İmam Humeyni (r.a), “Savaş olursa Aşura’nın evladıyız yaptırım olursa Ramazan’ın evladıyız” demişti
Hüccetü’l-İslam Mandıgari: İmam Humeyni (r.a) daha ilk günlerde, “Savaş olursa Aşura’nın evladıyız yaptırım olursa Ramazan’ın evladıyız” demişlerdi. Bugün İslam Cumhuriyeti düşman karşısında Ramazan ve Aşura ruhuyla direnmektedir.
Welayet News - İslam İnkılabı’nın bu zaman diliminde şekillenişi, Allah tarafından herkese armağan edilmiş ve Allah’ın bize minnet buyurmuş olduğu büyük bir hediyedir. Bu nimetin hakkıyla şükrünü yerine getirmek hepimizin vazifesidir. Bu vazifeyi yerine getirmenin örneklerinden biri de, sadece kendimizde değil, umumun zihninde bu nitmetin güzel bir tasvirini, öneminin herkes tarafından farkedileceği şekilde ortaya konulmasıdır. Bu doğrultuda, radyo ve televizyonun tanınmış uzmanlarından Havza Ustadı Hüccet’ül-İslam Muhammed Mehdi Mandıgari ile bir söyleşi yaptık. Söyleşinin ayrıntılarını aşağıda okuyabilirsiniz.
Tasnim: İslam İnkılabı’nın kırkıncı yıldönümünün eşiğinde yetkililerin, özellikle de kültürel kurumlardakilerin en önemli kaygısı nedir sizce?
Biz İslam İnkılabı’nın Hz. Fatıma-i Zehra (Salamullahi aleyha)’nın inkılabını örnek aldığını düşünüyoruz. Fatımi inkılabın birçok modeli var: Fatımi inkılabın tek kişilik modeli galip oldu (Hz. Zehra’nın kıssası); beş kişilik olanı galip oldu (mübahale olayı); yetmiş iki kişilik olanı galip oldu (Kerbela hadisesi); 36 milyonluk olanı da galip oldu (İran İslam İnkılabı); ve Allah’ın izniyle milyonlarca kişilik Fatımi inkılabı da galip gelecektir (İmam-ı Zaman’ın inkılabı).
Kıyamı Allah için olmayan her yetkili İslam Cumhuriyeti’ne darbe vurmuştur
Fatımi inkılapların üç özelliği bulunuyor: 1 ilahi bir temele dayanıyor olması (Allah için kıyam); 2 vilayet eksenli olması; 3 cihadi bir temele dayanması. Bu üç özellik, Fatımi inkılaplarda yenilginin olmamasını sağlıyor. Yetkililere bir sorum olacak: Bu kırk yıl içinde attığınız her adım Allah için bir kıyam mıydı yoksa makam ve mevki elde etmek için bir kıyam mıydı? Herkim mevki makam için kıyam etmiş ise Fatımi tarzda kıyam yapmamıştır, başarılı da olmamıştır. Bu, cuhurbaşkanı da olsa ayetullah da olsa böyledir. Buna karşın, Erbain Yürüşünün yapıldığı günlerde Allah için kıyama şahit olduk.
İmam Humeyni’nin (r.a) kıyamı, İmam Hamanei’nin kıyamı Allah için kıyamdır. İmam Humeyni (r.a) Camaran’da ve diğer yerlerde halkın karşısında ellerini sallarken de bunu Allah için yapmıştır, attığı her adımı Allah içindi. Eğer bu diyarda Allah için kıyam etmek korunursa inkılap nasıl başarlı olduysa başarıyla da ilerleyecektir. Kim olursa olsun Allah için kıyam etmeyen bir yetkili hem kendisine, hem İslam Cumhuriyeti’ne hem de Fatıma-i Zehra (Salamullah alayha)’nın mektebine darbe vurmuş olur. Ehli Beyt Mektebine, İslam’a darbe vuran bir yetkiliyi Allah zelil edecektir. O halde, İslam Cumhuriyeti’nde korunması gereken ilk özellik, Allah için kıyamdır.
Nerede Vilayet-i Fakih’in sözünü dinledik ise orada başarılı olduk
İslam İnkılabı’nda korunması gereken ikinci özellik, vilayet mihveridir. Yıllar önce vilayetin mihveri, Hz. Fatıma-i Zehra (Salamullah alayha) idi, Emire’l-Mü’minin Ali (a)’dı. Bugün ise vilayet mihverimiz Vilayet-i Fakih’tir. Onun hakkı riayet edilmelidir. Bu da onu dinlemek demektir. Onu dinleyerek ancak hakkını riayet etmiş oluruz. Bu kırk yıl boyunca halk ve yetkililer olarak nerede vilayetin emrini dinledik ise başarılı olduk dinlemediğimiz yerde ise pişman olduk. Bir gün Amerikan filosu Fars Körfezi’ne geldi ve İmam Humeyni (r.a) ‘filoyu vurun ve yok edin’ demişti ama kimi askeri yetkililer gemiyi vurursak dünya savaşı çıkacağını söylemişlerdi. İmam Humeyni (r.a) de onlara, bir gün gelecek bundan dolayı pişman olacaksınız, demişti ve nitekim bugün pişman olmuşlardır.
Bugün de İslam İnkılabı Rehberi, ‘Amerika’ya, Avrupa’ya güvenmeyin’ diyor. Eğer dinlersek galip olacağız dinlemesek zelil olacağız. Rehberiyetin direniş ekonomisi konusunda sürekli bir dizi şiarlar belirlediği bu yıllar içerisinde eğer yetkililer belirlenen şiarların hayata geçirilmesi için azimlerini toplasalardı, ciddi bir çalışma ortaya koysalardı sorunlar kesinlikle daha rahat çözülürdü. Cihadî hareket tarzı, ülkede dikkate alınması gereken diğer bir mihverdir. Cihadî hareket etmek, bir işi eksiksiz yapmak, bir işte taşı tam gediğine koymak, onda eksik bir şey bırakmamak demektir. Bugün yaşadığımız bütün sorunlar bazı kimselerin yetersizliğinden, verimsizliğinden kaynaklanmaktadır.
İnkılabın büyük kazanımı insani büyük hazinelerin keşfedilmesidir
Tasnim: Sizce, son kırk yılda İslam İnkılabı’nın en önemli kazanımları nelerdir?
İslam İnkılabı’nın kazanımları hakkında saatlerce konuşmak gerek. Nebiler, Resüller (Aleyhimusselam) hazineleri bulmakla görevliydiler. Hazineden kasıt, bu şaşalı ve büyüleyici dünyada yaşadığı halde ona gönlünü kaptırmayan, kendini ahirete adayan insandır. Hz. Nuh 950 yıl zahmet çekti ve 81 hazine buldu. İran İslam İnkılabı ikiyüz bine aşkın hazine bulmuştur, ki Allah onları satın almıştır: İnnallâheşterâ minel mu’minîne enfusehum…. Dolaysıyla büyük insani hazinelerin keşfi, İran İslam İnkılabı’nın en önemli kazanımlarından biridir. İslam İnkılabı binlerce hazine keşfetti ve yüzde 85’i otuz yaşın altındaydı.
Allahu Teala, Ehli Beyt’i (a) alemin en üstün hazineleri olarak tanıtıyor, o Ehli Beyt ki üç gün üst üste iftarlarını açacak yiyeceklerini kapılarına sırayla gelen miskine, yetime ve esire infak ettiler: Ve yut’imunet taame ala hubbihi miskinen ve yetimen ve esira....Günümüzde de Kutsal Savunma Döneminde kendi yüzündeki maskeyi çıkarıp Iraklı yaralı askerin yüzüne takan kimseler vardır. İşte bu, hazinedir. Bugün hiçbir mali beklenti içinde olmadan ve öğrenci olduğu halde köylere gidip cihadî çalışma yürüten gençlerimiz vardır. Bunlar insani hazineler ve İslam İnkılabı’nın kazanımlarıdır.
İmam Humeyni (r.a), savaş olursa Aşura’nın, yaptırım olursa Ramazan’ın evladıyız, demişlerdi
Bugün, bu ülkenin gençleri ülkenin bayrağını bilimsel ve endüstriyel alanda, füze endüstrisi ve tıb alanında, baraj inşaatı, nanoteknoloji, simülasyon teknolojisi ve benzeri pek çok alanda ileriye taşımışlardır. İslam İnkılabı bugün dünya mazlumları için bir örnek haline gelmiştir. Bahreyn’den Myanmar’a, Yemen’e, Irak’a, Suriye’ye ve Filistin’e kadar dünyadaki mazlumların müdafii olmuştur. Dün Şah rejimi İsrail’e yardım ediyorken, Müslümanların üzerine bomba yağdırırken bugün İslam Cumhuriyeti İslam Dünyasının ümmü-l kurası (ana/başat bölgesi) haline gelmiştir. Bu ilerlemelerin maliyetleri de olmuştur. Onun için İmam Humeyni (r.a) daha ilk günlerde, ‘savaş olursa Aşura’nın evladıyız ve yaptırım olursa Ramazan’ın evladıyız’ belirlemesini yapmıştı. İslam Cumhuriyeti bugün Ramazan ruhuyla, Aşuraî bir ruhiye ile direniyor.
Tasnim: İmam Humeyni (r.a) ruhaniyetin (din alimlerinin) eşrafileşmesi, aristokratlaşması tehlikesi hakkında defalarca uyarılarda bulunmuştu. Bu minimal kesimin din adına lüks uygulamaları için ne gibi bir gerekçeleri bulunuyor?
İnkılabın kırk yaşına girdiği bu dönemde bizim üç tür ödevimiz var; birinci tür ödevlerimiz inkılap öncesine, ikinci tür ödevlerimiz inkılabın bugününe ve üçüncü tür ödevlermiz ise inkılabın geleceğine dair olan ödevlerdir. Evvela geçmişe dönük olarak, Allah’ın bize ihsan ettiği İslam Cumhuriyeti nimetine karşı şükretmeli ve “Bizi bu nimete kavuşturan Allah’a hamdolsun! Allah bize başetmeseydi biz kendiliğimizden elde edemezdik” demeliyiz. Allah, Maide Süresi 3. ayette, “Bugün, kafirler dininiz hakkında ümitlerini yitirmişlerdir. Onlardan korkmayın, benden korkun” diye buyurmakta; vilayetle birlikte hareket ediyorsanız kimsen veya bir şeyden korkmamanız gerekir. Ancak vilayet nimetine nankörlük ederseniz şedid bir azaba düçar olursunuz. Medine halkı küfran-ı vilayet yaptı, vilayete nankörlük etti ve Allahu Teala onların başına Haccac bin Yusuf es-Sakafi’yi musallat kıldı. Vilayet ve İslam Cumhuriyeti nimeti berkarar olana kadar yıllarca zaman geçti, binlerce şehit verildi. Bu hükümet, masumun ve İmam-ı Zaman’ın hükümeti değildir ama şükretemeyi gerekli kılmaktadır.
Din alimleri için hiçbir şey aristokratçılık, lükse düşkünlük kadar kötü değildir
Bir talebe olarak şunu diyorum: Bu kırk yıl içinde ruhaniyetin de yaptığı bir takım kusurlar olmuştur, belki gerektiği kadar İslam’ı tebliğ etmeye, tanıtmaya çalışmamıştır, gerektiği gibi dini değerleri savunamadık, gerektiği kadar sade bir yaşamımız olmadı. İmam Humeyni (r.a), “Din alimleri için hiçbir şey aristokratçılık, lükse düşkünlük kadar kötü değildir” demişlerdi. Bugün, az sayıda bir kesim lüks ve aristokrat bir şekilde davranıyor ancak halkın kendilerinden beklentileri dikkate alındığında bu minimal grubun da yaptıkları asla açıklanamaz, gerekçelendirilemez.
Çeviri: Mehmet Gönül
Welayet News
Yeni yorum ekle