Hizbullah'ın zaferi ve gelecek
Hükümeti kurma görevi oy kaybetmesine rağmen Saad Hariri’ye verilecek büyük ihtimalle. Ancak Hariri oy kaybettiği bir seçimde Hizbullah liderliğindeki ittifak karşısında güç kaybetti ve hükümeti kurarken artık yeni tabloyu gözardı edebilmesi mümkün değil.
Welayet News - Lübnan’da 2013’te yapılması gereken ancak çeşitli ihtilaflar nedeniyle ancak geçtiğimiz pazar günü yapılabilen seçimlerden Hizbullah’ın (ve müttefikleri) galip çıkması ne anlama geliyor?
Bu seçimlerden önce 128 sandalyeli Lübnan parlamentosunda Hizbullah’ın ana gücü olduğu 8 Mart Bloku’nun 53 sandalyesi vardı. Bu sandalyelerin 11’i Hizbullah’ın, halen cumhurbaşkanı olan Maruni Michel Aoun liderliğindeki Özgür Vatansever Hareketi’nin 18, Emel Hareketi’nin 13, Ermeni Taşnak, BAAS ve Marada hareketinin ikişer milletvekili bulunuyordu.
Bu blokun karşısında yer alan ana blok 14 Mart Hareketi (50 sandalye). Bu blokun ana gücü Saad Hariri liderliğindeki Gelecek Hareketi. İttifak içinde Gelecek Hareketi’nin 29, Lübnan Güçleri’nin 8, Kataib’in 5, Ermeni Hınçak Partisi’nin 2 milletvekili var. Her iki ittifakta yer alan diğer partiler ve hareketler ile birlikte 12 bağımsız ve Velid Jumblatt liderliğindeki İlerici Sosyalist Parti’nin 8 milletvekili bulunuyor.
Bu yazı yazıldığı sırada resmi sonuçlar açıklanmamıştı bu nedenle kesin sayıları vermek mümkün değil ancak Hizbullah liderliğindeki ittifakın seçimlerden zaferle çıktığı ve milletvekili sayısını 13’e çıkardığı artık kesin.
3 milyon 700 bin seçmenin olduğu ülkede seçimlere katılım oranı seçimin devam ettiği saatlerde Cumhurbaşkanı Aoun’un seçimlere daha fazla katılımı sağlamak için yaptığı çağrıya rağmen katılım yüzde 49’da kaldı.
Seçmenin siyasete soğuk olmasının en büyük sebebi “ne olursa olsun durumun değişmeyeceğine olan” inancı. Lübnan küçücük bir ülke ancak onlarca parti, hareket hem iç hem de dış siyasette mücadele halinde ve bu mücadele zaman zaman bıkkınlık verecek düzeye ulaşıyor. Lübnan halkı geçmişte aylarca süren ve kişisel rekabet için malzeme olarak kullanılan çöp krizi ve benzer krizleri unutmuş değil. Diğer yandan ülkede yolsuzluğun bir hayli yaygın olması ve hükümet kadroları, parlamento gibi yerlerde yapılacak görevlerin ülkeye hizmetten çok kişisel durumu iyileştirmek için istenmesi ve kamu görevlerine bu gözle bakılması Lübnanlılarda siyasete ve siyasetçiye olan inancı azaltmış.
Seçimler üç beş tatsızlık yaşanmasına rağmen, cuma gününden itibaren okulların tatil edilmesi dahil alınan yüksek güvenlik önlemleri ile önemli bir olay çıkmadan yapılabildi.
Zaferden bahsedilirken sadece Hizbullah’ın adı anılıyor ancak Hizbullah’ın zafer kazanan blok içindeki vekil sayısı sadece 13. Bir kısmı yukarıda anılan diğerleri ile birlikte, Lübnan parlamentosunda durum sadece Müslümanlar lehine değil aynı zamanda Şiiler lehine değişmiş oldu.
Ancak çok önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor: Hizbullah dini bir örgüt değil, siyasi bir örgüt ve bu nedenle Hizbullah’ın zaferini Şiilerin değil “Direniş Bloku’nun” zaferi olarak görmek lazım. Bu blokun içinde Hıristiyan Maruni de var, Ermeni de, Sünni de.
Seçimlerden çıkan aritmetiğin bize gösterdiği ilk gerçek halkın Hizbullah’a olan ilgisinin kaybolmadığı. Hizbullah 2005 yılındaki Refik Hariri suikastinden sonra oy kaybı yaşamıştı ve bu kaybı 2006’da İsrail’e karşı kazandığı zafer ile 2009 seçimlerinde telafi etmişti. Ancak şimdi görülüyor ki İsrail ya da diğer ülkelerin Hizbullah’a karşı çabalarına rağmen Hizbullah Lübnan içindeki popülaritesini arttırıyor.
Hizbullah Suriye savaşına 2012’de katıldı ve halen Suriye’nin çeşitli yerlerinde savaşıyor. Suriye savaşına katılması nedeniyle Hizbullah “savaşı Lübnan içine taşımakla” suçlanmıştı. Şimdi katılımın düşük olduğu seçimde verilen oylar Hizbullah’ın Suriye politikasına büyük destek verildiği anlamına gelmese bile nötr kalındığını gösteriyor.
Diğer yandan Hizbullah sadece Şiilerden ya da Müslümanlardan değil diğer taifelerden de oy almakla Lübnan siyasetinde bir parti olarak yerini daha da sağlamlaştırmış oldu.
İsrail’den yapılan “(artık) Hizbullah = Lübnan’dır” açıklaması Hizbullah’ın önlenemeyen yükselişinin bir başka itirafı.
İsrail Eğitim Bakanı Naftali Bennett’in Lübnan halkına yönelik “Hizbullah’ı tercih ettiğiniz için sizi cezalandıracağız” anlamına gelen bu sözleri Lübnan’a bundan sonra da rahat verilmeyeceğini gösteriyor.
Bu tehdidin bir nedeni de Hizbullah siyaseten de doğru işler yapılması için politika yapmaya devam ettikçe, popülaritesinin daha da artmasının beklenmesi.
Okulları, televizyon kanalı, ordusu, gelişmiş/caydırıcı silahları, hastaneleri, STK’ları ile Hizbullah daha önce bulunduğu yerlerde kabul gören hizmetler sergilemiş. Bundan sonra da hizmetlerde geçmişteki tecrübesini konuşturması kaçınılmaz. Hasan Nasrallah bundan bir süre önce “Hariri ile anlaşmıştık, ekonomiye onlar el atacaklardı ancak hiçbir şey yapmadılar” demişti.
Seçim öncesi sarf edilen bu sözler Hizbullah’ın bundan sonra kritik bakanlıklar için de bastırabileceği anlamına geliyor. Lübnan devleti hizmetler anlamında neredeyse çökmüş durumda ve Hizbullah belediyecilik tecrübesi ile bu işlerin altından kalkabilirse gelecek seçimlere daha güçlü girebilir.
Tehdit sadece İsrail’den değil içeriden de görülebilir. Lübnan’da dengelerin Hizbullah lehine bozulacak olması başta Suudi Arabistan ve Saad Hariri’nin kabul edebileceği bir durum değil. Yani bu başarısını Hizbullah’a “ödettirmek” isteyeceklerdir.
Son yasal değişiklikle nispi seçim sistemine geçilmesi ile uzun zamandır direnilen bir gerçek daha ortaya çıktı. Nüfus dengesi Müslümanlar lehine değişiyor ve bunun Parlamento’ya yansıması kaçınılmazdı. Bu durum da ileride birtakım sorunlara yol açabilir. Lübnan toplumunun yaklaşık yüzde 55’ini oluşturan Müslümanlar ise kendi içlerinde yaklaşık eşit oranda Şii ve Sünniler olarak bölünmüş durumda.
Bundan sonra Şii – Sünni, Müslüman – Hıristiyan rekabetinin toplum hayatına ne şekilde yansıyacağını göreceğiz, şimdilik Hizbullah’ın Lübnan devleti ve ordusuna bağlılığının getirdiği bir iyimserlik söz konusu ancak provokasyon ihtimali bu seçim sonuçlarından sonra daha da artabilir.
Seçimin küresel ve bölgesel açıdan sonucu ise bütün karşı çabalara rağmen İran’ın motor gücü olduğu “Direniş Ekseni’nin” yoluna devam ettiğinin görülmesi oldu.
Hükümeti kurma görevi oy kaybetmesine rağmen Saad Hariri’ye verilecek büyük ihtimalle. Ancak Hariri oy kaybettiği bir seçimde Hizbullah liderliğindeki ittifak karşısında güç kaybetti ve hükümeti kurarken artık yeni tabloyu gözardı edebilmesi mümkün değil.
Hizbullah ise bu seçim ile birlikte bir kez daha Lübnan siyasetinin Şii alanı dışında da majör oyuncusu olduğunu ortaya koydu ve bunun sandık yolu ile olması Lübnan halkının da bu gerçeği kabul ettiği anlamına geliyor.
Musa Özuğurlu – Gazete Duvar
Yeni yorum ekle