Arabistan Çökerken İranı düşürme Hayali!

Ct, 05/05/2018 - 11:45

Suudi Medya sürekli İranın içerde ve bölgede krizler yaşadığını ve kirzlerle baş edemediğini yayınlıyor, halbuki uluslararası bir çok siyaset uzmanı bunun doğru olmadığını belirtiyorlar.

Welayet News - Son Günlerde Suudi rejimine bağlı medya Netenyahunun Tahrandan onbinlerce belge kaçırıp Telavive götürdükleri iddiasını doğru bir haber olarak yayınlıyor. Halbuki Batılı uzmanlar, uluslararası kurumlar hatta eski Mosad başkanı bu belgelerin doğruluğuna şüpheyle bakıp inanmış değiller. Muhammed bin Selman Tahranı yeneceği hayalini gerçek olarak sunmadan çekinmemekle kendini gülünç duruma düşürüyor. Suudi ve Siyonist rejimleri, Trumpın da desteğini alarak büyük çapda İran aleyine propaganda yürütmelerine rağmen İranı iç sorunlar ve bölge krizlerine boğulmuş bir devlet olarak göstermede başarsız kalıp İran siyasetine bir etki yapamaktalar.

Fas devleti, ‘Polisario cephesini’ İran desteklediği iddiasını öne sürerek İran ile diplomatik ilişkisini kesti. Trump İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çıkacağını duyurdu. Siyonist rejim Suriyede İran güçlerini hedef alacağı tehdidini dillendirdi. Tüm bunlar Suudi ve Siyonist rejimlerin İran aleyhine yürütükleri piskolojik savaşın hamleleri. Ama İran güçlü bir devlet olduğunu bölgede terörizme karşı elde ettiği büyük zaferlerle kanıtlamışdır. İran bir yandan teröristlerle savaşırken diğer yandan bağımsızlığından hiç bir taviz vermeden dünya devletleriyle siyasi ve ekonomik ilişkilerini sürdürebiliyor.

Suudiler, hayal denizinde ve vehm dünyasında boğulup kayıp olmayı hakk ediyorlar.  Uyanmaya istekleri olmasa da gerçek dünya onları uyandırdığında hayallerinin boşluğunu görecekler. Hem Siyonist hem de Suudi rejimi başarsızlıklar sileselesine yakalanmış durumdalar ve varlıklarının tehlikede olduğunu öngörüyorlar.

Gerçek dünyada Siyonist rejimi, Suriye topraklarında İran güçlerini hedef alacağını söylerken Siyonist rejimin kalbini hedef alan Hizbullahın füze cephanesine karşı çaresiz kaldığını unutmamalılar.

Siyonist rejim Hizbullahın füzelerini iyi tanıyor çünkü önceki savaşlarda bunların gücünü ve nasıl israili durduğunu gördüler.

İşgal rejiminin Güneyinde ise rejimin tüm saldırlarına rağmen hala ayakta duran ve direnen Gazze yer alıyor. Filistin direnişin füzeleri de karşılık vermeye hazır bekliyor. Rejim hem Güneyinde hem Kuzeyinde kendini tehdit altına hiss ediyor ve yuvasının örümcek ağından daha tekinsiz olduğunu seziyor.

Suudi rejimi ise Yemen ülkesi ve halkına açıtığı savaşı bir kaç ayda bitireceğini duyurmasına rağmen son üç yılda Yemen direnişne karşı bir zafer elde etmiş değil. Aksine tüm şehirleri, havaalanları ve altyapıları hatta başkenti Riyad, Yemen direnişinin füze saldırlarına açık hale gelmiş.

Eski Arabistan dişişler bakanı Suud Faysal ve onun yerine gelen Adil El Cebir Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ın yakın zamanda iktidarı yitireceğini söylüyorlar, ama onların hayalinin aksine Suriye devleti Humus’u, Doğu Gutayı, Kalemunu ve Şamın Güneyini ardarda teöristlerden temizleyip ele geçirdi. Riyad’ın himayesinde olan Ceyşul İslam geri çekilmeye mecbur kalıp Suriye devleti güvenlği bu bölgelere geri getirdi.

Suudi rejimi düne kadar Irak hükümetini yalnızlaştırmayla uğraşırken şimdi Bağdadın dostluğunu kazanmak için Iraklı yetkililere bir çok yatırım sözü veriyor. Çünkü düne kadar dostları olanları birbir yitirerek Irak değil kendisi yalnızlaşmaya başladı. Yemene saldırısı, Katara ambargo uygulaması, Kuveyt ve Ummana uygualdığı siyasetler, Ürdünün yeni veliahda karşı tavrı, Mısırın Kızıl denizde iki adasına el koyması vb. siyasetler, Suudi rejimin tüm çevresiyle ciddi sorunlar ve krizler yaşadığını gösteriyor.

Ayrıca Batılı devletler hatta Siyonist rejim Muhammed bin Selmanın hükümetinin sürebileceğine güvenmiyorlar. Çünkü Muhammed bin Selman ne kurumlara güveniyor ne halkın desteğini kazanaiblmiş ne de Suudi ailesi ona güveniyor. Dolayısyla Suud hükümetinin geleceği gayet belirsiz, bundan olmalı ki Trump en hızli ve zaman yitirmeden Suudilerden milyar dolarlar almak için acele ediyor.

Tüm bu gelişmeler, Suudi medyasının tasavvuruyla gerçek arasında uçurum olduğunu gösteriyor.

İran ise hiç kimseye teslim olmayan , baş eğmeyen ve kimsenin himayesine ihtiyaç duymayan bir devlettir. İran devleti gücünü kendi halkından, tarihinden ve kendi kabiliyetinden alıyor, bununla birlikte dünya devletleriyle diplomatik ilişkilerini açık tutarak bağımsızlık ileksi üzerinden bu ilişkileri sürdürüyor.

 

Al Alam

Çev: Emir Sina

Welayet News



Yeni yorum ekle