulaştı. Geçen yılın aynı dönemindeki açık 3.4 milyar dolardı. Yıllıklandırılmış açık da şubat sonu itibarıyla 37.8 milyar doları buldu. Yıllık açık, böylece 2018 yılının eylül ayındaki 40.9 milyar dolardan sonraki en yüksek düzeye çıkmış oldu. Yani yıllık cari açık son yirmi dokuz ayın, bir başka ifadeyle yaklaşık son iki buçuk yılın en yüksek düzeyinde bulunuyor.
Merkez Bankası verilerine göre şubat ayında portföy yatırımları yoluyla net 273 milyon dolarlık giriş gerçekleşti. Ama doğrusu şubat önemini çoktan yitirdi. Artık mart ayındaki hareket önemli. Merkez Bankası Başkanı’nın değiştirilmesiyle birlikte mart ayında hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi yoluyla gerçekleştirilen toplam çıkış 2.1 milyar doları buldu. Bu tutarı gün bazında değil, hafta bazında hesapladığımız için ödemeler dengesinde göreceğimiz çıkış bir miktar farklı olabilir.
Yeni yorum ekle