Biden neden Yemen’den başladı?
ABD Başkanı Joe Biden dış politika hakkındaki ilk konuşmasında, önceliğin Yemen savaş olduğunu söyledi ve yedinci yılına girme eşiğindeki bu savaşa verilen desteği sonlandıracağının sözünü verdi.
Welayet News - Biden, Yemen işlerinden sorumlu özel bir temsilci de belirleyerek bu savaşı sonlandırmak için diplomasiyi kullanma çağrısı yaptı. Bundan önce de Biden yönetimi Ensarullah’ı geçici olarak terör listesinden çıkarmıştı. Trump yönetimi ve bizzat Pompeo’nun şahsı Trump'ın Beyaz Saray’da kaldığı son günlerde, Ensarullah’ın adını Yemen savaşı konusunda her türlü müzakere ve diplomasinin kapısının kapalı kalması için bu listeye sığdırmıştı. Biden da konuşmasında, el-Kaide ile mücadele bahanesiyle Suudi Arabistan’ın Yemen’e saldırmasında elini açık bırakmıştı.
Bu meselenin teyit edilmesi ve kendini savunması için Suudi Arabistan’ın desteklenmesinin ilan edilmesi aslında Al-ı Suud’a verilen sıcak bir mesajdı. Peki Biden neden Yemen savaşını sonlandırmak istiyor? Gerçek şu ki, demokratların Yemen krizi hakkındaki barışçıl politikasına iyimser bakmak, ona itibar vermek mümkün değil. Çünkü işin aslına bakılırsa, Arabistan’ın Yemen’e karşı savaşı, Joe Biden’ın birinci başkan yardımcısı olduğu Obama döneminde başladı. Hatta ABD’nin resmi politikası da Ensarullah’a karşı savaşta Arabistan’ı ciddi olarak desteklemek olmuştur.
Fakat şu anda Biden yönetimini Yemen savaşını sonlandırma yönünde hareket etmeye iten şey, ihtiyari bir seçenek değildir. Aksine Biden yönetimi Yemen savaşını sonlandırmak için kendini başka bir şekilde harekete geçmek zorunda görüyor. Evvela, Biden bu hususta iç kamuoyunun ve Yemenlilere yönelik soykırımın devam etmesine karşı küresel muhalefetin baskısı altında kalarak seçim kampanyasında hem Trump’ın talimatıyla gerçekleşen seyahat yasağının iptal edileceğini hem de ABD’nin Yemen savaşında Arabistan’a verdiği desteği sonlandıracağını söz vermişti. İkincisi, “Kararlılık Fırtınası’ harekatı Yemen’in işgal edilip Sana’nın Ensarullah’ın kontrolünden çıkarılması ve bu hareketin silahsızlaştırılması amacıyla başladığında Suudi Arabistan'ın veliahtı Muhammed bin Naif’ti.
ABD yönetimindeki demokrat devlet adamları Bin Nayif ile çok iyi ilişkiler kurmuş ve ona çok yatırım yapmışlardı ama şu anda Bin Nayif görevinden azledilmiş ve ev hapsinde kalıyor. Bin Selman ise eylemleriyle arkasındaki köprüleri yıkmış bulunuyor ve yeni Amerika yönetimi şüphesiz bütün yumurtalarını genç prens'in sepetine koymayacaktır. İş başına geldiğinden beri Suudi Arabistan ve BAE’ye saldırı silahlarının satışını askıya aldığını da bu yüzden iddia etmiş olabilir. Cemal Kaşıkçı’yı öldürme belgelerinin gündeme gelmesi de Veliaht Prensi iktidardan uzaklaştırmayı ve yerine demokratların göz önünde tuttuğu seçeneği getirmeyi amaçlayan bir projenin başlangıcı olabilir.
Diğer bir boyuttan bakıldığında, ABD’nin uluslararası toplumdaki liderlik rolünü yeniden kazanmasını düşünen Biden, Birleşmiş Milletler ve Washington’ın bazı Avrupalı müttefiklerinin Trump yönetimine muhalefeti göz önüne alındığında, uluslararası toplumla yakınlaşma ihtiyacını hissetmiş bulunuyor. Ancak Biden’ın ilk siyasi-diplomatik hamlesini Yemen savaşına ayırmasının belki de en önemli nedenlerinden biri, Batı ve Suudi koalisyonunun bu altı yıllık savaştan bekledikleri sonucun dışında gelişen süreçtir. Washington zamanın elden verilmemesi gerektiğinin farkında, zira zamanın geçmesiyle ve başlangıçta Suudi koalisyona birkaç ay içinde teslim olması beklenen Yemen’deki Ensarullah’ın devam eden zaferleriyle birlikte çözüm yolları giderek zorlaşıyor.
Ayrıca Biden’ın Suudi Arabistan’ın kendini savunma hakkına vurgu yapması ve hakeza Ensarullah’ın İran füzelerini kullandığına değinmesi, ABD'nin Yemen’i direniş ekseninden ayırmaya çalışan yeni politikasının işaretidir. Biden’ın böyle bir politika izleyerek, Suudi ve BAE’nin saldırılarına karşı Yemen’i savunmakta direnişin ve İran’ın elini bağlamasını ve sonraki aşamalarda ise Suudilerin lehine, Suudilerle BAE’lilerin kazanmasını garantileyecek şekilde müzakere masasını kurmasını göz önünde tutmuş olması uzak bir ihtimal değildir.
Her halükarda, Biden ve yeni dış politika ekibi, Ensarullah’ın ezici halk desteği ve yüksek askeri kapasitesi nedeniyle yok edilemeyeceğini, Suudi Arabistan'ın Yemen’e yönelik saldırganlığının devam etmesi halinde bu hareketin ABD müttefiklerine (özellikle Siyonist rejime) karşı daha da silahlanıp agresif eylemlerinin artmasına zemin hazırlayacağını ve zaman geçtikçe Batı’nın onu kontrol etme ve kısıtlama fırsatının ortan kalkacağının farkındadır. Biden’ın doğrudan veya dolaylı olarak Yemen’e yönelik saldırganlığa son vermekle ilgili şu anki stratejisi de garantisiz ve dayanaksız bir çabadır ancak bu idenin pratikleşmesi gerekiyor yoksa son sözü yine Sana’nın füzeleri söyleyecektir.
Ancak daha geniş bir perspektiften bakıldığında, Biden yönetiminin dış politikadaki ilk eylem seçeneği olarak Yemen’in tercih edilmesi, Biden’ın Ortadoğu’da yeni güvenlik tertiplerini benimseme konusuna giriş yapma düşüncesi çerçevesinde değerlendirilebilir. Biden, yapılan seçim kampanyası ve programları boyunca, İran ile bölge ülkeleri (yani Fars Körfezi’ndeki ülker ve Suudi Arabistan) arasındaki müzakereler için bir modelden, Bercam’ın dirilmesinden sonra ve İran ile direniş ekseninden duyulan kaygılar olarak nitelendirdiği endişeler çerçevesinde bir modelden bahsetti.
Biden'ın Yemen’deki savaşı sona erdirmeye çalışırken aslında İran’ı baskı ve kontrol altına alma yönünde adım atmak için bölge ülkelerinden oluşan bir koalisyonu kurma gibi daha önemli bir hedef doğrultusunda ilerlediği görünüyor. Ortadoğu bölgesinin önümüzdeki günlerde pek çok gelişmeye gebe olduğu kesindir.
Khorasan News / Dr. Hamid Rahimpur
Çeviri: Mehmet Gönül
Welayet News
Yeni yorum ekle