Şehit Süleymani ve Şehit Ebu Mehdi el-Mühendis düşmanın bölgedeki planlarını boşa çıkardı

Ct, 26/12/2020 - 09:29

Irak eski Başbakanı Nuri Maliki, Al Alam televizyonuna verdiği mülakatta, Korgeneral Şehit Süleymani’nin İŞİD’in temizlenmesi ve bölgenin parçalanmasının önlenmesindeki rolüne işaretle, Şehit Süleymani bölgenin kimliğini değiştirmek için çizilen planların çoğunu boşa çıkarırken, ABD’nin ise Irak tarafını İŞİD lehine zayıfladığını söyledi.

Welayet News - Irak Kanun Devleti Koalisyonu Lideri, İslami Dava Partisi Genel Sekreteri ve Irak eski Başbakanı Nuri Maliki, Korgeneral Şehit Süleymani’nin şehadetinin arefesinde Al Alam televizyonuna verdiği geniş kapsamlı mülakatta, Şehit Süleymani’nin  bölgede terörizmin yok edilmesindeki rolü, ABD'nin terörizm ile savaş sırasında Irak'la yaptığı askeri mutabakat ve sözleşmelere bağlı kalmayışı, Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü’nün yeni Komutanı ile yaptığı görüşme, Irak’ın siyasi geleceği ve buna benzer pek çok konuda açıklamalarda bulundu.

Bu mülakatta gündeme gelen en önemli noktaların özeti   

- Şehit Kasım Süleymani ve Şehit Ebu Mehdi el-Mühendis düşmanın bölgedeki planlarının çoğunu durdurdu.

- Şehit Süleymani azimli çalışmasıyla bölgenin kimliğini değiştirmek için çizilen planların çoğunu suya düşürdü .

- Suriye’de yönetimin devrilmesinden sonra Nusra ve el-Kaide İsrail’in rol almasıyla Lübnan ve Irak’ta aktif olacaktı.

- Hac Kasım, Suriye yönetimini düşürmeyi amaçlayan girişimlere karşı durmanın en belirgin örneğiydi.

- Bu rolünü Irak, Lübnan ve Yemen’de de başarıyla ifa etti.

- Amerikalılar İŞİD ve el-Kaide ile mücadelede satın aldığımız silahları bile bize vermediler.

- Irak'tan çekilmeleri için Amerika ile anlaşma yaptık ancak, çekilmedikleri gibi Irak hükümetini ve Maliki’yi de cezalandırdılar.

- Amerika, Irak'ı İŞİD’in lehine zayıflattı.

- İŞİD de kazansaydı Irak Amerika’nın elinde kalırdı.

- Bağdat’ta Hac Kasım’dan acil silah talebinde bulundum, bu adam ve İran liderliği eksik bir şey bırakmadı

- İran ile silah konusunda bugün anlaşma yapıyorduk, öbür gün silah elimizdeydi.

- Hemen aldığımız satın alımlarımız arasında sekiz Sukhoi savaş uçağı da vardı.

- Bir anda 30 bin polis Musul'dan çekildi .

- Hac Kasım’ı ilk defa Saddam’ın heykelinin devrildiği sırada gördüm.

- İŞİD ile mücadele amacıyla hafif veya ağır her türlü silahı Hac Kasım Irak’a getiriyordu ve en geçilmez cephelerde hazır bulunuyordu.

- Hac Kasım’ın bizim için işaretlediği operasyon haritaları hala yanında duruyor.

- Irak olarak Hac Kasım’ın şehadeti hakkında yeterli bir açıklama hala sunmuş değiliz.

- Eğer İbadi (suikastta kullanılan) saldırgan uçakların anlaşma çerçevesinde Irak’a girdiğini kast ediyorsa bu doğal bir durumdur.

- Ama eğer uçakların görevi Irak hükümetinin bilgisi dahilinde olmuşsa ve ülkeye girmişlerse, sorunluluk hükümete ve başbakana ait olacaktır.

- En son Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı ile bir araya geldik, normal ilişkiler dışında gündeme gelen bir konu olmadı.

- Obama ile basın toplantısında, Beşşar Esad'a ‘ülkeni terk et’ deme hakkına sahip olmadığını kendisine söyledim.

- Biz ‘Şii evi’ terimini geride bıraktık ve İslami Şii güçler arası koordinasyon çerçevesinde işbirliğini sürdürmemiz konusunda anlaşma yaptık.

- Ben ve Sadr arasında kimse arabuluculuk yapmadı ancak arabuluculuğu olumlu karşılıyorum.

- Yeni seçim yasasına karşıyız, birden fazla seçim bölgesi yasasına karşıyız.

- Bu yasanın uygulaması mümkün değil, sonuçları da belli değil.

- Başbakanlığa yönelik bir eğilimim yoktur ama eğer başbakanlık bana doğru gelirse halka hizmet etmek için olumlu karşılarım.

- Erken seçimlerden yanayız, ancak yeni yasa ve komiserlik üyeleri yeni olduğu için bunun uygulanmasını zor buluyoruz.

- Bir sonraki hükümet koalisyon hükümeti olacaktır ve seçimlerde kazanan fraksiyonun değil, parlamentodaki daha büyük fraksiyonun sonucu olacaktır.

Mülakatın tam metnini aşağıda bilginize sunuyoruz

Hac Kasım bölgenin kimliğini değiştirmeyi amaçlayan planların çoğunu suya düşürdü / Eğer Suriye yönetiminin düşme ihtimalini verirsek Irak ordusu ile müdahale edeceğiz ve Suriye’de savaşacağız.

Al Alam: Bu günler, Amerika tarafından şehit edilen muzaffer komutanlar Şehit Hac Kasım Süleymani ve Şehit Ebu Mehdi el-Muhandis’in şehadetlerinin yıldönümüne denk gelen günlerdir. Sizce Amerika neden böyle bir cinayete başvurdu?

Maliki: Ben de bu münasebetle bütün özgür insanlara, mücahitlere, devrimcilere, şühedanın ailelerine ve Şehit Hac Kasım ile Şehit Hac Ebu Mehdi el-Muhandis’in ailesine başsağlığı dileğinde bulunuyor ve Allah’tan bu iki şehidi sonsuz rahmetine gark etmesini diliyorum. İki ülke arasındaki savaş genellikle hassas aşamalara tırmandığı zamanlarda, liderlerin ve komutanların öldürülmesi düşman ülkelerin başlıca hedefi haline gelir. Eğer bu kuralı İran ve Amerika arasındaki savaşa –ki oldukça şiddetli, derin ve sorunlarla, iniş çıkışlarla dolu bir savaştır – uygularsak, bir çok zafere imza atan bu komutanlara yönelik suikastın doğal bir eylem olduğunu fark ederiz. Bu iki şehit bölgede icra edilmek istenen planların birçoğunu durdurdu. Diğer bir deyişle, Hac Kasım Süleymani –Allah rahmet eylesin –mücadeleye devam ederek, cihadını kesintisiz bir azimle sürdürerek bölgenin kimliğini değiştirmek için tasarlanmış planların çoğunu boşa çıkarmayı başardı.

O, Yemen’den tutun ta Suriye, Lübnan ve Irak’a kadar... planları, komploları boşa çıkarmaya öncülük yaptı ve birleşip dirensinler, tasfiye planları ve komplolarına karşı güçlü olsunlar diye milletlere, bu ülkelerdeki hareketlere yardım etti.

Burada Suriye’yi örnek olarak vereceğim; İsrail, Arap ülkeleri ve Amerika’nın içinde yer aldığı bir dizi plan ve komplolarla Suriye’nin düşürülmesi planlanmıştı ve Dr. Beşşar Esad liderliğindeki Suriye yönetiminin devrilmesi ile de hikaye bitmeyecekti, proje sonlanmış olmayacaktı, aksine Şam yönetiminin devrilmesi sonrasında Nusra ve el-Kaide terör grupları  Lübnan, Irak ve Ürdün’de faaliyet göstermek üzere devreye girecekti ve İsrail'in planladığı gibi bölgede büyük bir kriz oluşacaktı.

Hac Kasım ve diğer savaş arkadaşlarının tutumu, Suriye'yi himaye edip savunmak ve direnmekti. Ben hiçbir korkuya ve dil lüknetine kapılmadan şunu diyorum: Eğer Suriye’nin devrilmesi ihtimalini verirsek Irak ordusu ile müdahale edip Suriye'de savaşacağız. Neden? Çünkü Şam’ın düşüşü bölgenin tamamında kaosun çıkmasına neden olacaktır. Hac Kasım, Suriye’nin devrilmesine yönelik her türlü girişim ile mücadelenin en belirgin örneğiydi. O, bu rolünü Irak, Lübnan ve Yemen’de de ifa ediyordu. Dolayısıyla Amerika’nın Hac Kasım Süleymani’yi hedef alması doğaldı; yalın dir deyişle, Hac Kasım onların planlarını bozdu, onun için de hedef alındı. Hatta bazı Arap ülkeleri de, cihat yapan ve örnek olan Hac Kasım Süleymani, Ebu Mehdi el-Mühendis ve diğer Iraklı kardeşlerimiz gibi en önde gelen en önemli liderlerden kurtulmak için bir dizi plan ve komplolar kurup bunun için bir takım maliyetler ödüyorlardı.

Al Alam: İŞİD Irak’a saldırıp ülkenin geniş bir bölgesini işgal ettiği sıralarda siz başbakandınız ve güvenlik anlaşması gereği Amerika’dan kendi vazifelerini yerine getirme talebinde bulundunuz. Ancak Amerika kendi vazifelerini yerine getirmekten kaçındı ve siz Tahran ve Hac Kasım ile temasa geçtiniz. Mümkünse bu konuda daha fazla bilgi verebilir misiniz?

Maliki: Anlaşma gereği Amerika’dan bize yardım etmesini istemedik, sadece anlaşmayı uygulamasını talep ettik. Aramızda stratejik bir çerçeve anlaşması var. Bu anlaşma gereği, Irak'ta demokrasinin hedef alınması durumunda, Irak hükümetinin talebi üzerine Amerikalıların ülkeye gelip savaşa girmesi değil, gereken desteği sağlaması gerekir. Biz anlaşma gereği Amerikan yönetiminin bize silah vermesini istedik; onlardan satın aldığımız silahları istedik. Çünkü İŞİD, el-Kaide ve onların hamileri ile karşı karşıya gelmiştik ve onların elinde yüksek miktarda silah ve teçhizatlar bulunurken bizim yeterli silahımız yoktu. Amerikalılar teçhizat, füze ve askeri malzemeleri almaktan bizi alıkoymuştu. Bu yüzden, onların en azından sözleşme gereği davranmasını talep ettik.

Amerika Irak’ı İŞİD karşısında zayıflattı      

Al Alam: Neden karşı çıktılar?

Maliki: Büyük musibet de burada. Biz Amerikan güçlerin Irak’tan çekilmesi konusunda anlaşma yaptık. Bu anlaşma cumhuriyetçilerin ve George Bush’un döneminde yapıldı. Çekilme demokratların ve Obama’nın başkanlık döneminde oldu. Amerikalı askeri tarafın Irak'tan çekilmekten pek memnun kalmadığı görünüyordu. Irak’ta büyük harcamalar yaptık, insanlarımızı elden verdik ve şimdi hiçbir kazanım olmadan Irak’tan çıkıyoruz diye Amerika’da bir memnuniyetsizlik ve tartışmalar dalgası yükseldi. Bunun ardından Amerikan askerlerinin Irak'tan çekilmesinde bir etken olan Irak hükümeti ve Maliki’yi cezalandırma operasyonu başladı.

Amerika'nın şu anki Başkanı Donald Trump, önceki yönetimleri İŞİD’in ortaya çıkmasına neden olmakla suçladı eğer doğru ise, ki daha gerçekci gibi görünüyor bu. Biz demiyoruz onlar IŞİD'i kurdu ama İŞİD’e karşı sessiz kaldılar, destek verdiler ve bize silah desteğini kestiler ve Iraklı tarafı İŞİD lehine zayıflattılar. Aslında yaşananlar Irak’ı cezalandırmak içindi.

İŞİD Irak’ta kazansaydı Irak yine Amerika yönetiminin elinde olurdu

Al Alam: Ama bu cezalandırma Bağdat’ın sınırlarına dayandı ve Bağdat’ın düşme olasılığı da vardı!

Maliki: Evet, ancak Bağdat düşseydi bile bunlar Bağdat’ın hakimi olmayacaktı. Bu ahmaklar, İŞİD ve Taliban gibi gruplar savaşır, bombaları patlatır ve ilerler ama sonunda yenilirler ve hiçbir zaferi koruyamazlar. Dolayısıyla İŞİD’in kazanması durumunda da Irak yine Amerika hükümetinin elinde olurdu.

Al Alam: Amerikan yönetimi o dönemde bir yardım yaptı. İran’ın, özellikle Hac Kasım’ın bu konuya yaklaşımı nasıldı?  

Maliki: Açıkça biz Amerika yönetiminden silah, teçhizat ve depolama araçlarını talep ettik. Abrams gibi bazı Amerikan silahlarımız vardı ama bu tanklarda ekipman yoktu. Teçhizatları Mısır’dan satın almaya çalıştık ancak kabul etmediler, çünkü Amerika bu teçhizatların satın alınmasının ancak kendisinin onayı ile gerçekleşeceğini şart koşmuştu. Aslında cephanemiz yoktu, hatta helikopter ve F-16 savaş uçaklarını da bir yıl gecikmeyle bize verdiler ve bu önlemlerle birlikte bizi zayıflattılar. Bizim silahımız vardı ama uluslararası ve bölgesel destekli böyle bir saldırıya karşı koyacak düzeyde değildi. Bu nedenle, ne pahasına olursa olsun silah arıyorduk. Polonya ve Bulguristan’a gittik ve silah alımı üzerinde anlaştık fakat silahları geç elimize ulaşıyordu ve biz acil bir durum içinde bulunuyorduk. Çatışmalar Bağdat, Samarra ve Kerbela sınırlarında devam ediyordu. Silah alımı konusunda anlaşma yapıyorduk ancak bu silahlar uygun zamanda elimize ulaşmıyordu. Onun için bu silahların bize verilmesi için Hac Kasım Süleymani ile anlaşma yaptık. İran’dan silah satın aldık ve bu İslam Cumhuriyeti’nin, hasseten Hac Kasım’ın büyük lütfu ve kuvvet noktasıydı.

Sürekli Hac Kasım ile doğrudan görüşüyordum  

Al Alam: Hac Kasım ile nasıl temas kurdunuz ve bu talep nasıl gerçekleşti?

Maliki: Onunla normal ve doğal bir ilişkim vardı. Kendisi ile sürekli görüşüyordum ve bize geliyordu.

İran'ın Irak'a desteği ve silah satışının ayrıntıları

Al Alam: Doğrudan mı?

Maliki: Evet, doğrudan. O hadise yaşandığında kendisi Bağdat’ta idi ve size nasıl yardım edebiliriz diye sordu. Kendisine dedim bize silah verin, bize silah satın. Acil silah istiyoruz. Bu adam ve İslam Cumhuriyeti liderliği eksik bir şey bırakmadı. Bugün silah anlaşması yapıyorduk ertesi gün silah elimize ulaşıyordu. Bulgaristan, Polonya, Amerika ve diğer ülkeler gibi değildi, ki elimize silah ulaştırmak için bir yıl bekleyelim. Fakat İran ile eğer bugün anlaşma yapsaydık öbür gün silahlar elimize ulaşıyordu, her türlü hafif, orta ve bazı ağır silahlar hemen bize ulaşıyordu ve cephe hattına sokuluyordu. Eğer bu silahlar uzman gerektirseydi beraberinde uzmanlar da geliyordu ve bu silahların kullanılmasını öğretmek veya askerleri eğitmek için muharebe meydanlarına gidiyordu. Bunun İran İslam Cumhuriyeti’nin ve Hac Kasım’ın kuvvet noksası olduğunu unutmamak gerekir. Onlar kendi cephanelerinden silah sağlayarak İŞİD ile mücadele etmek için güçlerimize bu olanağı sundular.

Ayrıca savaş uçakları konusunda sorunla karşılaştığımızda ve Amerika gereken silahları vermekten imtina ettiğinde ben Rusya’ya gittim ve Putin'den silah talep ettim. Putin, “Atölyelerimiz durmuş vaziyette ve sizin için gelişmiş helikopterler yapmak için zamana ihtiyacımız var” dedi. Ondan Rus askeri cephanesinden bazı savaş uçaklarını bize vermesini istedim. Irak’a 44 adet Mİ-35 ve Mi-28 tipi helikopter gönderdiler.

İran İslam Cumhuriyeti, Ayetullah Hamanei’nin (Hafizahullah) liderliği ve yol göstericiliğinde bize yardım etti. Bizim savaş uçağımız yoktu. Helikopterlerimiz vardı ancak İŞİD’in çöldeki üslerini hedef alabilecek savaş uçaklarımız yoktu. İran İslam Cumhuriyeti’nden Hac Kasım Süleymani aracılığıyla bize Sukhoi tipi savaş uçaklarını vermesini istedik. Uçakları satın almamızın ardından İranlılar 8 adet savaş uçağını hızla bize verdi. Bu uçaklar füzelerle ve tüm silahlarla donatılmıştı. Iraklı pilotlar İran’a gitti ve bu savaş uçakları ile Irak’a dönüp direk muharebe meydanına gitt İŞİD’in mevzilerini hedef almak için. Eğer bu savaş uçakları olmasaydı durumumuz çok zorlaşırdı. Hatta Rusya da belli sayıda bize Sukhoi savaş uçağını verdi.

Savaşın mahiyetinin ne denli zor ve tehlikeli olduğunu size anlatmak istiyorum. Bu savaş için önceden planlama yapılmıştı. Çok çeşitli silahlar kullanıldı. Irak’ın içinde ve bazı eyaletlerde İŞİD’in destekçileri vardı. İŞİD Felluce’deki oturma eylemlerinde doğdu. Bu bölgede ve ülkenin batısındaki bazı bölgelerde taraftar buldu. Aşiretlerin ve aşiret reislerinin çok az bir kesimi bizim yanımızda durdu. Mesele oldukça zor ve tehlikeliydi. Ancak İran’ın bizi silah ve uzman danışmanlarla donatarak ortaya koyduğu tavır ve de Rusya'nın tutumu İŞİD’in durdurulmasında bize yardımcı oldu. İlk etapta İŞİD’i Bağdat'tan uzaklaştırmak istiyorduk ve bunda başarılı olduk. Ondan sonra temizleme operasyonuna ve bölgeleri kurtarmaya başladık. Amirli ve Tuz Khurmatu’ya gittik ve Samarra’yı geri aldık.

Ben bu meselenin farkındaydım ve bir yıldan önce bu konuda uyarılarda bulunmuştum. Suriye olayları başladığında liderlik kadrosundaki kardeşler bir araya geldi. Onlara, “Taifeciliğin karanlık kasırgası Irak'ı vuracak ve Irak ordusunun bazı bölümleri çözülecektir, zira bu savaş taifeci bir savaştır ve bazı eyaletler düşecektir. Onun için Irak’ın derinliğini, özellikle Kerbela ve Bağdat-Samarra hattını savunmalıyız ve ondan sonra batı bölgelerinde savaşıp oraları tahkim etmeliyiz” demiştim. Bir süre sonra bu bölgeler takviye edildi ve tehlikeye maruz kalmadı. Biz İŞİD ile işgal ettiği diğer bölgelerde savaştık. Bizim güç seferberliğine ihtiyaç duyduğumuzu, böylesi durumlarda, bir gelişmenin yaşanması halinde, çözülecek olan ordunun yerine geçmesi için tek çarenin halka sığınmak olacağını dile getirdim.

Bir süre sonra ordu ve polis dağıldı, çünkü bir anda 30 bin polis Musul'dan çekildi. Dolayısıyla, silahı olan, deneyim ve uzmanlığı bulunan herkesin cepheye gitmesi yönünde halka çağrı yapıldı. Bu pratik bir seferberlikti. Bunun, İslam Cumhuriyeti’nin, Baasçıların bu ülkeye saldırdığı sırada kurduğu besice benzer bir seferberlik olduğunu ve bu besicin nasıl saldırıya karşı durup Iraklı güçlerin İran topraklarına nüfuz etmesini engellediğini kendilerine söyledim.

Devamı gelecek...

 

Çeviri:Mehmet Gönül

Welayet News 

 



Yeni yorum ekle