İran ve Irak ilişkileri; köklü kimlik ve çıkarların örtüşmesi
İran ve Irak arasında sürekli bir sevgi ve kopmaz bir bağ var olmuştur, uluslararası politika yapay çatlaklar icat etmeye çalışsa bile o çatlaklar hızla dolup kapanacaktır ve yapaylığı ortaya çıkacaktır.
Welayet News - Irak Ehli Sünnet Alimler Birliği Başkanı Şeyh Halid Molla, Tasnim Haber Ajansı’nda yayımlanan yazısında İran ve Irak’ın eskilere uzanan köklü ilişkilerini ve iki ülkenin kültürel müşterekatını ele aldı. Şeyh Halid Molla’nın konuya ilişkin yazısını ilginize sunuyoruz.
Uzun tarihinin geniş yelpazesi içinde İran ve Arap ilişkileri, jeopolitik şartların dayatmış olduğu bir dizi karmaşık zorlukları geride bırakmıştır. Bu ilişkiler –her merhalenin zaruretleri ve siyasi sistemlerin değişimlerine göre – paralel bir yelpazede gerilim noktasına kadar seyretmiştir ama genel olarak süreklilik ve kalıcılık gibi son derece önemli bir özelliği kendisinde barındırmıştır.
Arapların Arap olmayan komşularıyla ilişkileri hiçbir gün iyi olmamış, belki –medeniyetsel gerilim ve değişik modellerle irtibatlı zorluklardan tutun medeniyet çatışmasına kadar –çok çetin engebelerle birlikte olmuştur. Fakat İran ve Arap medeniyetlerine gelince durum farklıdır. Bu farklılığın en bariz tezahürü, neredeyse bir süzgeç gibi işleyen ve her iki İrani ve Arabi medeniyet arasındaki genel müsbet yönleri kendisinden geçiren yaygın bir model ve yöntemin var olmasındadır. Bu süzgeçler aynı zamanda dilden ya da mezhepten veyahut iki taraf arasındaki karşılıklı sahneyi dünleyen politik kalıplardan kaynaklı bütün engelleri eleyip kendisinde eritmektedir.
Arapların Türklerle veya Afrika’daki diğer koşumlarıyla olan ilişkilerinin aksine, Arap ve İran milletleri tarih boyunca medeniyetsel hiçbir gerilim veya çelişkiye tanık olmamıştır. İran milletiyle ilişkiler, İslam’a ve daha öncesine uzanan köklü ilişkilerdir; İran, Arap bölgesinde (büyük) bir devletin olmadığı ve küçük devletçikler şeklinde kendi hükümdarlarının have ve hevesine, meyilleri ve mizac yapısına göre yönetildiği zor bir dönemde bile Arap mühacirler, tacirler için, servet peşinde olan veya devlet yetkililerin zülmünden kaçan Araplar için bir güvenli sığanak olmuştur.
Tarihin çeşitli sayfalarında İran milletinin devamlı olarak, diğer beldelerden gelen insanları koçaklayan misafirperver, dost, sakin ve uyumlu bir millet olduğunu okuyabilirsiniz. Hatta pek uzak olmayan tarih de Araplarla İranlıların ortak bir ülkünün şekillenmesinde, hayati ve epistemik bir fenomenin oluşmasında karşılıklı bir rol ifa ettikleri destanları, ideleri, mirası, sanatsal, kültürel ve kentsel yaratım ve yenilikleri bize anlatmaktadır.
Mesele ortak çalışma ve görüşle sınırlı kalmadı, belki onun da ötesine geçerek her iki tarafın nerdeyse aynı olan bir medeniyetin içinden çıkan ilmi bir mahsülü üretme noktasına kadar geldi.
İran ve Arapların, coğrafya faktörüne binaen de özellikle Iraklılarla ilişkileri her iki milleti (İran ve Irak) ortak sınırların oluşturduğu geniş bir alanda birbirine lehimlemiştir. Ortak çıkarlar, kervan yolları, bilim, İslam’ın mesajı ve ortak düşmanlarla uzun tarihi mücadele bu sınırları pürüzsüz hale getirmiş ve söz konusu ilişkiler sürekli gelişen önemli ilişkiler olmuştur.
İran uleması kendilerine yer dar edildiğinde Necef’in yolunu tutarlar ve Irak uleması ise Kum’a gitmenin özlemini duyarlar. Irak’ın yaratıcı şahsiyetleri, edipleri ve şairleri kendilerini zenginleştiren birçok şeyi İranlının doğasında, duygusal büyü ve gelişiminde bulurlar.
Bugün Irak’ın birçok mimari tarzının kökeninde Iran’ın mimarisi vardır. Ayrıca edebiyat, dil, şiir, nahiv, belağat, fıkıh ve kelam dehalarının hepsi Arap topraklarında yaşamış ve İslam’ın hazinesinden, onun sağladığı ilim feyzinden istifade etmiş İranlılardı. Tarih başkalarından sadece milliyetçi bir dille söz ediyor ama İranlılardan söz ederken onları Arap isimlerle adlandırıyor, öyle ki onların kimliğini, kavmiyetini tanıyamazsın, zira İranlılar İslam’da erimişler ve bu dine aşkla bağlıdırlar.
Her iki taraf arasındaki ilişki, özüyle barışık, gelişen ve kapsamlı bir ilişki olup geçmiş bütün asırlarda devam etmiş ve devam da edecektir. Hatta uluslararası politika yapay boşluklar icat etse bile söz konusu boşluklar hızla dolup kapanacak ve yapay oluşları ortaya çıkacaktır.
Her iki millet arasında kalıcı bir sevgi ve koparılmaz bağlar vardır.
Welayet News
Yeni yorum ekle