Nuri Maliki'nin Kasım Süleyman ile tanışma ve arkadaşlık hatıraları
Al Alem: Hac Kasım Süleymani ile ilişkilerinizin çok öncelerden başladığını söylediniz. Savaş zamanında Hac Kasım ile yaşadığınız tatlı veya acı hatıralardan birini bize anlatabilir misiniz?
Welayet News - Maliki: Ben aslında Hac Kasım Süleymani’yi tanımıyordum. Saddam'ın heykelinin devrildiği ve Baas yönetiminin sonuna geldiği günlerde Tahran’da yaptığımız bir toplantıda, İslami Dava Partisi liderleri olarak ilk kez kendisi ile görüştük. Bu görüşme talebi ondan gelmişti ve kendisi ile görüştük. O zaman Hac Kasım ile tanışmıştım, çünkü ben İran’da değil, Suriye’de kalıyordum. 7 yıl kadar İran'da yaşadığım halde ancak Ahvaz garnizonunda ve Şehit Sadr’a bağlı güçler arasında kalıyordum. O görüşmede Hac Kasım ile tanıştıktan sonra aynı gün Irak'a gitme kararı aldım, zira Saddam düşmüştü ve başka görüşmeler için çevremdekiler benim kalmamı istiyordu ancak kendilerine, ben gideceğim ve diğer görüşmeleri siz yapın dedim. Çünkü Bağdat düşmüş ve yabancı güçlerin sultasına girmişti, artık burada kalmamız anlamsızdı.
O gece Irak'a gittim ve o görüşmeden sonra 2006’da Irak Başbakanı olana kadar Hac Kasım ile bir görüşmem olmadı. Allah rahmet eylesin Seyyid Abdülaziz Hekim’in evinde kahvaltı için bir araya gelmiştik ve orada Hac Kasım Süleymani ile daha çok tanıştım. Ondan sonra iki ülkede arasındaki doğal ilişkiler Irak ve İran arasındaki ortaklıklar temelinde başladı. Biz ve Hac Kasım arasında da teamül ve işbirliği ile dolu aynı ortaklıklar vardı. İstikrarlı ilişkiler başladı. İŞİD ile mücadele konusunun gündeme gelmesi sonrasında ise bu ilişki daha da gelişti. Hac Kasım Süleymani –Allah rahmet eylesin –Irak’ta bulunuyordu. Irak'tan çıkmak istediğinde bir iki gün gider ve sonra yine Irak’a dönerdi. Bütün imkanlarını Irak’a ve Iraklı güçlere yardım etmek için adamıştı. Hemrin dağları vs. gibi son derece geçilmez bölgelerimiz var ama oralarda bile teröristlerin yerlerini tespit etmek için bir drone üssü kurdu. Bazı silah türlerinin bize ulaştırılması zor olsaydı dahi o, kendine özgü yöntemle sınır yolundan bu silahları çatışma bölgelerine ulaştırıyordu. Çekinmeden diyebilirim ki, Hac Kasım İŞİD ile mücadelede ihtiyaç duyduğumuz her türlü aracı veya silahı Irak’a getirdi. Silah konusuda yapılan her anlaşmada hazır bulunuyordu, doğrudan rolü vardı. Silahları silah satıcısı ülkelerden daha ucuz bir fiyatla bize veriyordu. Hac Kasım ile ilişkim böyleydi. Doğal olarak bu tür ilişkilerin oldukça karmaşık ve ihtilaflı olması gerekir ancak aramızdaki ilişki sorumlu, şer’i ve dostane bir ilişkiydi. Sürekli evime gelirdi. İŞİD’e karşı savaş günlerinde masaya harita koyuyorduk ve nereden hamle yapılacağına dair karar alıyorduk. Bu hususta deneyimliydi. Hac Kasım’ın bölgeleri kurtarmak için işaretlediği o haritalar hala yanımda bulunuyor.
Irak olarak Hac Kasım’ın suikast cinayetinin nasıl gerçekleştiğine dair yeterli bir açıklama sunmuş değiliz
Al Alem: Irak’ın misafiri olarak Hac Kasım Süleymani’nin şehadeti ile sonuçlanan suikast girişimi Irak toprağında yaşandı. Size göre, Irak hükümetinin bu konudaki mesuliyeti nedir? Ve hükümet bu cinayete nasıl yaklaştı? Sayın Adil Abdülmehdi’nin yerinde olsaydınız, bu cinayete nasıl yaklaşırdınız?
Maliki: Evvela bu cinayet, Irak’ın egemenliğini ihlal eden kirli bir cinayetti. Saniyen, Irak için ve Iraklılar için aziz olan üst düzey bir misafir hedef alındı. Üçüncüsü, suikast yöntemi, çetelerin yöntemidir özgürlük ve demokrasiden dem vuran Amerika gibi bir ülkenin değil, ama böylesine çirkin bir eyleme imza attı. Biz ve bütün dünya bu eylemi kınadık. Bu suikast bizim topraklarımızda yapıldığına göre, doğal olarak Irak hükümeti bu cinayette parmağı olanları açığa çıkarıp yargı erkine teslim etmesi gerekir, Iraklı tarafların ya da Irak uyruklu vatandaşların suikastte yer alıp almadığını açıklaması veya bazı bölgesel tarafların rolü olup olmadığını netleştirmesi gerekir. Ancak biz Irak olarak bu suikastın nasıl gerçekleştiğine dair yeterli bir açıklama yapmış değiliz. İnsansız hava uçakların filan üstten havalanıp Hac Kasım Süleymani ve Ebu Mehdi el-Mühendis’in içinde bulunduğu otomobili hedef aldığını söylüyorlar ancak soru şu: Hac Kasım’ın şu anda Bağdat’ta olduğunu veya Bağdat hava alanından çıktığını onlara kim ya da kimler haber verdi? Bu konu, olayda parmağı olanların ortaya çıkarılmasını ve olayın arkasındakileri sorgulamayı gerektiriyor. Duyduğuma göre, yargıda konu hakkında inceleme yapılmış ve yakında inceleme sonuçları açıklanacak belki ama her halükarda çok geciktirmeli olmuştur, böylesine iğrenç bir cinayet hakkında bu kadar geciktirme olmamalı. Ancak öyle görünüyor ki yargı, istihbarat ve güvenlik teşkilatlarının rolünü oynuyor.
Al Alem: Sayın Haydar el-İbadi, o gece Amerikan uçaklarının uçuşunun Irak’ın izniyle yapıldığını söyledi. Başbakanlık yapmış birisi olarak sizce, esasen Irak’ın kendi hava sahası üzerinde bir egemenliği var mı? Acaba bu izin, böyle bir şeyden haberi olmadığını diyen Sayın Adil Abdülmedi’nin bilgisi dahilinde mi verildi? Bu olay nasıl meydana geldi?
Maliki: Ben konuyu prensiplere göre ele alıyorum. Sayın el-İbadi, Amerikan uçaklarının Irak’ın onayı dahilinde uçtuğunu söylüyor. Eğer uçakların havalanıp Hac Kasım Süleymani’yi hedef almasına onay verilmişse bu tehlikeli bir konu olur ve Irak hükümetinin işbirliği halinde olup hedefe yönelik saldırıyı onayladığı anlamına gelir. Acak uçakların Irak hava sahasına girişinin onaylanması konusu, her gün gerçekleşen rutin bir konudur ve hergün uçaklar Irak hava sahasına girip çıkıyor. Çünkü Irak ve Irak hükümeti bu hususta Amerika'nın yardımını talep etmiştir. Dolayısıyla bu uçakların mevcut anlaşma çerçevesinde Irak’ın onayı ile giriş yaptıkları kast ediliyorsa bu doğaldır ve bir sorun yoktur. Ama eğer Amerikan uçaklarının Irak hükümetinin bilgisi dahilinde o görevi icra etmek için Irak sahasına girdiği (ve hükümetin uçakların giriş amacından haberdar olduğu) kast ediliyorsa, sorumluluk hükümete ve Irak Başbakanı’na ait olacaktır.
Al Alem: Bu saldırıdan ve ülke egemenliğinin bu tehlikeli ihlalinden sonra Irak Hükümetinin Amerika ile ilişkilerini kesmesi gerekli miydi?
Maliki: İlişkilerin kesilmesi bir dizi konularla irtibatlıdır ve askeri güçleri topraklarımızda bulunan, kendisi ile diplomatik ilişkiler kurup bazı anlaşmalar yaptığımız ve kimi önemli konularda çatışma halinde olduğumuz bir ülke ile ilişkileri kesmek kolay değildir. Elbette inceleme yapılmalı ve bu cinayet mahkum edilmelidir. Bu cinayete karışanlar, yardımcı olanlar ve olayın ayrıntıları açığa çıkarıldığında o zaman bu konuda hukuki kararların verilmesi gerekir. Nitekim böyle kararların verileceğine dair bize söz verilmiştir.
El Alem: Bir süre önce Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı, Irak ve Bağdat'ı ziyaret ederek direniş komutanları ve siyasi şahsiyetlerle bir araya geldi. Siz de görüştünüz mü? Bu görüşme hakkında görüşünüz nedir?
Maliki: Evet, bir araya geldik ve ikili ilişkileri ele aldık ama normal ilişkiler dışında bir konu gündeme gelmedi.
Planlarını bozduğum için Amerikalılar benden rahatsız
Al Alem: Amerika neden Nuri Maliki’den kızgın?
Maliki: Amerika'nın öfkesinin belirtileri nelerdir? Amerika İran’dan, Ayetullah Hamanei’den, Seyyid Hasan Nasrullah’tan, Beşşar Esad’tan, Maliki’den ve filan kimseden öfkeli ama bunun bir değeri yoktur. Maliki, teslim olmayan veya Irak’ın egenemliğinin, çıkarlarının çiğnenmesine izin vermeyen bir kimse ise tabi ki onu tahammül etmeyecekler, ona öfkeli olacaklardır. Ancak bilginiz olsun diye arzdeyim ki, Amerika hükümetinin tamamı Maliki’ye kızgın değil, yıllardır Amerikalılarla doğal ilişkilerim var ve onlarla bir takım anlaşmalar imzaladım ancak bana kızgın olmuş olmaları doğaldır, çünkü çıkarları Maliki’nin politikaları nedeniyle zarar görmüş olabilir. ABD eski Başkanı Barack Obama, hatıralarında bu konuya değinerek, “Ben Maliki ile yaptığım görüşmede, belli sayıda Amerikan güçlerinin Irak’ta kalması hakkında görüşün nedir diye sordum, o hiç düşünmeden, bir Amerikan askeri dahi Irak’ta kalmamalı diye yanıt verdi”diyor.
Büyük ihtimalle bu mantık ve üslup hoşlarına gitmemiştir. Veya mesela Beyaz Saray'da Obama ile yaptığımız basın toplantısında, Beşşar Esad aleyhinde konuşuldu, ona çeşitli ithamlar yöneltildi ve düşürülüp ülkeden çıkarılması yönünde çağrı yapıldı ancak orada itiraz ettim ve kimsenin başka bir ülke liderine ‘ülkeni terk et’ deme hakkına sahip olmadığını, bundan ancak o ülkenin halkının sorumlu olduğunu söyledim. Başka ülkelerin yetkileri Beyaz Saray'da ve Amerika Başkanı ile böyle konuşmaz, bu sarih tutumlar onları öfkelendirmiş olabilir.
Onlardan biri bana, ‘Maliki, politikasıyla Amerika’nın bölgedeki projesini yerle bir etti’ dedi. Ben de ‘ne gibi bir olay yaşandı da bu proje yerle bir oldu’ değince, şöyle dedi: “Çünkü siz Beşşar Esad'ın düşmesine engel oldunuz, bu proje Beşşar Esad'ın düşmesiyle başlayacaktı. Ancak siz Suriye’nin tamamen kuşatılmasına karşı çıktınız, Iraklı savaşçıların ve uçakların Suriye’ye gitmesine izin verdiniz. Önceden tasarlanmış bu planı bozan da bu eylem olmuştur”. Bu nedenle de bana öfkeli olmuş olabilirler, planlarını bozdum diye bana kızgın olabilirler.
Yeniden taifeciliğe dönmemeliyiz
Al Alem: Sadr Hareketi Lideri Seyyid Mukteda Sadr, yeniden Şii evini kurma çağrısı yaptı. Bu çağrıya nasıl yaklaştınız? Esasen bu hareketle ilişkiniz nasıldır?
Maliki: Biz Şii evi terimini geride bıraktık ve İslami-Şii güçler arası koordinasyon çerçevesinin oluşması üzerinde anlaşmaya vardık. Şimdi bu çerçeve mevcut ve Sadr Hareketi’nin de aralarında bulunduğu toplam 7 Şii liderin katılımıyla siyasi güçler ve partiler düzeyinde haftalık 5, 6 toplantı yapıldı. Bir araya gelip konuları inceliyoruz, anlaşabildiğimiz konular üzerinde anlaşıyoruz ve anlaşmadıklarımızı bir kenara bırakıyoruz. Halihazırda bu projenin ana çekirdekleri mevcuttur ama ‘Şii evi’ başlığı altında değil, çünkü Şii evinin Sünni evinin karşında konumlanmasını ve yeniden taifeciliğe dönmeyi istemiyoruz. Onun için bu terime karşıyız. Adının İslami-Şii güçler arası koordinasyon çerçevesi olmasında anlaştık ve bu devam ediyor.
Birliğe yönelik her türlü çağrıya olumlu bakıyorum ve şunu dedim: Irak hükümetinden İsrail dışında dünyada hiçbir devletle husumet içine girmemesini istiyorum, bir husumet içine girmek bizim maslatımıza değildir, ancak ülkelerle ilişkiler öncelikle Irak maslahatı temelinde olmalıdır. İkincisi şu; Kanun Devleti Koalisyonu ve İslami Dava Partisi olarak ister Kürt, ister Sünni ister Şii olsun, Iraklı ve ulusal hiçbir tarafla herhangi bir husumetin devam etmesini istemiyoruz, mevcut husumeti veya ihtilafları sonlandırmak isteyen herkese elimizi uzatıyoruz. Bunu sahnede hazır bulunan herkesi kapsayacak şekilde söylüyoruz. Hiçbir ön şartımız da yok bir şart dışında. O da şudur: Kim bizimle anlaşmak istiyorsa ülkeye, ülkenin egemenliğine ve kanunlarına saygısını bize kanıtlamalıdır. Bundan başka da söyleyecek bir sözüm yoktur. Kendim için, partim için veya Kanun Devleti Koalisyonu için onlardan bir şey istemiyorum. Kiminle görüşmek istiyorsam veya kim benimle görüşmek istiyorsa bunun ülkeyi koruma, egemenliğini ve kanunlarını muhafaza etme çerçevesinde olmasını istiyorum. Bu nedenle bu çerçevede ihtilafları sonlandıracak her çağrıya olumlu yaklaşıyorum. Ülkenin mevcut ihtilaflardan daha fazlasını kaldıracak takati yoktur. Bana göre, ilkeler veya fraksiyonların yaklaşımları hususunda en önemli konu, ülkesine saygılı olan, ülkesinin egemenliğine ve kanunlarına inanan fraksiyonlara dönüşme konusudur. Aksi halde bazı işleri yönetmede hükümete alternatif taraf haline gelinir. Yetkili olan, sorumlu olan hükümettir, ordudur, polistir. İşleri yönetme hususunda tek yetkili hükümettir. Biz hükümete yardım ediyoruz, destek oluyoruz, projelerini icra etsin, kararlarını alsın ve işleri kolaylaşsın diye parlamentoda hükümetin yanında duruyoruz. İşlerin hal yoluna konulması hususunda hiç birimizin hükümetin yerini almasını istemeyiz ve kabul etmeyiz.
Al Alem: Bu görüşmeler neticesinde gelecek seçimlerde ulusal koalisyonun yeniden kurulması mümkün mü?
Maliki: Mevcut bütün siyasi güçlerin katılımıyla geniş kapsamlı ulusal koalisyonun kurulmasıyla hiçbir sorunumuzun olmadığını ve olumlu karşıladığımızı defalarca dile gitirdik. Burada sizin kanalınızla bütün kardeşlerimize şunu diyoruz; seçimlerde ve seçimlerden sonra aramızda bir koalisyonun kurulmasını istemeniz halinde biz bunu olumlu karşılırız. Bizimle, diğer ulusal ortaklarımızla Ehli Sünnet ve Kürtler arasında bir koalisyonun kurulmasını istiyoruz, zira onlar ortaktır, sorumludur; onlar bize karşı sorumludur, biz de onlara karşı sorumluyuz ve hepimiz Irak’a karşı sorumluyuz.
Al Alem: Bir ara Seyyid Mukteda Sadr ile ilişkilerinizde soğukluk meydana geldi ve bu soğukluğu gidermek için bir takım arabuluculuklar da yapıldı. Şu anda aranızdaki ilişkiler nasıl?
Maliki: Hiç kimse yanıma gelip aranızda arabulucuyum demedi. Bunlar sadece medyada gördüğüm ve duyduğum konulardır. Ancak arabuluculuğu olumlu kaşıladığımı, bu tür ilişkilerle, sorunların çözülüp yeni bir aşamaya geçilmesi ile bir sorunumun olmadığını hep söylemişimdir. Ama başkaları bunu arabuluculuk olarak anlamış gibi görünüyor. Ben arabuluculuğu olumlu karşıladığımı, ihtilafları sonlandırmak ve işbirliği için elimi uzattığımı açıkça söyledim. Ancak filan tarafın veya filan şahsın arabuluculuğa soyunduğunu basından duyuyorum ki şimdiye kadar böyle bir şey söz konusu değil.
Yeni seçim yasasına karşıyız
Al Alem: Yeni bir seçim yasası var. Bu yeni yasa ışığında Kanun Devleti Koalisyonu’nun pozisyonu hakkındaki öngörüleriniz nelerdir?
Maliki: Yeni seçim yasasına karşıyız ve buna itiraz ettik, zira bu yasanın siyasi mekanizma ve alt yapılar ve de parlamento üzerindeki yıkıcı etkilerinin farkındayız. Bu yasa ayrıştırılmış bir parlamentoya yol açacaktır ve genel ikamet istatistikleri, şehirler ve iller arasındaki sınırlar belirlenmeden çeşitli seçim bölgelerinde seçimler yapılacaktır. Çeşitli seçim bölgeleri yasasına karşı olduğumu altını çizerek belirtmek istiyorum. Bu, siyasi süreç için bir takım yıkıcı sonuçlara neden olacaktır. Ancak yine de seçim yapıldı ve iller bu yasanın uygulamaz olduğunu fark ettikten sonra giderek itiraz sesleri yükseldi ve herkes yeni yasanın göz geçirilerek ıslah edilmesini istedi. Zira icrası mümkün değil ve sonuçları da belli değildir. Bazı taraflar için faydalı olabilir ancak genel olarak siyasi süreç için bir faydası yoktur.
Bugün Kanun Devleti Koalisyonu, halk arasında benzeri görülmemiş bir popülerliğe ve sempatiye sahiptir. Bu sempati, Kanun Devleti Koalisyonu’nun hükümeti dönemindeki durumun farklı olmasının, getirdiği hizmetlerin, elde ettiği kazanımların, yabancı güçlerin ülkeden çıkarılması ve siyasi, ekonomik ve güvenlik alanlarında yaşanan çeşitli gelişmelerin bir sonucudur. O dönemde Irak baya ilerledi. Halk Kanun Devleti Koalisyonu hükümetinin dönemindeki kazanımları hatırlıyor. Bu yüzden ülkenin tüm kesimleri sempati duyduklarını dile getiriyor ve hergün çeşitli heyetlerle bir araya geliyorum.
Başbakanlık için bir çaba göstermiyorum ancak başbakanlık bana doğru gelirse olumlu karşılarım
Al Alem: Bu sempatiye binaen, başbakanlık için aday olmanız mümkün mü?
Maliki: Diğer güçler arasında görünen bu eşsiz sempatiye binaen - elbette diğer tüm gruplardaki kardeşlerime ve dostlarıma da saygı duyuyorum ve hepsinin kendine göre tarafları bulunuyor ancak ben kendi taraftarlarım hakkında konuşuyorum – geniş bir halk tabanına sahip olduğumuzu ve seçimlere katılacağımızı düşünüyorum. Öngörümüz, daha iyi sonuçlar kaydedeceğimiz yönündedir. Ancak başbakanlık konusuna gelirsek, aday olmaya yönelik bir eğilim içinde olmadığımı defalarca vurguladım. Ama eğer şartlar icap ederse, ortam oluşursa ve benden başbakan olmam istenirse kendi vazifelerimi yerine getirmekten, mesuliyetlerle amel edip Irak’a ve halkına hizmet etmekten geri durmayacağım. Başbakanlık için bir çaba göstermiyorum ancak eğer başbakanlık bana doğru gelirse halka hizmet için olumlu karşılarım.
El Alem: Mevcut ortam ve yeni seçim yasasına göre, siyasi harita nasıl olacak?
Maliki: Siyasi haritayı şimdilik hiç kimse ön göremez; çünkü seçimleri etkileyen çeşitli faktörler söz konusu. Ancak üzerinde ittifak edilen şey, gelecekteki hükümetin de seçimlerde kazanacak fraksiyona değil, kanuna ve parlamentodaki daha büyük fraksiyona tabi olan bir koalisyon hükümeti olacağıdır. Gelecekteki hükümet de parlamenter bir hükümet olacaktır. Yani parlamentodaki fraksiyonların hasılı olan bir hükümet olacaktır ve bunun gereğince cumhurbaşkanını ve meclis başkanını seçecektir.
Al Alem: İslam Dava Partisi’nin geleceğini, Irak’ın içinden geçtiği koşullar ve Haydar el-İbadi’nin ayrılmasından sonra bu eski partideki bölünmeler ışığında nasıl görüyorsunuz?
Maliki: İslami Dava Partisi, değişime vurgu yapan, toplumda değişim icat etmek suretiyle siyasi sürece katılımı hedefleyen bir parti. Amacımız dürüst ve dinamik bir toplum yaratmaktır. “Şüpesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez” ayeti kerimesine istinaden, toplumu değiştirip ıslah etmediğimiz sürece sahih bir siyasi düzeni iş başına getiremeyiz. İslami Dava Partisi 27 yıldır sessiz sedasız toplumu ve yapıları ıslah etmek için çalışıyor. Gerçekten de başarılı olduk. Ateist olan ve ateist olmayan çeşitli düşünce akımlarıyla yüzleşebildik. Büyük kazanımlar gerçekleştirdik.
Hükümette, başbakanlıkta olsak da olmasak da böyle bir görevi, bir misyonu kenara koymayacağız. Biz, toplumun değişmesine vurgu yapan bir partiyiz. Eğer toplum değişmezse siyasi süreç ıslah olmayacaktır. Eğer toplum İslam’la, İslami düşünce ile amel etmede değişime açık olmayı ve kendi insicamını koruyabilseydi yabancı elçiliklerle ilişkili kişiler ‘intifada’ dedikleri şeyi başlatıp öldürme vakıalarına, yakıp yıkmalara ve diğer yıkıcı eylemlere bolaşmazlardı.
Hedefimiz toplumun ıslahıdır. Şimdi eğer filan kimse İslami Dava Partisi’nden ayrılırsa bu da tamamen doğaldır ve tarih boyunca İslami veya gayri İslami her parti bu tür meselelere şahit olmuştur. Zira farklı bir görüş gündeme gelebilir ya da bazıları partisel faaliyetlerden yorulmuş olabilir veya bazı parti yetkilileri ile sorun çıkabilir. Bazı kimselerin partinden çıkmasıyla karamsar olmayız. Bu tamamen doğal bir şeydir. Bizim için önemli olan, partiden ayrılan bir kimsenin İslam’ın kaygısını, İslam’la amel etme endişesini hala taşıyor olmasıdır. Biz partiden ayrılan kişilerin hala mütedeyyin olması ile, fasit ve gayri mütedeyyin bireylere dönüşmemesi ile iftihar ediyoruz. Ama bu bir parti olarak tamamen doğal bir şeydir ve bazı kişilerin ayrılmasından etkilenmez.
Biz bütün kardeşlerin yanımızda olması için çaba harcıyoruz. Ama eğer bir kimse artık devam edemeyeceği yönünde karar alırsa kararına saygı duyarız. Bazı kardeşlerimizin iki veya beş yıllık faaliyet süresi içinde ve bazılarının 40 veya 50 yıllık süre içinde yorgun düşmesi doğal bir mevzudur. Biz de faaliyetten yorulabiliriz ve yeni nesiller iş başına gelsin diye kenara çekilebiliriz. Biz gençliğin arasından yeni bir nesil hazırlıyoruz. Bu partinin ve mesajının devam etmesini istiyoruz. İslami Dava Partisi iktidar odaklı bir parti değildir; yani eğer iktidarda olmayacaksak o zaman partiyi kenara koyalım gibi bir anlayışta değiliz. Böyle düşünen biri, partide yol arkadaşımız ve dostumuz değildir. Böyle kişiler Dava Partisi’ni, onun kuruluşunu ve stratejisini anlamamıştır. Bizim açımızdan iktidar, yardımcı bir etkendir, eğer onu tamamen elden verirsek bile partinin öneminden bir şey azalmayacaktır ve toplumun ıslahı için faaliyetlerin yapılması, İslami düşüncenin tervic edilmesi ve ümmetin devrilmesini isteyenlerle mücadele edilmesinin bir zaruret olduğunu ısrarla vurgulamayı sürdüreceğiz.
Al Alem: Kanun Devleti Kaolisyonu’nun ilk başlarda bazı muhalif çıkışlarda bulunduğunu da göz önüne alarak Mustafa Kazimi ile ilişkiniz nasıldır?
Maliki: Karşı çıkışlarımız hala sürüyor. Bir dizi yazılı açıklamalar yaptık ve oy vermeyeceğiz, hükümette yer almayacağız dedik. Ama aynı zamanda bu hükümetin olumlu bir girişimi olursa onu destekleyeceğimizi ve girişimleri olumsuz olursa karşı duracağımızı söyledik. Bir süre önce Mustafa Kazımi yanımdaydı. Kendisine, yazılı açıklama yaptığımızı hatırlattım ve ‘size katılmıyoruz ama eğer ülkeye bir faydası olacak olumlu bir konuda bizden bir yardım isterseniz elimizden ne geliyorsa esirgemeyiz’ dedim. Aldığımız tutumu ve rolü inkar etmeyiz.
Kazımi’nin performansı zayıftır
Al Alem: Genel olarak sayın Kazımi’nin ve hükümetinin performansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Maliki: Kazımi’nin performansı zayıftır ve zayıf performansın ülkenin gücünü, geleceğini etkilemesinden endişeliyim. Ben bir şahsı bu zayıf performanstan sorumlu görmüyorum, siyasi sürecin bütün ortakları hükümetin performasından sorumludur. Bir taraf siyasi sürecin ortağı olacak, sonra yıkıcı eylemler yapacak, gündüz onun imkanlarından yararlanacak ama gece terör eylemlerine imza atanlara dönüşecek, böyle bir şey kabul edilmez. Siyasi sürecin tutarlı ve güçlü olması gerekiyor. Durum genel olarak zayıf ve tehlikelidir, hükümetin gerek ekonomik açıdan gerekse güvenlik açısından çöküşünün önüne geçilmesi için siyasi güçler bu durumun sorumluluğunu üstlenmesi gerekir diye düşünüyorum.
Al Alem: Önümüzdeki seçimlerde Ekim hareketinin payı nedir?
Maliki: Açıkçası hiçbir payları yok. Payları sıfırdır demiyorum ama kayda değer bir şey elde etmezler.
Haşdi Şabi olmadan kendimizi tehlikede hissediyoruz / Yeni İŞİD’in yolda olduğunu ihtimal dahilinde görüyoruz
Al Alem: Haşdi Şabi hakkında Irak’a uluslararası arenadan güçlü baskılar yapılıyor. Haşdi Şabi ve Irak hükümeti bu baskılar karşısında nasıl direniyor?
Maliki: Haşdi Şabi, direniş gücüne sahip. Biz nasıl Haşdi Şabi’yi onaylıyoruz? Haşdi Şabi nasıl parlamentoda tasvip olunan bir yasaya dönüştü? Haşdi Şabi güvenlik mekanizmasının temel bir rüknü haline geldiğini nasıl anlıyor? Dolayısıyla Haşdi Şabi’nin bu özelliklerinin toplamı ona güç veriyor ve Haşdi Şabi’yi yıkmak isteyen herkes yenilgiye uğrayacaktır. Açıkça söylüyorum; Haşdi Şabi olmadan kendimizi tehdit altında hissediyoruz. Haşdi Şabi sadece eski İŞİD’e karşı operasyonda yer alamaz, belki yeni İŞİD’çilere karşı mücadele için hazır olmalıdır. Yeni İŞİD’in yolda olduğunu ihtimal dahilinde görüyoruz. Bazı bölgelerde yaşanan adam kaçırma ve öldürme vakıaları bu ihtimali güçlendiren örneklerdir. Onun için Haşdi Şabi bir zarurettir. Ve bir şey zaruret ise, o zaman ulusal maslahata önem veren herkesin bu zarureti koruması gerekir.
Çeviri: Mehmet Gönül
Welayet News
Yeni yorum ekle