Peygamber Efendimiz'in Risaletinin Sahası
Arap ve Arap olmayan bütün beşeri toplumlar, Resul-i Ekremin elçiliğinin sahası içindedir.
Welayet News - "Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik". (Sebe,28)
" (Ey Muhammed!) Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik "(Enbiya, 107)
"Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkan'ı indiren Allah'ın şanı yücedir."( Furkan, 1)
O'nun risaleti, elçiliği, beşeri toplumları da aşarak varlıkların düşüncesinin ilerlediği yere kadar uzar ve cinleri de içine alır.
"De ki: Andolsun, insanlar ve cinler bu Kuran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler." (Isrâ, 88)
İnsanlara ve cinlere karşı meydan okuyan bu âyet, cinlerinde insanlar gibi, Peygamber'in risaletine karşı sorumlu oduğunu göstermektedir.
Resûl-i Ekrem'in gönderilişinin, elçiliğinin zemini olan doğuşu, tarih kitaplarına yansıyan bir çok etkiyi yeryüzünde bırakmıştır. Gökyüzü de bu azametli doğuşun etkisinden nasipsiz kalmamıştı. Bununla ilgili olarak Kuran'i Kerim' de şöyle buyurmuştur:
"Kuşkusuz biz göğe ulaşmak istedik fakat onu çetin bekçilerle ve yakıcı ışıklarla dolu bulduk. Halbuki biz (daha önce ) göğün bazı yerlerinde gayb haberlerini dinlemek için otururduk. Fakat şimdi kim dinlemeye kalkacak olursa, kendini gözetleyen yakıcı bir ışık bulur."(Cin,8-9)
Elbette Kuran'i Kerimin söz ettiği gökyüzü, çoğu zaman astronomi ilminde konu edilen gökyüzünden farklıdır. Nitekim " gökyüzü ehli" denildiğinde kast edilen, yetkin insanın öğrencileri olan meleklerdir. Resul-i Ekremin kutlu doğuşuyla birlikte, temiz olmayanların yüksek semavi bilgilere uzanan eli kesildi ve engellerin, yol kesenlerin ortadan kalkmasıyla O'nun semavi talebeleri için, Leddûnni ilimlerden faydalanma zemini oluştu. Dolayısıyla, "O, ümmilere,içlerinden kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen , onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir Peygamber gönderendir."(Cuma,2) ayeti üzerine düşünerek anlıyoruz ki, Yüce Allah, dünyanın bütün ümmilerinin (insan ve insan dışındakilerin) arasından Resul-i Ekrem'i, onların Öğretmeni olsun diye seçti. İster göğün melekleri, ister yeryüzünün bilginleri, filozofları, bilgeleri ve isterse cinler olsun, Alemde ki herkes, Resûl-i Ekrem karşısında ümmidir, okuma ve yazmayı bilmeyendir. Zira ilim faziletine sahip herkes, O'nun makamı karşısında ümmidir.
Netice olarak bütün âlem , O'nun elçiliğinin ve İlahi hilafetinin havzasıdır. Fiziksel olarak yeryüzünde yaşasa da ancak Allah'ın dışındaki her şey O'nun hilafetinin alanıdır. " ben yeryüzünde bir halife yaratacağım "( Bakara,30) ayetinde geçen" yeryüzünde " ibaresi, elçiliğin ve hilafetin havzasını ifade etmez , içinde halife kılınan zarfı ifade eder. Başka bir deyişle, Allah'ın halifesi yeryüzünde yaşar; ama hilafeti sadece yeryüzüyle sınırlı değildir. Bu yüzden Yüce Allah melekleri kendisiyle birlikte, şânı büyük olan İslam Peygamberine salat ve selam getirmekle muazzaf kılmıştır.
"şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salât ediyorlar. Ey İman edenler !siz de O'na salât edin, selam edin."( Ahzab,56)
Çeviri : Nurullah Akpınar
Welayet News
Yeni yorum ekle